Bismihi Teala
Özellikle son üç yıldır;
Makro ve mikro ölçekte,
olağanüstü hadiseler yaşamaktayız.
Şu var ki, salgın ve zelzele külfetlidir.
Kuşkusuz, akla gelen gereksinimlerin başında;
barınma, yaşam ve eğitim hakkı gelmektedir.
Ne yaparsanız yapın etkilenmemek elde değildir.
Garipsenecek bu değil,
belki de garipsenecek olan,
yaraların zamanında sarıp sarılamaması!...
Elbette ihtiyaç hasıl oldu mu,
Çarelerde aranmıyor değil.
Mesela;
salgına karşı ‘’uzaktan eğitim’’,
‘’hibrit eğitim’’ modeli…
Afetlere karşı konteyner, prefabrik derslikler vs.
Çifte zelzele, eğitimi de felç etti.
Her ne kadar bakanlık,
Stresi, tansiyonu düşürmeye dönük
kolaylıklar tanıdıysa da,
kopukluklar da yaşanmıyor değil.
Şartları zorlayan aileler gittikleri yerde belki olanak buldu.
Ancak bir yere gidemeyen ailelerde durum daha vahim!
ucube kentlerde,
enkazlar arasında,
dışarıda;
soğuğa, ayaza inat
yaşama tutunmak zahmetlidir.
Ancak dar günün ömrü azdır.
Kısmi olarak çadır ve konteynerlerde psikososyal eğitimler yapılıyor.
Sahiden şehir merkezlerinde örgün eğitim yapılıyor mu?
Sağlam okullar dahi eğitime hizmet ediyor mu?
Afet bölgesinde çalışanların barınması, motivasyonu önemli.
Öğretmenlerin motivasyonu, öğrencilere nefes aldırtabilir.
Afet durumunda eğitimden vazgeçilebilir mi?
Mademki eğitim şart,
Öğretmene, çalışana barınma imkânı öncelikler arasında görülmeli.
Kısa anlatımla barınma hakkı, eğitim hakkı hiçbir surette ötelenemez.
Tutarlı sistemi olanlar direnme gücü bulabilir.
‘Eli ayağına dolaşan’ zorluğu katmerleştirir.
Ancak ayakta kalan yaşam umudu bulur.
Kalın sağlıcakla…