Bismihi Teâlâ
Sence, en tatminkâr insan kimdir?
Sence, hayatı yaşanır kılan nedir?
Sence, geleceğe inanmayı, çalışma tavrını tetikleyen güç nedir?
Sahi, olumsuz bir tablodan olumlu çıkmanın bir yolu, yordamı yok mudur?
Kendimize yönelteceğimiz öyle çok şey var ki…
Öz olarak mühim olan
Kendimizle olan yüzleşmemizin zorunluğu değil midir?
Maneviyatın diğer deyişle içsel motivasyonun,
belki de yapı taşları:
İnanç ve umuttur.
Zira inanç, hayatın bir araya getirici ilkesidir.
İnsanı bütün kılan faktördür.
Hayatı yaşanır kılan güçtür.
Geleceğe inanma ve buna dönük çalışma becerisini sunan tavırdır.
Umut, içinde istek barındıran beklentidir.
Beklenti ise harekete geçirir.
Umut, inancın meyvesidir;
Yüce Allah’la olan manevi ilişki aracığıyla insanı bir vecde götürür.
Yani ‘içinde Allah’ taşımak’
Bir düşünürün dediği gibi
‘’İnanç ilhama giden kapıyı açar ve umut da arzuya ilerleme gücü verir.’’
Hani bir söz var ya;
İşler zora düştüğünde ‘umudu olan yola devam eder’ diye.
Bireylerin, toplumların içsel manevi niteliklere gereksinimi daimidir.
Hava, su, toprak gibi…
Toplumumuzda öz olarak halen bir takım iyi şeyler vardır.
İyilik, yardımlaşma, dayanışma…
İşte bunun ömrü, soluğu bilinçle alakalı.
Aslında din ölçüyü koymuştur:
’’Amellerin(işlerin)en hayırlısı -az da olsa- devamlı olanıdır.’’(Hadis)
Sade deyişle devamlı iyilik…
Her zaman iyilik…
Felakette, acıda olduğu gibi yarınlar için de kenetlenmemiz gerekmez mi?
Musibetlerin belki de bize, balyoz hükmünde verdiği mesaj:
‘’Ben kendimi öncelerim’’ in geçersizliği!
Toparlayacak olursak;
Bir insanın içsel manevi nitelikleri, maneviyatı, onu ve toplumu büyük kılar.
Galiba en tatminkâr insanlar Allah’ı zikredenlerdir.
Kalın sağlıcakla…