Bismihi Teâla
Son demlerde alan yazında ‘’Kapsayıcı Eğitim’’ kavramı konuşuluyor.
Uluslararası arenada bu kavram,
İlkin özel gereksinimli –engelli- bireylerin akranlarıyla öğrenim görme biçiminde gündeme geldi.
Sonra dezavantajlı tüm grupları kapsayacak şekilde zemin buldu.
Dezavantajlılıktan kastedilen;
Sosyoekonomik düzey,
Etnik köken,
Mülteci, azınlıklar ve
engellilik gibi durumlardır.
Elbette büyük şemsiye altına farklılıkları barındırmak büyük bir iddia!
Geniş bir anlayış,
yüksek bir felsefi doktrin olarak görmek olanaklı…
O halde ölçüt ne olmalıdır?
-BİR: İnsana saygı
-İKİ: Çıkarsız niyet
Bugün insanlığı tehdit eden temel üst bilişsel algı,
‘’Ayrımcılık’’ tır.
Buna bağlı olarak ötekileştirme, kalıp yargılar, damgalamalar…
Ki bu hoşnutsuz tavırlar adalete vurulan büyük balyoz hükmünde…
Dünya’nın öncelikle bu sınavdan geçmesi lazım.
Öğrencilerin okula uyumu mu sağlanmalı?
Yoksa
Okulların öğrenciye uyumu mu?
Öncelikle bunların netliğe kavuşturulması gerek!
Bence kapsayıcı eğitimi anlaşılır kılan iddianın panoraması burada!...
Açık deyişle kapsayıcı yaklaşımda, öğrencilerin farklılıkları problem olarak görülmez.
Fiziksel ortamların ve eğitim programların düzenlenmesi asıl olan değil midir?
Demek ki sadece fiziksel ve teknik değişimi değil,
Aynı zamanda anlayış değişimi de gerektirmektedir.
Öyle bir anlayış yeniliği geliştirilmeli ki;
Farklı dillerin eğitim olanaklarına,
Mültecilerin varlığına üst düzeyde bir kabulleniş…
Tüm dezavantajlılığa azami bir saygı…
Ve bu anlayışın ilham kaynağı da; merhum Yunus’un ‘’Yaratılanı severim yaratandan ötürü’ ’realitesinde görülebilir.
Bu öyle yüksek bir anlayış ki
İnsanı hiçbir ideolojiye, egemen güce feda edemeyecek kadar yüksek bir değerde görür.
Dünya’nın İslam medeniyetinde alacak çok şeyi yok mudur sizce?
Kalın sağlıcakla…