Bismihi Teâlâ
İlk ve orta öğretim öğrencileri yaz tatili ardından ders yılına başlayacak.
Tüm eğitim paydaşları için verimli ve sıhhatle geçsin.
Her ne kadar zaman zaman stresli ve yoğun geçse de
okulsuz bir yaşam düşünülemez.
Yokluğu, yoksunluğu yarınlar için ürkütücüdür...
Ya da ataleti geleceğin iflasıdır.
Sermayenin çöküşüdür.
Şu var ki; okullar en büyük sosyal kurumların başında gelir.
Birey akranlarıyla sosyal ve duygusal ihtiyacını orada karşılayabilir.
Hayatında unutamayacağı anılarını, hatıralarını burada yazar.
Burada hafızasına kazınan değerleri alır.
Belki de kimi zaman uzun sürecek dostlukların tohumlarını orada atar.
Ülkemizde zorunlu öğrenimin 12 yıla çıkartılması azımsanmayacak bir süredir.
Dolayısıyla bu süreç çocuğun sosyal, duygusal ve akademik yönüyle doğrudan alakalı…
Okul ailesiz olmaz, olamaz!
Öncelikle bu biline!
Yani ‘çocuğum okula gidiyor, işim bitti’ anlayışı sorunlu bir yaklaşımdır.
Psikolog Cüceloğlu’nun yerinde bir tespitine yer vermek istiyorum:
‘’Toplumsal gelişimimizde iki ortamın çok etkili olduğunu düşünüyorum:
-BİR: Anne babanın liderlik yaptığı aile ortamı.
-İKİ: Öğretmenin liderlik yaptığı liderlik ortamı.
Hem aklıyla hem de gönlüyle öğretmenlik yapan biri
Her iki ortamı da etkileyebilen güçlü bir liderdir.’’
İşte burada okulun ve en önemlisi öğretmenin işlevi, gücü öne çıkıyor.
Burada önce güven göze çarpar.
Okulun aileyi önemsediği ve ailenin okulu öncelediği realite...
Evvela; bunun netliğe kavuşması lazım.
Diğer deyişle eğitime olan pozitif bakışın…
Madem odak noktası insan;
bireyin eğitimi ve öğretimi…
O zaman taşların yerine oturtulması gerek!
Temyiz yaşında olan birey aileye ve okula bakar,
Eğitimi bu iki kurumun vereceği değer kadardır.
Bu memleketin; mesleğini seven, kendini eğitime adayan öğretmenlere
ekmek, su gibi ihtiyacı var.
Biz yine de müspet pencereden bakalım.
Kalın sağlıcakla….