Tek bir duyuruyla evrensel niteliği olan öğreti var mıdır?

Hududu, muhtevası belli; buyruğu açık olan disiplin var mıdır?

Dil, renk, mekân ayrı olsa da aynı işle vazifedar olunan eylem var mıdır?

Azami ölçüde empatiyi yakalamanın özgün zamanları var mıdır?

Habis duygularda, menfi işlerde düşüşün yaşandığı zamanlar var mıdır?...

Öyle bir sistem düşünün evrenin her yerinde hükmü var.

Tek buyrukla emrolunan yerine getirilir.

Fert ve toplumun ıslahı için inanılmaz bir otorite baş çeker.

Diğer deyişle beşeri sistemlerin güç yettiremediği (:)

Eğitimde öğrenme alanı olarak ne ararsan var.

Fizyolojik, psikolojik, biyolojik yönden ne desen var.

 Durmaksızın çalışan sindirim organları istirahate koyulur.

Daha etkin çalışmak için mideye adeta rektefe çekilir.

Vücut yenilemek için diyete girilir.

Tüketim azalır, israfa ve savurganlığa inat!

Her zamankinden daha ziyade tasarruf öne çıkar.

Hemhal duygular tavan yapar.

Zenginin yoksulu, yetimi gözetmesi kollaması aktif hale gelir.

Yani toklar, açların halini bizatihi yaşayarak terbiye olunma imkanı bulur.

Bencilik, habis duygular taban yapar.

Suçlar, olumsuzluklar düşüşe geçer…

Önemli bir işi başarmanın,

Zorluğun üstesinden gelinmenin iradesi kaim olur.

İşte ramazanla gelen eğitim karinesi kabataslak budur!

   Öyle bir program ki, sadece bir mekânı değil,

Tüm cihanı, tüm gönüllere yer edinmeyi amaçlar…

En önemlisi ‘yaparak yaşayarak’ la tedrisatın veriliyor olmasıdır.

Düşünün;

 İslam Medeniyeti’nin sadece bir şiarında(oruçta) bu kazanımlar varken,

diğer sabitelerinde neler olabileceğini…?

Vahiy eksenli sistemin düsturları; ferde ve cemiyete bakan yönü yadsınamaz, yok sayılamaz, görmezden gelinmez ve hafifsenemez.

Üstad ne güzel demiş:

‘’İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez.

Gündüz gibidir; göz yummakla gece olmaz.

Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.’’

Ez cümle; Güneş hiç balçıkla sıvanır mı?...

Özlenen bahar, rahmet ayıyla doğa ve canlı türüm türüm tütecek.

Ramazanı Şerife’nin mürebbisiyle…

Kalın sağlıcakla….