Bismihi Teâlâ                                                                                     

(Kıymetli Doğruhaber okuyucusu âcizane bu yazıyı belki geçen haftaki yazımızla birlikte değerlendirmen gerekecektir.)

   Türkiye coğrafyası özellikle cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte “tek tipleştirme” politika ve uygulamalarıyla, açık deyişle “tek dil” , “tek millet” ülküsüyle etnik farklılıkların inkâr edildiği yıllar çok da uzak değildir.

 “Ana dilinde eğitim” ekseninde sorunlar gerçekten giderildi mi?

Halklar bu konuda tatmin edildi mi?

Ana dilinde eğitimin önündeki engelleri ortadan kaldırmak sahiden zor mu?

Peşinen belirtmek isterim;

Ret ve cebri uygulamaların amansız tepkiyi doğurduğunu,

Bu meselenin ucunun ‘te nerelere kök budak saldığını’ müşahede etmek zor olmasa gerek!..

Kimlerin nemalandığını ve kaos aracı kılındığını, görmemezlikten gelebilir miyiz?..

‘Yani sırf birilerinin keyfi için berikileri yok saymak’;

Ne kadar insani,

Ne kadar vicdani!..

 Günümüz Türkiye’sinin elbette eski Türkiye’sinden ileride olduğu yanları var.

Kürtçe konuşmanın yasak olduğu, Kürtçe şarkı/ağıt dinleyenin vatan haini sayıldığı ve sair; yıllarından bugünlere gelindiğinde;

-KAZANIM BİR: Varlığı kabul ediliyor…

-KAZANIM İKİ: Görsel ve işitsel medya olanağı var!..

  Bu devinimlerle ülke bölünmedi vallaha!

Tam tersine belki iyimserlik arttı!..

Ancak şu var ki; dillerin sonraki kuşaklara aktarımı temel olarak söz ve yazıyla olur. Bunun neşv ü nema bulması okulla, eğitimle olur.

  Bana göre Kürt meselesinin çözümü noktasında ana dilinde eğitim olanağı büyük bir yarayı kapatacaktır.

Zor mu?..

İmkansız mı?..

Beka’ya tehdit mi?!

   Bu gün gelinen noktada çözüm için kimi uygulamalar ekser umumiyetle takdir topladı...

Lakin gereksiz korkularımızla yüzleşmemiz için aslında bir argüman olarak görülebilir.

  Kuruntulu ve paranoyak olmaya gerek var mı ki!?

Son üç dört yıldır garda gelip “durup durup tuz kurutmaya” gerek var mı?..

  Yaşayan diller ve lehçeler ismi altında dil dersinin seçmeli dersler kategorisine alınması belki de bir basamak.

Ancak bunun karşılığının olması için önceliklerin olması lazım değil mi?

Açacaksak;

-BİR: Kürt dili ve edebiyatı öğretmenlerinin norm sayıları artırılmalıdır.

-İKİ: Atamaları yapılmalıdır.

-ÜÇ: Dil dersi seçimine yönelik öğrencilerden gelen taleplerin okullarca sümen altı edilmesine zemin hazırlanmamalıdır.

   Tumturaklı söylemlerle iş yürümez. Fiiliyatta karşılığı olmayan eylemlerin kıymet-i harbiyesi olur mu?..

   Kısacası hakların iadesi asıl olarak lütuf değildir. Kabul edilebilir her şey toplumu yönetme iddiasıyla başa geçen başların ödevidir. Gereksiz korkularımızla abesle iştigal etmesek umarım pek çok müşkil meselenin çözümü zor olmayacaktır.

#zimanê xweyê zikmakî îdîa bikin(Ana diline sahip çık)#

 Kalın sağlıcakla