Bismihi Teâlâ                                                                                                                           

    Ekran zeminine adım adım kayan masumlarımız maalesef ciddi tehlike yumaklarıyla karşı karşıya!.. Şu var ki ekranlara yönelen masum fıtratların sağdan soldan, alttan üstten her taraftan saldırıların hedefinde olduğunu göz ardı edecek kadar gaflete düşme lüksümüz olabilir mi? Reeldeki saldırılardan geri kalan yanı yoktur sanal/siber saldırıların! Hem fail hem de mef’ul pozisyonunda…

   Taciz, tehdit, şantajla karşı karşıya kalan hayat tecrübesi asgari düzeyde olan çocuk-genç bu cendereye düştü mü büyük sarsıntılar geçirmesi bana ne demez; aman dikkat!

   O açıdan ne olursa olsun iletişim ağımız bilgisayar ağlarından daha güçlü ve daha açık olmalıdır. Zira “çocuğum sokağa çıkmıyor”, “şunla/bunla gezmiyor”, “ne güzel işte, kanatlarımın arasında” deyişimiz asıl çözüm mü acaba?

  Ekranlara kontrolsüz, denetimsiz, niteliksiz bir biçimde yöneltmek; olumsuz, istenmeyen pek çok sonuçlar doğurabilir. Başka deyişle ucu açık, dolantılı, karanlık dehlizlere gidebilecek çok çarpanlı muhatapların kucağına kendi elimizle teslim etme talihsizliğini yaşatmış olmuyor muyuz!?

  Merak, heyecan, zaman geçirme, öğrenme gibi nedenlerle ekrana kilitlenen çocuk, genç biz yetişkinlerden daha çabuk ve erken sürede işin içerisine girebiliyor.

 Bir bireyi düşünün; davetiyeyi nasıl alıyor:

-BİR: Denetimden yoksunluk,

-İKİ: Kontrolsüz özgürlük,

-ÜÇ: Tecrübe aktarımdan mahrumiyetlik,

-DÖRT: İletişim pencerelerine kapalılık,

 …

  Bu kadere tutsak bırakılan fert her türlü ağa, saldırıya, kire müsait konuma -av hükmüne- düşmez mi?.. Harbi, burada fatura kime kesilmeli?

  Özellikle okulların uzaktan/çevrimiçi geçtiği bu süreçte hassasiyet üst düzeyde olmalıdır. Daha geçenlerde aleni bir şekilde canlı derse siber saldırılarla sabotajcılar iş başına geçmedi mi?..

  Çocuğu evdeki öğretimsel faaliyetlere teşvik etme sorumluluğumuz olduğu gibi ekranı yönetme, kullanma kontrolünü yapma arabuluculuğunu da göstermek gerek. Zira derse girme süsüyle oyuna, alakasız işlerle ders girme süresini olumsuza çevirebilir. Belki saatlerce oyuna vereceği süreyi 5/6 derse çok rahatlıkla tercih edebilir.

   Pandemi döneminde öğretim süreci online platformlar üzerinde her geçen gün daha da artmaktadır. Yani çocukların internet başında geçirdikleri zaman artıyor. Doğrusu başlı başına riskler de taşımıyor değil. Ancak teknolojinin marifetlerinden bu çağda sırt çevirmek de takdir edilecek bir tavır olamadığına göre ailelerin belki de yapması gereken deyim yerindeyse, “arabuluculuk” yapmalarıdır.

   Özetle, çocuk internette zaman geçirirken ailenin bunu kontrol etmesi, denetlemesi, yönlendirmesi ve hatta rehberlik etmesi en başta gelen yükümlükleri arasındadır. Bunu sağlamanın en öncelikli yanı, ailenin kendisinin “ölçülü davranması” realitesinde yatmaktadır. Onun için internette gezinirken amacımızın, meşguliyetimizin ne olduğunu doğal biçimde söyleyebilmeliyiz. Kimse kusura bakmasın gün boyu elinden telefonu düşürmeyen anne/baba, çocuktan aksi bir davranış beklemesin.

   En önemli yöntem çocuğun internetin içeriğine ve süresine kısıtlamak getirmek ve alternatif çözümler sunmaktır.

Kalın sağlıcakla…