Bismihi Teâla

Tarihte Meyafarqin(Silvan) Kürdistan coğrafyasında nice uygarlıklara beşiklik etmiş, namdar bir kenttir. 639 senesinde ikinci halife Hz. Ömer döneminde İslam’la müşerref olur. O yüzden Farqin asildir, imparatorlukların gözdesi olmuştur

Susa(Yalvaç), Silvan’dan Diyarbakır’a taraf tahminimce 5-6 km öteye düşer. Köyün etrafında düz bir arazide buğday tarlaları hemen göze çarpar. Köyün tepesinde Susa cami şehitlerinin sıralı makberleri uzayıp gider. Mezar taşlarına ince ince künyeleri yazılıdır. Geçmişten günümüze büyük etkinliklerle, geniş katılımlarla şehitler yâd ediliyor. Mücadeleleri tanıkların dilinden bir bir anlatılıyor. Hakikaten oraya gidince o havayı teneffüs edince bir başka oluyor insan!..

Bir grup gençti onlar!.. İmanlı ve çilekeş mü’minlerdi!.. İnandıkları davalarından ödün vermeyen yiğit kimselerdi onlar!..

90’lı yıllarda özellikle Türkiye Kürdistan’ında derin devlet ile PKK arasında yaşam mücadelesi veriyordu muvahhidler!

At izinin it izine karıştığı, sisli puslu atmosferi soluyordu mazlum Kürd halkı… Hele özellikle
bir avuç, İslam davasına teslim olan mustazaflar ciddi bir imtihanı veriyordu. Ölüm kalım arasında zar zor yaşama tutunuyordu bölge insanı!

Tek suçları(!) zulme boyun eğmemek… Marksist Örgütü tanımamak... Ödünsüz; inançları uğruna yaşamak… Evet, işte onları farklı kılan da buydu.

Onlar ortalama bir köylü gibi günübirlik yaşayan yazın sıcağında harmanla, ekinle kışa azık hazırlayan emek sahipleriydi... Helal rızıklarını topraktan tedarik eden, arta kalan zamanlarını köyün çocuklarına, gençlerine vaaz u nasihatle geçiren iyiliksever kimselerdi…

26 Haziran 1992… akşam saatleri, cami meydanı ve on iki mü’min tetiklerin hedefinde!

Tek suçları(!) zulme boyun eğmemek…

Marksist Örgütü tanımamak...

Ödünsüz; inançları uğruna yaşamak…

Evet, işte onları farklı kılan da buydu.

Onlar ortalama bir köylü gibi günübirlik yaşayan yazın sıcağında harmanla, ekinle kışa azık hazırlayan emek sahipleriydi... Helal rızıklarını topraktan tedarik eden, arta kalan zamanlarını köyün çocuklarına, gençlerine vaaz u nasihatle geçiren iyiliksever kimselerdi…

İslam davasıyla tanışınca her birisi iman zırhını giymiş, camiyi adeta bir ilim yuvası haline getirirler.

Gündüz tarlada akşam camide ilimle, tebliğle hemhal olan ve gün geçtikçe genişleyen halka karşı, hainlerin kin ve düşmanlıkları da artar!..

Özdeyişle hak batıl mücadelesi daha da somut hale gelir.

İman bir kalbe girince, hiç dur durak dinler mi!.. Dert ve dava olarak İslam’ı seçen; hiç engel tanır mı?..

Tevhide adanan hiç küfre, zulme razı olur mu?..

O yıllar PKK örgütü, karşısında “Müslümanım” demek cidden büyük yürek isterdi. Hele İslam davası için cehd etmek büyük bir bedeli göze almak demekti. Hz. İbrahim misali ateşe atılmak; Musa(a.s) misali denizi göze almak demekti. İşte İslam’la izzet bulunca her şey göze alınırmış demek! Zira o ateş gül, o deniz musahhar bir binek olmaz mı?..

Susa, dava erlerince pek çok marşların sesi oldu. Son günlerdeh em Kürtçe hem de Türkçe olacak şekilde Susa(cami Katliamı)üzerine Mehmet Baran’ın kaleminden iki eser yayınlandı…

Son olarak sanatçının dediği gibi; ….

Şehadet çağrıdır çağlardan beri/ Ölümsüz abide Susa eseri/Şehitleri aziz ümmet rehberi/Sahabeler gibi şehid oldular…

Susa pek çok dava erinin gönlünde halen bir umut meşalesi gibi durmaktadır. İşbirlikçilerin, hainlerin hali ortada…

Ama şu var ki o muvahhidlerin kanına bulaşan kirli eller iflah olmamıştır, olmayacaktır.

On muvahhid al kanlarla Rabbine yönelince Farqin, Susa ,Kur’an, Cami şahit olmaz mı?!..

Rabbim makamlarını yüceltsin.

Kalın sağlıcakla…