Bismihi Teâla
Halkı Müslüman olan bir topluma, kutsal kitaplarından ayetler okunacak, dinlerinin emir ve yasaklarına ilişkin uyarı ve ikazlar yapılacak ve bu yadırganacak, yargılanacak; bu kabul edilebilir bir şey mi!?
Haramların ne olduğu ve bu illetlerin etkisinin hangi boyutlara kadar ulaştığını somut verilerle haftalık hutbelerde konu edinmenin neyi yersizdir?
Bilimsel verilerle kanıtlanmış, sair hastalıkların peyda olunduğuna dair ciddi bulgular biliniyorken; nesli ve sağlığı tehdit ediyorken; bunu konuşmanın neyi yanlış!?
Zira her kötülüğün, her pisliğin kaynağı haddi aşmanın, sınıra tecavüz etmenin sonucunda olmuştur.
Diğer deyişle yaratılış kodlarına münafi biçimde yaşam ve yönelimlerin ısrarı sonucunda olmuştur. Kendi eli ve diliyle sonunu getirmiştir. Velhasıl acınacak halimizin farkında değiliz, çoğu kez!
Diyanet Kurumu son yıllarda, Müslüman halkın değerlerine, inancına ilişkin daha doğrusu asıl işlevine dönük olumlu bir mecraya doğru adımlar attığı pekâlâ söylenebilir.
Dinin ruhuna ilişkin vaaz, nasihat ve hutbelerde kalite görülme baş gösterdi. En azından tali meselelerden ana meselelere doğru gelişmeler gösterdiğini görüyoruz. Statükoyu memnun etme noktasında zorlayıcı sebeplerin azaldığı görülmeye başladı.
Halen bunun karın sancısını duyanlar da yok değil!
Harama haram, günaha günah diyebilme iradesini gösterme; kimilerinin hoşuna gitmese de hakikatleri söyleme cüretini gösterme erdemliğini görüyoruz.
Baksanıza! Ahlaksızlığın bürosunun ev sahipliğini ve avukatlığını yapan ses ne diyor:
Diyanet Başkanı için sarf ettiği saldırı sözleri “Sesi çağlar öncesinden gelen şahıs” ve devamında “Sekiz dokuz nesil önceki büyükleriyle aynı zihinsel ve dogmatik sınırlara sahip…”
Aslında bu sözler Sayın Ali Erbaş hocanın şahsında, dinin aşağılanması ve inanca yönelik hakaret içerikli, değil midir?
Doğrudur; bu ses yani lutiliğin, eş cinselliğin sapkınlık olduğunun, zinanın haram olduğunun ilanı tüm elçilerin ortak çağrısı olmuştur. Tüm semavi dinlerin bakışı da aynı şekilde olmuştur.
Öte yandan kutsal sese karşı olanlar da hep olmuştur. ‘Sodom Gomore, pompei’ halkları da asırlar öncesinde yaşayıp eşcinselliği hayat memat düsturu kılarak, savunmuştu. Kutlu elçi “… Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan(azgın) bir kavimsiniz.” demekle yetindi sadece.
Dolayısıyla ses, çağrı vardır; kutlu nebilerden, elçilerden günümüze gelen!..
Karşıt ses vardır haramların hamiliğini yapan!..
Biyolojik yönden gelen virüs tehdidine karşı önlem alırsın, hiç olmazsa evinden çıkmazsın. Fakat zihni bozuk virüslere karşı tedbir daha elzemdir. Zira hem dünyanı hem de ukbanı ziyan eder!
Tebliğ ve davet erinin; hakikatleri çarpıtması, soysuzları memnun etmesi beklenecek bir şey değil! Zira “İt ürür kervan yürür demişler”
Kalın sağlıcakla…