Bismihi Teâla                                                                                                            

  Erken yaşta diğer deyişle genç yaşta evlilik yapıp yuva kuran on binlerce çift büyük mağduriyetlerle karşı karşıya… Her birisinin öyküsü ve son günlerde karşılaştıkları durum içler acısı. Bir çatı altında evliliklerini sürdürürken eşlerinin “istismarcı” diye cezaevine gönderilmesi bir fecaat uygulaması…

Sosyal ve görsel medyaya düşen bu mağduriyetler, kendi dillerince hiç mi merhamet ve vicdan yok dercesine…

MAĞDURİYET BİR: Celile Ç. Üç yıldır evliyim. Severek evlendim. Resmi nikâhlı eşim, 1 buçuk yaşında oğlum var. Eşime 20 yıla varan ceza geldi. Yuvamı, ailemi istiyorum...

MAĞDURİYET İKİ: Yeşim K. Eşim uzman çavuş. Üç çocuk babası, evlendikten 7 yıl sonra hem eşim hem de kayınpederim cezaevine atıldı. Üç çocuğumla yapayalnızım…

MAĞDURİYET ÜÇ: Merve T. Kendi isteğimle evlendim. Evlendikten 9 yıl sonra eşime 10 yıl hapis cezası geldi. Kızım babasız büyüyor. Maddi-manevi çaresiz durumdayız… Nasıl olur da resmi nikâhlı eşim istismarcı olabilir? (habervaktim.com)

….

  Bunun gibi binlerce mağduriyetler… On binlerce dava… Yıkılma eşiğine gelen yuvalar… Babasız büyüyen çocuklar… Nikâhları görmezden gelinerek kendi hanesinde suçluymuş gibi gösterilen babalar… Hem de cinsel istismarcı yaftası ile yargılanan, hapse çarptırılanlar!.. Nereden bakılırsa bakılsın trajikomik türden hadiseler…

  Hükümet kararlılıkla bu sorunu acilen çözüme kavuşturmalıdır. Sapla samanı ayıracak iradeyi göstermemesi için mazereti var mı?

Yoksa

BİR: Sözde kadın savunucuları, feminist vakıfların gardına gelip bu mağduriyetlerin yaşatılması travma yaratır…

İKİ: İstismar suçlamasıyla yargılanan babaların çocuklarının psikososyal yönde gelişimi dibe vurur…

ÜÇ: Eşlerin kamu nezdindeki itibarları zedelendiği zaman dağılan yuvaların hesabı ağır olur…

DÖRT: Öç, intikam hırslarıyla büyüyen çocukların varacağı nokta hiç düşünülmüyor mu?..

  Yani her yönüyle riskli, içinden çıkılmaz bir hal, travmatik hadiseleri doğuracağı açıkken; işi yokuşa sürmek çözümü çözümsüzlüğe bırakmak problemlerin kaynağı olmaz mı!?…

  Nikâhla, evliliklerle kurulan yuvalar, “Amacı üzümü yemek olmayıp bağcıyı dövmek” anlayışların insafına bırakılmamalı. Yuva dağıtıcıların seslerine kulak tıkamalı, sahte kadın savunucuları asıl söz sahibi kılınmamalı…

  Bu zihniyet zinayı meşru gören, flörtü çağdaşlaşma alameti gören güruhtur. Nikâhı özgürlüklerin önünde büyük engel gören anlayıştır. Açık deyişle “zinayı serbest nikâhı yasak” gören hayatın müdavimleridir…

  Yangına körükle gidilmez, toplumun sabiteleriyle oynanmaz. Aile kurumuyla dört cepheden yapılan saldırılar karşısında hükümet çok dikkat etmelidir. Ne yaparsa yapsın tek gayesi muhalif olan çevreleri tatmin etmeyecektir. Bunun için toplumun maslahatı olan doğrulardan ödün vermemelidir.

Kalın sağlıcakla…