Bismihi Teâla
Şöyle bir anlık hafızalarımızı azıcık maziye çevirelim. Hatırlanırsa 1999 yılı itibariyle Türkiye, Avrupa Birliğine aday ülke olarak kabul edildi. E tabi ki devlet yönetimi sanki cennetin anahtarını alırcasına ‘içi içine sığmaz` bir hal almıştı. Çok iyi hatırlıyorum medya, siyasiler, mühendislikler hop oturup hop kalkıyordu. Özellikle 2005 yılında tam üyelik müzakereleri resmen başlamış oldu. Dolayısıyla bu uğurda hummalı, yoğun bir keşmekeşin içine girildi. Her şeye balıklamasına atılmak sanki makûs halimizdir. Zira birçok sözleşme, antlaşma gibi organizasyonlara ilk imzayı atmayı büyük bir marifet olarak görüyoruz ya… Ne yaptığını bilemeyen ya da enine-boyuna ölçmeden, tartmadan bir sevda uğruna ortalığa düşen toy bir gencin aşk ateşiyle yanıp tutuşması gibi bir maceranın içine girdik. Genç maşuk sevdası uğruna her şekle girerken adeta kendinden geçercesine - her türlü tavizi verdiğinin çoğu kez farkında bile değildir-… Beri yandan aşkı bu zafiyetten faydalanmanın keyfiyetini yaşar… Bu çırpınışlar muhatabının pek de umurunda değil, zira yalancı gülücüklerle, nazlı nazlı tavırlarla etrafında pervana misali anı, zamanı yaşamanın derdinde…Bizim toy maşuk da yanan ‘kor ateşi, fener sanan` canlı misali gümbürtüye gittiğinin farkında bile değildir..! Maalesef düştüğümüz hal bundan pek de farklı değil.
AB uyum müktesebatı kapsamında çıkarılan 4771 sayılı yasayla gelen değişiklikler toplum yapımızın rengine, dokusuna, asaletine bakılmaksızın uygulanmaya konulması büyük mağduriyetlere yol açmaktadır. Hele hele 4682 sayılı kanun ile aile kurumuna dönük yapılan sözde düzenlemeler tam anlamıyla yıkım ve faciadır. Ne yazık ki bunlardan biri de 18 yaşından küçük evlenenlere uygulanan yaptırımlardır.4 bin civarında eş bu kapsamda mağdur edildiği gündemde... Bununla ne yapılmak isteniyor birkaç hususu paylaşalım:
Bir: Ergenliğe erişen genç yaşı 16,18 fark etmez dilediğince eğlenebilir, flört edebilir…
İki: Zinaya girmen için yasal bir engel yok hatta tüm kapılar açık… Yaş sınırlaması da yok.
Üç: Yuva kurman için AB uyum yasalarına tabisin. Onların izni olmadan evlenemesin.
Dört: Beni dinlemeden evlenmen durumunda nikâhlı eşinden seni ayırıp dört duvar arasına hapsederim…
Beş: Çoluk çocuğundan seni ayırıp aileni parçalarım…
Altı: mensubu olduğun din ‘aklı buluğa` erişmen durumunda evlenmene izin verdiği halde, ev-le-ne-mez-sin!!!
…
Soruyorum:
- Halkı Müslüman olan toplumun fertleri ne yapsın gencecik yaşta zina batağına mı düşsün?
- Uyuşturucu bağımlılığına davetiye çıkaran envaı türü şebekelerin ağına mı düşsün?
- Evlilikte acele edin kadim medeniyetimizin teşvikine aykırı mı davransın?
Yoksa;
- Ocağı tütmeyen, aile kurumundan yoksun, akrabalık mefkûresine aç olan batının kanunlarına uymak zorunda mıyız?
- Hayatı sadece görünen bu dünyayı bilen, gören; helal-haram çizgisini bilmeyen AB`ye uyum paketleri ismi altında ürettikleri yasalara dört elle sarılmaktan başka çaremiz mi kalmadı?
Kısacası, bize uymayan bu yasalarla ömrümüzü tüketmeyelim. Hani Reisi cumhur bir itirafında ‘`AB`ye uyum paketleri kapsamında zinayı suç olmaktan çıkardık, hata ettik`` diye pişman olurcasına itirafta bulunmuştu… Hatalardan ders çıkartılır mı, orayı bilmem, ama yüzlercesini bulan buna benzer değişikliklerde neler yok ki… Mesela erkek erkeğe, kadın kadına evlilikler de bu paketlerde var…Artık gerisini varın siz düşünün!..
Kendi özümüze dönmekten başka çıkış yolumuz yok. Bu da temennilerle olacak bir iş değildir. Hani bir söz var ya ‘`Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde``
yoksa pozisyonumuz ördeklere özenen kuğudan öteye geçmeyecektir.
Kalın sağlıcakla…