Bismihi Teâla
İsmi gibi müsemma bir ekip… Kıt olanaklarla da olsa inandığı, savunduğu değerlerden taviz vermeden yoluna devam eden ekip! Sizlere müteşekkiriz. Peki, neden?
Gerekçe 1: Spekülatif, mübalağalı, ayrıştırıcı bir çizgi ve söylemin dışındasınız.
Gerekçe 2: Yalan dümenine malzeme taşımıyorsunuz. Yalancıları vitrine çıkarmıyorsunuz.
Gerekçe 3: Doğruya doğru, eğriye eğri cesareti gösteriyorsunuz.
Gerekçe 4: Yayınınızda helal-haram çizgisini her şeyden çok önemsiyorsunuz.
Gerekçe 5: Doğruyu ibadet anlayışıyla savunuyorsunuz. Doğruluğa olan inancınızdan ötürü taviz vermiyorsunuz.
Gerekçe 6: Yayındaki hassasiyetiniz. Ki fitneye, fücura, kargaşaya sebebiyet vermeden kucaklayıcı bir söz, rahatlatıcı bir dil oluyorsunuz.
…
Doğruhaber Gazetesinin okurları hatırlayacaklardır. 2008 yılında yayına başlayan ailemizin gazetesi, 1 Kasım 2016 tarihi itibariyle günlük yayına geçip, hizmetine devam etmektedir.
‘Ona buna yaranayım demeksizin` para sermayelerinin güdümünde olmadığını; ‘şunu, bunu memnun edeyim` demeden holdinglerin, iktidar güçlerinin tekeline girmediği rahatlıkla söylenebilir. Tirajını yükseltme adına hinliklere bulaşmadığı, yalan, asparagas türü haberlere yeltenmediği açıktır.
"Emr olunduğun gibi dosdoğru ol" ayeti kerimesini parola ve ilke edinen doğru medya ekibi, savunduğu değerlere inanmış bir camia!.. Sözle değil, eylemleriyle bunu gösterme iradesini gösteren onurlu bir çevre!.. Çalışanların ekserisi inancı uğruna 28 şubat zulmünden büyük mağduriyetler yaşamış kişiler!.. Dolayısıyla bu ekip kartel medyadan, havuz medyasından beridir.
Elbette doğru yayın yapmak büyük bir meziyet olmakla birlikte ciddi bir iradeyi gerektirir. Zira büyük bedeller icap eder. Yalancıların, yalanı ibadet görenlerin hedefindesin zira!
Hikmet, mana üstadı Yunus ne güzel terennüm eder,
‘`Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı/ Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz.``
Günümüzde de bariz bir şekilde görülmüyor mu? Medya ile algı operasyonlarının ve akabinde savaşların ve katliamların yaşatıldığı… Öte yandan öyle sözler de var ki savaşları sona erdirir; sulha, sükûna vesile olur. Yani çift taraflı bıçak gibi…
Gençlik dönemlerinde İslami davaya gönül vermiş bendeniz ve pek çok kişi, ‘ah keşki İslami kesimin de kendisine ait, özgün, tutarlı bir gazetesi, dergisi, televizyon kanalı vb. basın yayın organlarımız olsa diye temennide bulunurduk.` Gelinen süreç itibariyle elhamdülillah büyük oranda bu temennilerimiz hizmet alanında tebliğ ve davet görevi görmektedir. Şimdi o günün neferleri olarak tüm aidiyetimizle bu yayınlara;
1. Husus: Bilgi ve becerimizle katkı sunmamız gerekmez mi?
2. Husus: Başta kendimiz abone olmamız sonra abonman sayısını artırmak gibi bir çabanın içerisine girmemiz gerekmez mi?
3. Husus: Aktif bir takipçisi, izleyicisi, okuyucusu olmamız gerekmez mi?
…
Gerek reelde, gerek sanal zeminde izleyicisi, okuyucusu olmamız lazımdır. Daha önce temennisinde bulunup ki bu da dua hükmündedir diyebilirim. Sonra duanın kabulü söz konusu olunca gereğini yapmamak bir vebal değil midir sizce?!
Şu var ki; sözün doğruluğu kadar sözün yere düşürülmemesi de çok önemlidir. Açık bir ifadeyle uğruna bedel ödenecek sözün bir değeri, ağırlığı, heybetinin olması gerekir. Kişilerin rantı, gücün menfaati uğruna yozlaştırılamaz. Aksi durumda bu davranış hem dünya da hem ukbada utanç verici olacaktır.
Özetle, her daim toplumlar ekmeğe, suya muhtaç oldukları gibi doğruya, doğruluğa da açtır, müştaktır. Dolayısıyla doğru söz, doğru haber, doğru yayın, doğru insan bir niteliktir; kemiyetten çok, keyfiyet önem arz eder. Zira ‘`Doğruluk, insanı iyiliğe, iyilik de cennete götürür.``
Doğrulardan olmak ümidiyle kalın sağlıcakla…