Bismihi Teâlâ

     Üzülerek belirtmek gerekirse bu memlekette mevcut eğitim sistemi yazboz tahtasından öte bir şey değildir. Eğitim sistemi bir fabrika olarak düşünüldüğünde toplum bireyleri de o fabrikanın ürünü olarak düşünülür. Diğer deyişle fabrika sistem, muhtevaya dair ne varsa girdi, ortaya çıkan ürün ise çıktıdır. Nitekim fabrikanın üretim performansını gösteren en önemli öge şüphesiz üründür. Bu şekli ile eğitim sistemini göz önüne getirip mütalaa edecek olursak;

-Türkiye mevcut eğitim sistemi tutarlı bir seyir izliyor mu? Sabitesi nedir?

- Günübirlik, hükümetlere göre politeizme edilmiş eğitim sistemi mi? Evrensel ölçütlere göre tasarlanmış bir eğitim sistemi mi?

- Üretime dönük bir anlayış üzerine inşa edilmiş mi?

- Üretici, ufuk açıcı beyinler yetişiyor mu?

- Okuma kültürü olmazsa olmazlardan görülüyor mu? Okuyan, düşünen, eleştiren bireylerin yetişme oranı ne düzeyde?

- Karma eğitim karmaşasından ergenler okula, sınıfa motiveleri ne derecede sağlanıyor? Ahlaki yönden bireyler bu karmaşadan istenilen ölçütlere göre yetişiyor mu?

- Başka ülkelerin eğitim sistemleri elemenize süzgecinden geçiriliyor mu? Geçiriliyorsa ne ye göre geçiriliyor?

- Memleketin iklimine, dokusuna, tarihine uygunluğu gibi ölçütler göz önüne bulunduruluyor mu?

- Yoksa deneme-yanılma politikası mı güdülüyor?

- Müfredatta temel alınan ne? Laiklik ve milliyetçilik mi…?

- Bireyin eline aldığı sınıfta, okulda, evde muhatabı olduğu ders kitapları fıtratına ne kadar hitap ediyor? Görseller erdemli birey yetişmesine katkı sağlanıyor mu?

- Eğitimciler donanımlı yetişiyor mu?

- Eğitim çalışanları mesleki ve ekonomik yönden doygunluğa eriştirildiği söylenebilir mi?

- Eğitim kurumları fiziki yönden ciddiye alınıyor mu?

- Eğitim kurumları sıhhat, hijyenik, materyal yönden zengin bir görünüm arz ediyor mu?

- Eğitim paydaşları arasında güven, sinerji, paylaşım, iş akımı optimali nedir?

 -Eğitim kurumlarına yönetici, idareci atamalarda liyakat ne kadar taban alınıyor?

- Kontrol-denetim mekanizması işlevini görüyor mu?

   Deveye boynun eğri, demişler; ``nerem doğru ki` `demiş. Maalesef mevcut eğitim sistemimiz de ‘`yapboz tahtası`` görünümünde. Baş aktörlerde başta olmak üzere, mevcut halden memnun oldukları söylenemez. Eleştirmenler, teorisyenler bu bağlamda mühendisliklerde çok. Fakat çözüme ilişkin, uygulamaya dönük icraat asgari düzeyde. Açıkçası sahada sefilleri oynuyoruz.

  Aslında çözüm zor olmasa gerek. Kanaatim o ki; çözüme ilişkin samimiyet, hassasiyet, özgüven, cesaret yoksunluğudur yaşanılan! Aslında işe, kavramları asıl hüviyetlerine kazandırmakla başlanılmalı. Diğer deyişle içleri boşaltılmış, koflaştırılmış kavramları öne çıkarmakla adım atılmalıdır. Maarif, talim, terbiye, müderris, talebe, ilim-irfan gibi kavramlar ve buna bağlı bileşenler…

Eğitim bakanı bu boşluğu görmüş olmalı ki, kendi çocukluğunda validesinin kendisine hitaben muvaffakiyetler dilemesini dile getirdi. Bunun günümüzde karşılığı olan başarı kelimesiyle kıyasladı. Başarı kelimesinin muvaffakiyet kavramının yanında ne kadar sönük kaldığını anlatmak istedi.

  İşte bu anlamda uygulamada temennimiz ciddi reformların yapılmasıdır. İslam medeniyetini, zengin kültürümüzü göz önüne bulundurup çağın gereklerine, ihtiyaçlarına göre bireyler yetiştirme gibi bir kaynağımız var. Önemli olan geçmişimize bakıp geleciğimize yön vermektir. Keşki insanların ömürleri vicdanları kadar olsaydı!

 Tüm eğitim paydaşlarına, öğrenim gören talebelere muvaffakiyetler dilerim.

  Kalın sağlıcakla…