Bismihi Teâla
Mazlum Kürdistan coğrafyası kelam etse… Dağ, taş, vadi… doğaya ait akla gelebilecek ne varsa kelama gelse…Kabir ve içindekiler dile gelse.. acaba ne der, ne söyler?!
İn, cin; görünen, görünmeyen varlıklar adına ne varsa şahitlik etse; zalime, zulme inat ne diyecek!?
Heyhat,heyhat!!! İlahi kelamın izharı ifadesiyle ‘`Ama yer, çarpılıp paralandığı zaman; melekler sıra sıra dizilip, Rabbinin buyruğu gelince…``(Fecr, 21) hakikati tecelli ettiğinde oluşan manzara gerçekten dehşet verici olacaktır. Zira büyük küçük her şey divana duracaktır.
Şüphesiz, haziran ayının sonlarına geldiğimiz bu günler denince akla ‘`Susa Yarenleri`` gelir, ‘`Şeyh Said-i Palevi`` gelir. O günler yâd edildi mi; muvahhitlerin kalbi mahzun ve bitap, gönülleri aşk ve şevk, yürekleri cesaretle dolar…
Ey yolumuzun-davamızın-meşaleleri! Bilin ki bu gün, davanızı sırtlayan takipçileriniz vardır. Hem de zalim sulta ve yapılara karşı korkusuzca!.. Canları pahasına izzetlice bir duruş sergilercesine!.. Yılmadan adım adım, fersah fersah yol kat edercesine… Muhacerette bu kutlu mesajı en uzaklara ileterek; Yusuf-i Medresede ilim, irfan tedrisatıyla; büyük küçük her yerde tebliğ ile iştigal halindedirler bugün dava arkadaşlarınız.
Allah`ın izniyle bu topraklar zalimi barındırmayacaktır. Zira tarih şahittir buna. Türkiye topraklarında halifelik lağıv edilince Şeyh Said Efendi`nin öncülüğünde ceberut sisteme karşı ilk ciddi tepki bu topraklardan gelmemiş midir? Başka deyişle Anadolu insanından gelmiştir.
Ey zalimler! Siz bu aziz insanın cansız cesedinden bile korkan zavallılarsınız. Bu azizlerin davalarını manipüle etmekle çok zeki olduğunuzu sanarak ne kadar sefih olduğunuzu gösteriyorsunuz. Eğer biraz yüreğiniz varsa; zamanın arşivlerini çıkartın, kim dışa bağımlı kim hür ortaya çıksın… İşgalci İngilizlerden, küresel güçlerden medet umman kim ortaya çıksın… Zira İngiliz savaş uçaklarıyla kıyamı durduran kim herkes görsün. Zira yüzünüz yoktur gerçeklerle yüzleşmeye…
Çok ilginçtir ki bu iki mezalim hadise Diyaribekir`de yaşandı. Diğer deyişle mazlum coğrafyalarda cereyan etti. 92 yıl önce kıyam lideri şeyh Said; idam sehpasına götürülürken son isteği sorulduğunda, kâğıt kalem isteyerek kâğıda Arapça olarak ‘`Benim bu değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak ki mücadelem Allah ve din içindir. `şeklinde kıyamını özetlerken dosta, düşmana davasını net bir biçimde ortaya koymuş olmuyor mu?
Bir başka hazin hadise de tam anlamıyla vahşet diye adlandırabilecek, Diyarbakır`ın Silvan(Farqin) ilçesine bağlı Yolaç(Susa) köyünün cami avlusunda yaşanan katliamdır. O gün tarihler 26 Haziran 1992`i gösterirken Marksist örgüt Türkiye Kürdistan`ında kan akıtmakta sınır tanımıyordu. Yüzlerce vahşeti yaşatan mürtet örgütün dindarlara karşı kini daha şiddetliydi. İşte bunlardan biride Susa camisindeki katliamdı. Tam 10 tane aziz, mazlum Müslüman şehadete erişti. Susa şehitleri kendilerinden sonra gelecek olan Müslümanlara, İslam davası uğruna hiçbir zorluğun, bahanenin kıymeti harbiyesinin olmadığının nişanesidir. Dolayısıyla ‘iman varsa imkân da vardır` sözünün tercümesidir bir bakıma… Başka deyişle maddin gücün olmasa da, kararlılığın, adanmışlığın zirve yaptığı; zalimlere boyun eğmemenin, cesaretin, şecaatin adıdır Susa!..
Son zamanlarda-2011 yılında-Sayın Erdoğan başbakan olduğu dönemde Dersim katliamı için ‘Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum`` demek suretiyle onurlu bir adım attı. Kürt kamuoyu da başta Şeyh Said, Geliye Zilan (Zilan Deresi) gibi katliamlar için ‘`İade-i itibar`` kararının verilmesini beklemektedir.
Not: Bu hafta sonu lise mezunu gençlerimiz yükseköğrenimleri için ‘`YKS`` Sınavına gireceklerdir. Tüm adaylara ‘`TYT ve AYT`` sınavlarında muvaffakiyetler dilerim. Dünya ve ahiret yaşamları için hayırla sonlansın.
Kalın sağlıcakla...