“Tevhid ve tağut,” İbrahim(a.s)`ın mücadelesinde dikkat çeken iki ögedir. Peygamberlerin Atası İbrahim(a.s) da tevhid mücadelesinde hep büyük hasımlarla uğraşmış; mesajını da bunların şahsında vermiştir. Günümüzde, küresel güç olan ABD`nin şahs-ı maddi ve manevisi de aynı zemine oturmakta ve çaresi de İbrahimi Mücadeledir.
İlk kez, ailece gittiğim umre ibadetimde, İbrahim (a.s) ve coğrafyayı yeniden keşfettim diyebilirim.
Tevhid Öğretmeni; Urfa`da, cehalete kurban düşmüş halkı dururken daha işin başında Nemrut ile uğraşıyor. Onun gücünü kırmaya çalışıyor.
Tağut`a mesaj vermek için, halkın panayır-pikniklere gittiği bir eğlence gününde, şirk mabedine dalıp oradaki büyük putun üzerinden Nemrut`a mesaj veriyor. Putlar kırılmış; baltaysa büyük putun boynunda.
“O büyük put var ya; o yaptı. Bir anda kızdı, tümüne saldırdı” der.
İbrahim; küçük putlardan birini de fail yapabilirdi; ama yapmamış.
Hedef seçtiği iki büyük güç var. Nemrut ve onun büyük; ama sahte ilahı olan put. Dünya gözüyle yanlış(!), mana gözüyle baktığımızdaysa tam isabetli bir iş.
Şehid Şeriatî; “Tevhid; tüm sahte ve yalancı ilahların başına inen İbrahimî bir baltadır.” derken aynı şeyi tanımlamış.
Öyle ya! Mazlumların hayallerini kıran, umutsuzluğu yüreklere eken, yenilmez büyük diye bilinen aslında küçük olan bu güçtür. Onun itibarının sarsılması, gururunun kırılması lazım.
Mazlum halk; karabasan gibi “ruhlara” çöken bu gücün, aslında bir şey olmadığını görmeli. Bu tağutun gücünün, aslında çaresiz ve saçma hukuksuz bir güç olduğunu bilmeli.
Bu korku zihinlerden silinmezse, korkunun kulu olmuş halk, hayatta kendine gelemez, kral çıplak diyemez.
Putkıran Nebi; Hakk için zehir içerek feleğin çemberinden geçmiştir ama Büyük Şeytan`ı yenmiştir.
Düşünelim: “Bir mağaranın tecridinde hayat ve imanı idrak eyle; putları alaya al; puthaneye dalarak hepsini kır ve büyük olanı itibarsız yap; Nemrut`un ateşinden geç; sonra Hacer`i kucağındaki çocukla intihar demek olan çölün ortasında bırak; sonra Alah`ın zemzem bahşederek hayat verdiği o İsmail`in boğazına hiç riyasız bıçak çal ve bunu başarmak için defalarca çal ve bin bir cilveyle gelen şeytanı taşla...” kolay mı can!
Bunları yapan İbrahim(a) bildiğimiz anlamda sert ve haşin, bileği bükülmeyen bir pehlivan da değildi. “O, çok içli ve halimdi..” Duygusal, ibadet ve sosyal yaşamında gözyaşlarıyla bilinen bir gönül abidesiydi.
İsmail`ini kurban eden, küresel güçlere çatan böylesi bir insan işte.
Verdiği her sınav ve yaptığı her mücadele başlı başına bir inkılâptır.
“Şeytan Taşlama;” günümüzün “Büyük Şeytanlarına, Küresel Güçlerine” karşı verilecek mücadelenin yol haritasıdır.
Taşlamada; önce “Küçük” sonra “Orta Şeytan`ın” yanından geçiyor; ama taşlamadan. Sonra üçüncü; ama “Büyük Şeytan`ın” makamına varılıyor. Ceng u cidal, mübareze yani savaş, orda başlar.
Çünkü o Büyük Şeytan; “Küçük ve Orta Şeytanları” sevk ve idare ediyor. Yol haritaları verip çeşitli cephelerde savaştırmak için eğitip donatıyor. Büyük Şeytan`ı alnından vurdun mu zafer muhakkak.
Her taşın tam isabet etmesi de gerekmez; değişik yerlerine vurduğun darbelerle onu itibarsız etmen de zaferdir.
Mel`unun; “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” dediği yasalarını tartışılır hale getirmen dahi tuğyan için sonun başlangıcı ve zaferimizdir.
İbrahim`den, günümüz için çıkaracağımız “acil ve önemli DERSLER” vardır.
Bu gün Siyonizm`in derin hesapları ciğerimizi yaksa da asıl “deccal, tiran, çağdaş firavun ABD`dir. Korkmadan, İbrahimce o büyük Şeytan`a yönelmek lazım. Çünkü Halkı Müslüman Devletlerin “yenilmez” dediği güç budur.
Dünyanın, özellikle Müslümanların kıt kaynaklarını gasp ediyor. Bu yüzden de “kendisi, yandaşları veya dahildeki paralel yapılarının eliyle“ katliamlar, tehcirler, kardeş kavgaları ve işgaller yapıyor.
Ama dünya, artık eski çarkıyla dönemeyecek! “Varoşlar sosyete merkezlerinden, cüceler devlerden, masumlar mücrimlerden” hesap soruyor.
BM`deki Kudüs oylamasında ilk kez, Büyük Şeytan ve onun dünya sermayesini kontrol eden gayrimeşru çocuğu Siyonist Terör Devleti`nin tekerine çomak sokulmuş, düzenleri bozulmuş, istenmeyen adam ilan edilmişlerdir.
Yaptırım gücü olmayan bu karar mühim ve bize şu vazifeyi vermiştir: “İnanıyorsanız, güçlüsünüz!” ve “Susma! Sustukça sıra sana gelecek!”
Dua ile.