Kâbe; Kudüs'ten sonraki ikinci kıblemiz, yeryüzündeki ilk insanın, insanların emniyeti için yaptığı ilk emniyetli sığınak ve TEVHİD Ehli'nin KONGRE merkezi.
20 güne yakındır Umre için Medine ve Mekke'deyiz. Rabbim ümmet ve insanlık için kurtuluşun vesilesi, nefsimiz için de mekanın felsefesinin farkına erme ve nasiplenmenin vesilesi etsin! Her müminin Kudüs, Medine özellikle Mekke'den dünyaya bakması şart. Şuurlu her kesin, özellikle de Müslüman bir yazar-çizerin buradan ümmet coğrafyasını gözlemlemesi zorunlu.
Buradan ümmete bakamamış, dünyayı gözetleyememiş bir kalem ehli, ümmetin CİSMİNİ görür ama RUHUNU göremez, anlayamaz diyebilirim.
Ümmet için gerçek bir MEKTEP olan bu mekanları bizzat görmek nasip oldu. Şükürler olsun.
Gördüklerime gelince:
1-Filistin, Kudüs ve Aksa'da attığım her adımda; "Asa-yı Musa'nın tamamlayıcısı olan Zülfükar'ı gördüm. Araya yıllar girse de "Giden Şanlı Akıncıların..." ayak seslerini, nal seslerini, kılıç şakırtılarını ve bunların hepsinin üstünde özgürlük ve emniyeti ifade eden TEKBİR seslerini gördüm. Ömer (RA)'ınHırıstiyan kiliselerinin, havraların kavuştuğu huzurun "mekan, an ve anılarına" şahid oldum. Katliam bekleyen Ehli Kitab'ın yaşadığı sevincin abide ve mabetlerini gördüm.
Kudüs'te istikrar ve huzurun sadece İslam ile geldiğini, diğerlerinin ise "ırk, aşiret, millet, mezhep..." faşizmini dayatarak, katliam yaptıklarını, red ve inkarlara imza attıklarını bizzat gördüm.
"Kudüs esirken, gülmek bana haram olsun" diyen Selahaddin Eyyubi ve nihayet Osmanlı devirleri, inanç ve ırkların huzur içinde yaşadığı İslami devirlerin devamı olmuş.
Kılıç artığı Siyonistler, Osmanlının himmetiyle 19. yüzyıla geldiler ama elde ettikleri ticari imkan ve paralarla.
Can çekişen Osmanlı'dan sonra Kudüs'e sızan Yahudi; özellikle ümmete azap oldu, üstesinden gelemediğimiz bir imtihan oldu.
Terör devleti, Kudüs'te tüm canilik, sinsilik ve canavarlığıyla ortada; kameralarda, canlı yayınlarda.
Dipçik olmuş ve yüreklere saplanan kurşun olmuş; eceline doğru hızla yürüyor.
2-Medine'den Kudüs'e bakmak; netliğin içinde bulanıklık diyebilirim. Medine; "sakin ve salim olması için, mümin misafirlerine huzur vermesi.." için Resulullah'ın duasını almış. Muhacire yurt, Muhammed'e(sav) yar olmuş. İnsanı sakin, havası huzurlu, işyerleri namazla melul olur, sokakları Mescid-i Nebevi'ye doğru akar.
Medine, misafirlerin kendi öz evi.
Yahudi sermayesinin iktidarı, açıkta değil, Resul'ün duasına takılmış, ötelerdeki petrol kuyularına, prens saraylarına takılmış sanki.
Medinemizin tek eksiği; gücünü toparlamış "Bedir'e yürüyen, Mekke'nin Fethine gidecek ERLERİN" yorgunluğu ve rehavetiydi bence.
3-Mekke; hemen diyelim, yeniden fetih bekliyor.
Yapılaşmada, Kâbe`nin etrafında bir cinayet ve Karunilik oluşmuş. Tamamlanmış oteller Kâbe`yi gölgelemiş, Zemzem Kulesi, Ebu Cehl'i, belki Firavun Piramitlerini andırıyor. Siyonizmin sermaye ruhunu haykırıyor. Görülen koca vinçler, bir canavar gibi, yarınlardaki yeni işgallerin habercisi.
Mekke'de, Kâbe`ye rağmen; Medine insanını, esnafını ve huzurunu bulamadım.
Haçlı ve Siyonizminşeairleri, sosyal ilişkilere, kontrolda görevli olan askerlere hatta hutbelere sinmiş.
Burada ABD ve İsrail'in emniyet sorunları yok.
İslam Teşkilatı'nın Kudüs'ü başkent ilan etmeleri dahi basın ve yayını heyecanlandıramadı.
Suud Müftüsünün "İsrail'i aklayan fetvası" nefret toplamış ama kimsecikler konuşamıyor, konuştuklarınız ise "sus" işareti yapıyor.
"Mekke; bir gün döneceğiz.." diyen yarenlerinin intizarında.
Gariptir, Kudüs'e Aksa'ya bakar bakar ve umudunu mevcut zoraki "hadimlerinden" kesmiş, "Küçük Asya'dan, Asya'dan, belki de Afrika'dan..." gelecek Yarenlerini bekliyor.
Kudüs'ün değil, Mekke'nin de değil; O kendi ağıtını yakıyor.
Gel ey Akıncı! Mina'ya uğrayarak!
Küçük Şeytanı geç, Ortancasına da dokunma! Büyük Şeytan'a uğra ama taşların eksiksiz ve irice olsun! Alnına isabet edersen; ABD ve gayri meşru çocuğu İsrail de, işbirlikçileri da yıkılır.
Selam ve dua ile.