Kürt halkı, İslam tarihi boyunca; şeyh, ağa ve beylerin şahsında “Ümmetin ve Hilafet Merkezlerinin” ayrılmaz bir parçası olmuştur. Cumhuriyet`in kuruluşuna kadar da ciddi bir sorun yaşanmamıştır.
Her kesim, özellikle 24 Temmuz 1924 Lozan Muahedesi`nden sonra, Ankara Hükümetininret ve inkârlarından nasibini almış ancak uygulanan hukuksuzluğun Kürt halkında ekstrası vardı. Bu halkın, tarihten getirdiği tüm değerleri Lozan sonrasında hedef alındı.
Said Nursî`ninSultan Abdulhamid`e ulaştırmaya ve çözmeye çalıştığı; ama ulaştıramadığı; Şeyh Said`in de “fiilen dava ettiği” tüm değerler, Kürt ve Türkleri birbirine bağlayan tüm müşterekler birer tehdit olarak görüldü.
Kürdistan ve Kürt halkı, GARİP kaldı, dinleri İslam gibi!
İslami camialar adına; 1970`lere kadarüç maymunlar oynandı.
Hal böyle olunca da Statükonun bezdirdiği ortamda,Kürt Ulusalcı ve laik cepheler belirginleşti. Marxizm ve Kemalizm`i esin kaynağı olarak kabul eden PKK; karakteri gereği, sair Kürt hareketlerine karşı şiddet uyguladı ve yegâne galip olarak sahile vardı. Tüm Kürdistan`ın galibi olmak için de 1990`larda İslamî Cephelereyöneldiyse de –tarafeynin ağır kayıplarına rağmen- bu çatışmanın galibi olmadı, olamazdı da. PKK; ilk defa, aşamadığı yerli bir mani ile yüzleşmişti; ama onu da devlet ezdi.
Kürt Ulusalcıcephe; milliye dayanma yerine; mutlak galibiyete götüreceğine inandığıHaçlı Batı`nın imkân ve değerlerine dayanmaktadır. Bunu da Kandil ve alan hâkimiyeti sağladığı Rojava`da açıkça göstermektedir.
Örgüt;katı laik-Marksist yaşam tarzını, yaşam alanlarında uygulamakta; “yerli, özellikle de İslamî değerlerin asgarisine” dahi müsamaha etmemektedir.
Rojava`dakısmen ayaklarını yere basan yapı; “dışarıdan gelen telkin ve talimatlara” sürekli açık bir görüntü vermektedir.
İran`ın, olur olmaz destekleri; ABD`nin “PKK/PYD kara gücümüzdür..” demesi; Rusya`nın, örgüte saldırmaması; Esed`in, örgütü adeta kendi karakolları gibi görmesi, her fırsatta inayet etmesi..” gibi ilişkiler yumağı, tesadüf değil, örgütünkarakteri, ilkesidir denebilir.
Yerli ve İslamî değerlere mankurtlaşan PKK; “Dünyadan büyük(!) 5+1 ülkelerinden” her türlü desteği aldıkları açık.
“Hedefe varmak için her yol meşru” diyen ve yapan bir yapılanmayı hafife almamak da lazım. Kemalizm`in, 80 yılda yapamadığı “ladiniliği/laikliği” on yılda başarmıştır. Bunda, halkı Müslüman devletlerinve İslami kesimin çaresizliğinin(!) payı da büyüktür.
Sonuç:“Dönülmez akşamın ufkundayız artık vakit çok geç!” demek; abes ve ayıptır.
Kürdistan halkı ve Kürt Bölgesel Güçlerinin; “küresel destek alan ve Haçlının, din karşıtlığının teminatı olarak gördüğü” PKK`yla ile başı dertte.
Irak Anayasasında tanımlanan Barzanili Irak Kürdistan`ının –Kandil dahil- bir çok yerleşim birimi PKK`nın işgalinde ve her çeşit “bölgesel ilgi ve desteği” hak etmektedir.
Haçlı;“anayasal haklara” dahi kavuşmakta sıkıntı yaşayan Kürtlere, “Kurtarıcı Melek(!?)” olma çabasında! Bunu da ”istikrasız, sürekli savaşan bir Ortadoğu” hatırına yapmakta.
Zinhar görülmeli!Ortadoğu; artık “yama tutmayan Kürt yırtığı” üzerinden şekillenecektir.
Çözüm; “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” özellerimizite`dip ve tenkil edelim; Haçlılar, “barış, demokrasi ve adalet..” getirmeden! Selam ve dua ile. Mirali YILDIRIM.