Âl-i Esed’in şahsında Suriye’de neler oldu? Gelin bakalım ama eğri otursak da doğru konuşalım.

“Devranı döndüren..” Rabbimiz nihayet Esed ailesine de “mühlet verdi!”

Bu mühlet; değişik çap ve markadaki nice “Devlet, hükümet ve liderlere; mülk ve makam sahiplerine” de verilmişti.

Birçoğu bu mühleti heba etti! Gittiler birer birer “..ilâ Cehenneme Zûmerâ!”

Esed baba ve oğlu; 51 yıl boyunca ülkeyi bir işgalci, bir öteki olarak inleterek yönetti! Sednaya Mezbahanesi her şeyi anlatıyor!..

israillin bombaladığı istihbarat bakanlığı ve sair birimlerden çıkan belgelerde görülüyor.

Esed; kendine göre bir din, mezhep, ırk, vatan, bayrak, dava… hasılı kutsal tanımı yapmış! Hakka ve akla inat bu tanımları herkese dayatmış!

Uyanlar; “vatansever olmuş! Bu azınlık nimetlendirilmiş!.. Uymayanlar; “vatan haini, terörist…” olmuş!..

Kürt halkının bir kısmına; “ecanib- mektumin- kayıtsız..” diye kimlik bile vermemiş! Sudan bahanelerle insanları siyasi suçlu diye sorgulamış; ağır işkencelere almış; mahkeme etmeden zindanlara atmış!..

Öyle ki zindanlarda ölümü yaşama tercih ettiren ağır işkenceler, tecavüzler yapılmış.

Hâsılı Esed; cahili kutsallarına göre tanımladığı TEK’leri dayatmış! Yasama, yürütme ve yargısını Nusayriliğin de içindeki azgın azınlık olan bir cani çetesiyle yürütmüş. Üç Alilerimizin kulağı çınlasın!

1982’lerden sonra İhvan adı altında Sünni kesimi Hama, Humus, Halep; Türkmenler, tekmil Kürt bölgesine… felaketler yaşatmış!..

Buna rağmen; zulmettiği, hayatlarını zindan ettiği bu mazlum insanların da sabırlarının tükeneceğini, bir gün umudu dışarılarda arayacaklarını, hatta bir başka arayışa/çözüme umut bağlayacaklarını.. düşünemedi! O kadar kör basiretli oldu.

Hiç olmazsa son 12 günde insafa gelip emaneti ehline/halka devredip insana dönüşebilir, Suriye’de kalma şansını elde edebilirdi ama heyhate heyhat!...

Zalimlerin adı farklı ama yaptıkları aynı. Mazlum/mustaz’af da aynı: “alacaklıdır borçlu derler!.. Annedir, babadır, vatandaştır ama vatanı yok!..

Bu dediklerim İslam dünyasında özellikle de Ortadoğu’da var mı? Hem de çook!..

Ya Ülkemde? Temeli red, inkâr, asimilasyon, zorunlu göç, infazlar, katliam! Kardeş mazlum Kürt halkının “Dengbêj” programını dinleyin hem de TRT’de!

“Fermane ferman e!.. Limin ay ay!..”

Meselenin bir yönü de Türk-Acem-Arap kardeşlerinin çemberindeki mazlum kardeş, cefakâr, vefakar bir halkın -öz coğrafyasında gelenin geçenin mutlaka yeşersin diye ektiği- “ecanib/mektûmîn tohumun ürünlerine” göre yargılanmasıdır!

Meselenin diğer yönüyse; Kürdî en küçük bir kazanıma karşı hassasiyet geliştirmiş kardeş devlet, millet ve hükümet ve liderlerin akla, zaman ve zemine inat tarz ve taktikleridir!

Amerika, israilin koalisyonunda Suriye’de bir yerlere varmaya çalışan bir Türkiye görüntüsü de var.

O tekkeden sana ÇORBA olmaz Türkiye’m!

O tekkenin; Irak’ta dağıttığı medeniyet, barış, adalet ve insan haklarını anlatmama gerek var mı?

Kimse kimsenin aklıyla alay etmişin! Analizlerde, ana haberlerde Kürdî üzerine bu kadar hassasiyet, ret, linç, imha; “terörle mücadeleyi” aşıyor! Hesap yanlış!.. Yanlış hesap Bağdat’tan döner!..

Bu mazlum halkın dermanı da “Dersim, Zilan, Mahabad, Halepçeleri” yaşatan öz kardeşlerindedir! Bunu görebilecek birikim, tecrübe ve cesareti de var!

Suriye’ye üşüşmüş istihbaratlardan fayda yok!

Suriye derdimiz ve dersimiz olsun! Vesselam!..