Anadolu tarih boyunca büyük devletlerin hükmettiği medeniyetlerin beşiği olmuş garip bir yerdir.

Bizans’ın saray entrikaları burada oynanmış. Her yerde Asur, Bizans.. nihayet Osmanlı imparatorluklarının ayak izleri… dağların, vadi ve geçitlerin dili olsa da konuşsa.. Heyhate heyhat…

Ölüler konuşmaz.. Diriler konuştu ama ne konuşma!

Devlet konuştu hem de Bahçeli… Üstelik yaprakların sarardığı şu hazan mevsiminde!..

Konuşmayı 80 milyon mümin(!) dinledi. “Mü’minin yüzüne gülümsemek sevaptır” ancak kimi gürledi, kimi gülümsedi. Kimi “Bu ne lahana turşusu,” kimi “Nereye kadar.. tabii ki yüzleşmek” dedi. Kimi “Son teröriste kadar..,” kimisi “Bu akl u fikr ile nereye kadar..” dedi.

Şu “Umut Hakkı” da nedir? Çünkü “Evvel yoğ idi. İş bu rivayet yeni çıktı!”

 Umut Hakkı: Ömür boyu cezalı mahpusun yeniden toplumla buluşmasını sağlayan bir haktır. Yani “İdamlık birinin “af hatta mecliste konuşturulması” gibi bir şey..

Kan, kanla temizlenmez ama pakla pirincin taşını!

“Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedir/ Ben kimim, sâki olan kimdir, mey ü sahbâ nedir?”(Fûzûlî)

Şaka mı desem, gerçek mi desem? İçerden mi desem, dışarıdan mı desem? Talimat mı desem tahkikat mı desem? Yukarılardan mı desem aşağılardan mı desem? Derinden mi desem sığ mı desem? Zincirbozan’dan mı desem, oyunbozan mı desem? Caiz mi desem faiz mi desem? “Dün, dündür, bugün bugündür” mü desem “kendim için istiyorsam namerdim(!)” mi desem? Hani bana mı desem, hepsi sana mı desem? Hepimiz eşitiz mi desem, bazılarımız daha eşittir mi desem? “Samanlıkta kandıramadım Zühtü mü desem, Yolun sonu görünüyor mu desem? Maden Dağı dumandır mı desem, Şu Fırat’ın suyu mu desem?

Hayır hayır! Daha bitmedi: Gazze’deki yıkım ve katliam mı desem, Lübnan’daki Hizbullah’ın yürüttüğü son Direniş Hattı mı desem? Ayağımı basan katır mı desem, rüyadaki yatır mı desem? Kırk katır mı desem, kırk satır mı desem?

 Gulê ware tûyan an jî çi bistînî milyonek? Xwedê merivan şaş neke! Mi go; bêlome bî!.. Eyba giran, fedîya mezin!..

Her hal u karda “Biz ne bilek begüm böyükler bilir!

Büyükler düşünmüştür. Şüphemiz yok. Şaka bir yana iyi de etmişlerdir ancak bu kez Çözüm Süreci’ndeki tarz ve taktiklerin ötesinde şeyler gerektiği ortada!

Anadolu medeniyetlerinde de bu tür sürprizler yaşanmıştır. Bu da o mirasın süreği(!)

“Telgrafın tellerini kurşunlamalı/ bilirim böyle değildi bu şarkı..” ama doğal olarak kamunun zihni zorda!

Algılar şöyle:

UMUT; “Küresel sermayenin kararı ve dayatması diyen var. Küresel sömürü sermayesi; maliyetli bulduğu örgüt ve illegal yapılardan kurtulmak istiyor. Bunları devlet yapma peşinde. Çünkü devletlerin kontrolü kolay ve kusursuz. Kendini arayan Kürt halkını, Batının da güvendiği seküler-sosyalist bir yapı altında devlete kavuşturmak. Gazze ve Lübnan direnişi; sömürgeci zihniyete karşı küresel vicdanı harekete geçirdi. İslam ülkelerinin buralardan desteğini kesip bunları tasfiye etme hesabında! israil terör çetesinin etrafındaki kimi devletlerden kurtulmak istiyor. Beter işgal ve katliamlar için kimi devletlere ödün veriliyor.

Homay zon kafir/zalim kom! “O; zalimleri asla affetmiyor, sadece mühlet veriyor”

Ortadoğu tabi ki zor bir süreçten geçiyor. Taşlar yeniden diziliyor.

Türkiye; Kürt ve Kürdi hakları, emperyalist istihbaratlardan önce düşünebilecek, verebilecek; fark ve renkleriyle bir bütünlük oluşturacak bilgi, birikim, cesaret ve tecrübeye sahiptir.

Geçmişteki müflis politikalardan ders alınarak kendi medeniyetimizin eczanesinde mevcut nice şifa reçetelerin görülmesi, uygulanması temenni ve dualarımızla… Vesselam.