Postal ve Palet Siyaseti Şark’ta Biterken Garp’ta Hortluyor mu

Dünyadaki güç dengesi Âdem’den beri değişe gelmiştir. Bu değişim kalem veya kılıcın hükmettiği güç dengesine göre şekillenmiştir.

Kalem; vahiy, akl-ı selim, adalet, küresel vicdandır...

Kılıç; “adaletin gücün emrinde olduğu, gücün de adaletsiz olduğu” egoist zihniyettir ve bugün Batı’da haykırıyor!

Kalem ve kılıca; Âdem ve Şeytan, İbrahim ile Nemrut, Musa ile Firavun, Peygamberimiz ile Cahiliye (Postmodern Şirk) de diyebiliriz. Şarkın kalp ve ruhuna karşılık Batı’nın sermaye ve felsefesi de aynıdır.

Evet, bu böyledir! Elde ettiği maddi ve manevi tüm kazanımlarını “hedefe varmak için her yol meşrudur” ilkesi için kurban eden Batı Medeniyetinde gücü elinde bulunduran hükümet ve liderler artık oy alacakları halkı dinlememekte.

Çünkü oynadıkları Demokrasi Oyunu’nda; sessiz çoğunluğun çözdüğü her oyunu gölgeleyebilecek yeni tarz ve taktikleri biliyorlar.

Dâhilde kendi vatandaşlarıyla, hariçte de dünya halklarıyla oynadıkları bu Demokrasi Oyunu’nu; en meşru, en güzel, en masum kelime ve kavramlar üzerinden oynadılar ve inandılar!

Gerçek inanmayı kastetmiyoruz elbet. Akl-ı selimin ve Hakk’ın yolu bir ama Batı; doğrunun yanlışta olduğuna inanmış(!) Çünkü yanlışa doğru demek zorundadırlar!

Atom bombasının dehşetini bildikleri halde, Hiroşima ve Nagazaki’de denemekten çekinmediler. “Dünya Savaşı erken bitti..” derken; katliamın güzelliğine inandılar(!)  

Filistin’in/Gazze’nin işgal, yıkım ve katliama uğratılmasına “meşru savunma hakkı..” demeleri de buydu.

Sessiz çoğunluğun, meydanların feryadının; devlet ve hükümetlerin yaptıklarını tel’in olduğunu biliyorlar ancak kararmış kalpleri, tel’inin takdir olduğuna inanmış! 

“Sağırdırlar, kördürler, dilsizdirler!..”

*Bunlarla Garbın masum olduğunu demek istemiyorum elbet. Özellikle Halkı Müslüman Devletlerde dâhilde, kendi halkına karşı “suç, günah ve cinayetlerin” alası işlenmektedir.

Kardeş millet ve devletlerin milli sınırlarında mayınlı tarlalar, eli tetikte jandarmalar, tel örgüler, beton bariyerler… Bunların buluştuğu gümrüklerde didik didik aranan eşya ve insanlar, sorgulanan kimlik ve pasaportlar da Şark’ta yani bizde!

Bizde ama bizdeki her şey bizim hayatımızı zehir etmiş. Kardeşleri ayırmış… Bizim ellerdeki Demokrasi Oyunları da Batının Faşizminin artıkları.

Yani bizdeki; “alın teri değil, miras(!:))”

Tamda bu yüzden Dünyayı değil, kendimizi yakıyoruz. Komşularımızla bazen barışıyor, çoğu zaman da kavga için yarışıyoruz!

İran, Irak, Suriyelere karşı temkinli ve tetikteyiz. Onlarda da durum aynı!.. Her nedense binlerce kilometre uzaktaki Pakistanla can kardeşiyiz!

“Bu  DERDe NE derler sizde?”

Hülasa, efendimê xwe re bibêjim durum bu!

Ümmet birbirini seviyor, sayıyor. Ayşegül’ümüz Filistin Şehidi; Çanakkale’de de ümmetin her renginden şehit var!..

Hülasa dünyamızda “palet ve postal siyaseti” hâkim. Şarkın devlet ve milletleri hep postal ve paletle anıldı. Rusya Demir Perdeydi! Bizde 5-10 yılda bir darbeler vardı… Diğer Müslüman ülkeler de aynı veya beteri ancak bizdekiler Batının hamiliğinde olan Sam Amca’nın mirası..

Bu mirasın Ümmetin diyarında teklediği, artık yutulmadığı da bir gerçek.

Bunu; despotların, Tek Adamların, kral, emir, prenslerin.. melül gözlerinden, titrek ellerinden, geç toparlanan dudaklarından, yalan söylerken kızaran yüzlerinden…”  anlıyor, görüyoruz!

Batı Dünyası ise nice tecrübe ve ağır bedellerle öğrendiği “demokrasi, halk iradesi, barış, insan hakları…” gibi değerleri önce Bosna’da, kana boğduğu Vahyin Toraklarında, nihayet Gazze’de katletti! NATO, CENTO, BM, Lahey… gibi küresel kurum ve kuruluşları hurdaya çıkardı… 

Daha da acıklısı; askeri çevrelerin yaptığı postal ve palet siyasetini Batının seçilmiş hükümet, meclislerinin yapmasıdır İnsanlar!! Veselam.