Filistin/Gazze Direnişi; genelde dünyada, özelde İslam âleminde, hususiyetle de Ortadoğu’da seküler küresel nizamın son yüzyılda tanımlayıp dayattığı “din, değer, bağımsızlık, eşitlik, kimlik ve kişilik” kavramlarını yeniden tanımladı. Bunu da “Siyonist Terör Sermayesine teslim olmuş bir dünyaya, toplanma kampında uğradığı soykırıma” rağmen başarmıştır!
Gazze’den Önce; dünyanın hâkimleri, halkı Müslüman ülkelerin hükümet ve liderleri “en temiz kelime ve kavramları, müstesna kutsalları..” -gördükleri lüzum üzere- keyfince kullanırlardı. Kullandıkça da muteber insanlar hatta vazgeçilmez liderler olabiliyorlardı ama artık işleri zor belki de imkansız!..
Bu en güzel kelime ve kavramları bonkörce kullanan bu iktidarlar; halka ait olan miri mera ve çayırları keyfince kullanma hakkını elde ediyorlardı ama artık her söz ve fiilleri sırıtıyor; sahibini ele veriyor, dahası, rezil ediyor! Hülasa mızrak çuvala sığmıyor!
Mutlu bir azınlıkları vardı.. Mutsuzlar çoğunluktu ama “ötelenmiş o çatık kaşlar” pek görüş açılarına gelmez, gelemez… Esasen onları düşünecek zaman da yoktu. Her şey güzel, herkes memnundu(!)..
“Yaşa varol!... Padişahım çok yaşa!... Ordumuz yenilmez! Silahları mükemmel!.. giyim kuşam, tören şölen.. Her şey vatan, millet, bayrak içindi!.. Kanımız aksa da zafer…. -affederseniz- abdest bozulmazdı(!:)
Bütün bunlar belki de “demokrasileri..” için!
Halk seçer ama ötesine karışmazdı(!) gerisi; ayıptı, günahtı, cinayetti! Hem terör, vatan haini… Amaan!.. Neyime lazım!...
Kaldı ki Bizim Ellerde her şeyi belirleyenin kim olduğunu biliyorduk; Siyonist Sermayeli Kapitalizm ya da Kapitalist Siyonist Sermaye ama zihniyeti gereksizdi(!)…Yumurtayla tavuk meselesi gibi…
O Batı; Arabistan’da İslam Şeriatçısıdır. İran’da Şeriata karşı… Hicaz Beyliklerinde tekmil kralcı.. Tunus, Mısır’da Cumhuriyetçidir... Türkiye’de mi? Tabi ki demokrasi…
Merhum Cem Karaca’nın kulağı çınlasın:
“Alavere dalavere kim ala da kim vere rap rap/ Köşeleri möşeleri dön baba dönelim rap rap/..”
Gazze’den Bakınca; İslam diyarında günün sonunda seçilmişlerle atanmışların bir farkının olmadığı da anlaşılıyor!
Ortadoğu’da değişmeyen tek şey Mazlum Kürt halkı ve Kürdî haklardaki erozyon…
Dün; başta İngiliz Mühendisliği olmak üzere dünya hâkimlerine “ahd u peyman ederek, tövbe-i nasuh ile emaneti devralarak akredite olan Yakın Geçmişimizde” belli ki ciddi yanlışlar olmuş!
Her biri, bin yıllık kardeşlik adına Kürt halkına/halklara vaatlerde bulundu. İş bittikten sonra da ağır cezalar kesildi…
Kürdü/Kürtçeyi… inkar ettiler! Yani red/inkar, asimilasyon, imha ve katliamlar!.. bu yüzden Gazze’ye olan borçlarını ödeyemediler! Ödemek de istemiyorlar!
Sisi’nin; Esed’in… derdi Gazze olabilir mi? Kızıldeniz’de Sanfransisko sahneleri için sahil hazırlayan SuudiAmerika’nın MBS’si ve sair Şeyhimlerin tek derdi Siyonist Lanet’le geciken izdivacıdır; bitmeyen hatta “bir gece ansızın” Siyonist’in İni’ne giren Filistin Direnişidir.
Gazze Destanı sonucunda, Muhammed(sav)’in din, devlet ve yasasına rağmen halka dayatılan düzmece tanrılar yasalarıyla beraber zelil olmuştur!
Kadim Kürdistan coğrafyasında hakim olan devletlerin de “demokrasi, seçim, sandık, özgürlük, eşitlik, af, self determination, adalet..” adına diyecekleri çok kelime/kavramları olurdu.. Âh! Şu Kürtler olmasa! İsrail’e sözleri, Gazze yardımları… olurdu ancak Kürd/Kürdî/Kürdistan olmasa…
İyisi mi? Gelin son yüzyıldaki efkârı, Ataların Dini’ni; “İslam kardeşliği, hakikat, medeniyet, adalet” terazilerinde tartın… Tartalım! Neden mi?
“Allah’ın indirdiğine uyun” denildiğinde, “Hayır, atalarımızdan gördüğümüze uyarız” dediler. Ya atalarının aklı ermemiş, doğru yolu bulamamışlarsa!”(Bakara-170) Vesselam!