Mevcut küresel düzen; son 150 yıldır dünyayı yapılandırmaya çalışıyor. Siyonist Sermayelidir, kapitalisttir, faşisttir. Son 100 yılın da mutlak galibidir.
Adil değil, zalimdir. Post modern küfür ve şirktir; putçudur. İrfanı yok maddeci kuru cehalettir. Yasak avlanır, umumiyetle domuz etiyle beslenir… Tam da bu yüzden vicdansızdır, kördür, sağırdır… Sözlerinden değil, fiillerinden belli ki; kötüdür, çirkindir, zalimdir, ilkeldir..
Musa’ya uzak, Firavuna yakındır. İbrahim’e değil, Nemrut’a yakındır. Muhammed’i özellikle istemez hatta özelikle de onun ümmetiyle savaşır. Çünkü Ateşperest Kisra’ya, putperest Bizans’a, Ebu Cehlin fuhuş, faizine ve işkencesine yakındır!
Yıl, MS 2024 değil, 5000 yıları olsa da bu red ve inkârcı cephe görünürde TEK’tir ama her biri ayrı bir şeytandır! Malum “Şeytan’ın hilesi de zayıftır!”
Bu şeytanlıklarıyla, iki Dünya Savaşının mimarı oldular! Bölgesel, yerel.. savaşlar yaptılar, yaptırdılar.
İnsanlığa hata kendilerine de pahalıya mal olan bu savaşlar sonucunda -sözümona- dersler çıkardılar. Bu ağır derslerin sonucunda güdümlü, hassa nitelikle, duyarlı nice gizli ve açık oturumlar sonucunda “küresel kurum-kuruluşlar, ortaklıklar, yasaları..” oldu!..
Yeni kelime, kavram ve tanımlar geliştirdiler..
Mesela demokrasi, insan halkları, barış, Adalet Divanı, BM, NATO, OECD, IMF, UNİCEF… Saymakla bitmez ama Hayvan Haklarına kadar yasa, dernek ve vakıflar oldu; hayvanlar da yaşasın, konuşsun diye!...
Ötekiler de konuştu: “Bırak beni konuşayım/ Yine sana danışayım” diye ama konuşturmadılar!..
Bu Postmodern Cahiliye’ye tekmil dünyayı uydurmaya çalıştılar.
Uymayanların boynunu eğdiler. Boyun eğmeyenlerin hatta hiçbir şeyden haberi olamayanlara şunları yaptılar:
A-Ülkeleri işgal ettiler. Yerlilerin tapusuna kondular. Ah!.. Oturan Boğa’nın, Geronimo’nun, Kunta-Kintelerin… kulakları çınlasın!..
B-Yerlilerin ülkesinde Yerli İşbirlikçilerini iktidar ettiler. Bu Yan Sanayi kimlik ve kişiliklerin kaskosu için sanal savaşlar, zaferler atadılar…
C-Ötekilere ait kimi devletleri kendi sermayelerine bağladılar!.. Tuzaklı kıblelerini; ”Şu tepenin ardındaki Yeşil Vadi” olarak Ötekilerin Düşlerine soktular!..
Dünya işte bu hengamede kendini arıyordu.
Sular; dünyanın boyun eğdiği küresel bozuk nizama inat aktı durdu!
İş yine Garib Dinin Gariplerine kalacaktı! Kaldı..
İslam’da sorun yoktu ama Müslümanlar; “Sekseninde himmete muhtaç dede/ Nerde kaldı gayrıya himmet ede!”
Irkçılık, mezhepçilik… gibi Emperyalist dünyayı mazide yıkım ve savaşlara götüren ne hafriyat ve moloz varsa tümü haremimize dökülmüştü..
Biliriz; “Yere düşmekle CEVHER, sakıt olmaz kadr u kıymetten” ama hazinelerimiz çöplükteydi, kayıptı!..
Böyle talihsiz bir zaman ve zeminde;
Süleyman’ın cin ve rüzgâra hükmettiği, Hattabın Oğlu’nun Ebu Ubeydesiyle girdiği Kudüs ve Aksa Mektebimizden bir ses: “Allahu Ekber we-lillahil hamd!” Bir gece ansızın ezber bozuldu!
Son yüzyılın galibi sermayenin duvarlarını yıktı, garnizonlarına, gaspedilmiş topraklarına… girdi. Girmekle yetinmedi, esirlerle geri döndü!..
“Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?” diyecektim ki; Talut’un zaferi yetişti! “Nice az ordular, çok –hem de pek çok büyük orduyu yenmekteydi” Ey Müslümanlar!
İşte Filistin Direnişinin, Gazze’nin ve buradaki direnişin hedef olmasının sebebi budur ey İnsanlar!
Filistin; var olmanın adı. Gazze’m, sığındığı son kalesinde yazılan destanların adresi… HAMAS, İslami Cihad ve bileşenleri de “İman varsa imkân da vardır” ilkesinin ispatıdır.
Gazze’de çadırlara sığınmış kadın, çocuk ve bebeklere atılan HASSA, DUYARLI, GÜDÜMLÜ FÜZELER ise FİRAVUN VARİSİ NEBİ KATİLİ SİYONİST LANETİ’İN iflasının, uğrayacağı son ve en büyük felaketin habercisi ve tabi ki iki milyarlık Ümmetin de… (söz bulamıyorum) weselam!