Ana Dil; her kişinin atasıyla var olduğu, annesiyle yar olduğu, unutulduğunda berdar olduğu; başka renklerle buluştuğunda bahar olduğu; şeytanların buhar olduğu.. Bir anlaşma/kardeşlik aracıdır.
Çiçek dalında, her insan kendi halinde, aslında, neslinde, dilinde güzeldir.
Dalından koparılan çiçek de güzel ama solana kadar! Yeşillik dalından koparıldıktan hemen sonra solar. Çiçek, solduğunda ölüdür. Deli-divane aşığı dahi sıkılır. Sıkılmakla kalmaz gayri atar hem de en kötü yere, çöplüğe...
“Çiçeği, soluncaya, seni ölünceye kadar severim!” Bu, sözde âşıkların sözüdür! Münafıktır!.. Sevmem, inanmam! Güvenmem!.. Ürkerim! Aşkta; kabrin ötesi de vardır.
Hâlbuki her çiçeğin makamı daha büyük lezzetlere varacağı meyveye durmaktır. Meyvenin içindeki çekirdek, bekadır. Toprakla buluştuğunda hayat, aksine memattır. Her hayat; insanın lezzeti, dünyanın ziynetidir…
İnsan da Hakk’ın ayeti bir çiçektir. Çiçeğe düşmanlık; meyveyi infaz, çekirdeği imhadır. Çekirdeğin imhası, ağacın varlık sebebini imhadır!..
Diller, yeşillik gibi tabiatın bir parçasıdır. Dile düşmanlık tekmil hayata düşmanlıktır, Rahman’la savaşmaktır. Rahmanla savaşan kaybetmiştir!..
Tam da bu yüzden; “Telgrafın tellerini kurşunlamalı!/ Bilirim böyle değildi bu şarkı!..” ama varsın öyle olsun!
Çünkü birileri hala bu şarkıyı çalıyor! Hijyende, nenesinin deterjanını (kili) kullanıyor!.. Kullanmakla kalmıyor, ahaliye de dayatıyor!
“Kardeşim olmaz! Lavabolar tıkanır, atık su boruları kapanır, şehir şebekesi çöker..” diyoruz!
“Evet, ama bizde olmaz!…” diyor!
İlerleyin beyler, geriye doğru!.. Dünyada yıl, 2024.. Bizde Milattan Önce.. Sincap, mamutlar arasında fındık arıyor!.. Buzullar erimekte… Devler dolaşıyor… Simurg’un kanatlarında Zaloğlu(!), Yedi Başlı Ejderhanın peşinde. Hüthütten haber var, Süleyman, Belkıs’ın muntazırı.. Umudumuz, dinozorların otçul(!) olmaları…
Ülkemde, Muhammedin Ümmetinde zinhar olamaz(!) dense de kardeş bir millete; “Mahabad; Dersim, Zilan, Palu; Beyaz Toroslar; Halepçeler..” yaşatıldı!..
Vahyin Anakarasında, medeniyetlerin beşiğinde.. Mukim bir millet; bir şey söylüyor, bir şey arıyor!.. Siyonist Terörün girdiği Gazze’mde, Sırpların girdiği Bosna’da, Haçlının girdiği Ruanda’da değil!.. “İlah’ı bir, Rezzak’ı, Rabb’i bir, kıblesi, kitabı, nebisi bir…” bir olan öz kardeşlerinin diyarında bir şeyi arıyor, bir derdi söylüyor:
“Felegê te çima wâ-kir?/ Fermane ferman e!../ No çi derdo?../ Eyivo! Guneho! Cinayeto! Ma Ewladê Kerbelayîm!..”
Cahiliye adetleri; sanal korkular, yasaklar yetsin!.. Irk ve dil, Rahman’ın ayetleri...
Birileri ana dilini öğrenemiyorsa; resmen, cebren, hileylen bir “asimilasyon var! Red ve inkar hatta imha var..” Bunların sonucunda da israf ve iflas var.. can kardeşim!
Artık gördük ki; “Mal bi tiran germ nabe! Hirç li vir, rêçê berde! Mala derewînan tune. (Yalancının evi yoktur.)
Korkma! Kardeşiz! “Bi xemil û rewş e, Şirîn û xweş e/ Bi xweş awaz e, letîf û naz e/ Zimanê Kurdî!”(Arâm).
Anayasalarla ‘Tek dil Türkçe..’ denildi. Be’dehû ‘kart/kurtlarla..’ o millet yoktur..” denildi. “Kamusal tehdit(!)” mizahıyla TSE’siz tiyatrolar, konserler.. iptal edildi, ediliyor. Profesyonelleri varken, amatör sanatçılar türetildi…
Korkmayın beyler! Etmeyin ağalar!.. Siyonist Sermayeli Sömürgeci müziğin/dilin bozmadığı kamu düzeni Kürtçeyle bozulmaz!
Bırakın; TRT’de Süleyman Şah’ı ağırlayan Kürt de olsun! Selahaddin kurt postu giymesin! Kızılelmalı sofrada bir kelle soğan da olsun! Li êzinga mazî, kewa gozel ötsün.. ki annelerin dili dönsün, yüzü gülsün!
Ağlarsa analar ağlar, gerisi yalan ağlar! Anadili kutsaldır! Zimanê Dayîk pîrûz e! Her bijî! Vesselam!