Kürtler; BM kayıtlarında devleti olmayan yeryüzündeki en büyük bir topluluk, bir millettir. Her medeni gibi yaşamak ve yaşatmak istediği dil, kültür, tarih ve değerleri de vardır. Bu istekleri; fıtri, insani ve vicdanidir.. Kürt Meselesi de bu makullerin “hüsn-i kabul, red veya inkar” görüp görmemenin doğurduğu bir neticedir.

*Buna göre “Kürt Sorunu diye bir sorun var mıdır?” 

El cevap: Vardır ama “Kadd-i yâre kimisi 'ar'ar dimiş kimi elif/ Cümlenin maksûdı bir ammâ rivâyet muhtelif (Muhibbi)!

Aslında bu sorunu kabul etmeyenler de bizatihi biliyor ve kabul ediyor.

Nasıl kabul etmesin ki! Sürgünlerle Gürcistan, Ermenistan ve diğer Türki Cumhuriyetlere dağıtılmış on binler, yüz binler hariç çâr-par olmuş asgari 60 milyonluk bir halk.

Pek tabii ki böyle bir halkın sorunları olur. Her doğru veya yanlışa araç olabilecek binleri, milyonları da olabilir.

Mazlum Kürt halkının ağırlıklı kesimi -kadim toprakları olan Türkiye, İran, Irak ve Suriye- kavşağında yaşamakta. Yaşadığı acıların hemen tamamı bu kadim Mezopotamya topraklarında yaşanmıştır.

Örneğin; 

İran’da Mahabad’ın(1948) öncesi ve sonrasında katliamlar olmuştur.

Suriye’deyse daha düne kadar Kürd’ün kimliği bile yoktu.. Kimliği olmayan yabancıydı, suçluydu hatta teröristti. Bunun için de ne ceza verilse yeridir denilmiş ve cezalandırılmıştır.

Irak’ta Saddam döneminde nice katliamlar yapılmış ama Halepçe’de Kur’an’ın;  “..ila Cehennemi Zûmerâ” dediği failler tarafından Çağdaş Hiroşima yaşatılmıştır.  

Bugün Rusya’nın dört bir tarafına sürülen on binlerce Kürd’ün dramı ise ayrı bir hikaye..

Mesela; nice kardeş milletlerin katliam ve sürgün hikâyelerini gözyaşıyla okumuş bir Kürt olarak aynı maceraların beterini yaşamış Kürdî cihetininse ancak yakın zamanlarda öğrenebilmenin şermînî olduğumu itiraf ve izhar etmeliyim. Tevhit ve kardeşliği konuşan koca bir Ümmetin Kürdî bilinci ise benimkinden beterdir ki bu da “ayıptır, günahtır, cinayettir!”

Ey insanlar! Kürt diye bir millet vardır. Bu milletin sorunu da vardır.

Gazze’yi katliamla yakıp yıkan, Dört Kitab’ın Laneti Siyonist Yahudi’dir. Doğu Türkistan’da, Turan Ellerindeki katliam, red/inkar, asimilasyon.. Taoist-Budist Çin’dir, Hıristiyan Rus’tur. Bosna; yine Hıristiyan Sırpların eseridir. Endülüs’ün; katliam, soykırım ve giyotinleri Hıristiyan Vizigotlarındır. Afakada; unutturulan dil-kültür-tarih; yapılan katliam, kıtalar ötesine çalınan zenginlikleri; esaret ve zincirlenen kölelik… İngiliz ve Fransızların şahsında Hıristiyan AB Ülkeleridir amma..

Kürd ve Kürdistan öyle mi? Hayır!.. Kardeşlerim kusura kalmasın!

Enfal Suresi ismiyle Halepçe katledildi. En muteberlerin kullandığı din, iman, peygamberlerin kavliyle Mahabad çiğnendi. Peygamber Ocağındaki Mehmetlerimle Dersim’e, Gelyê Zilan’a girildi...

“Âx hawar! Hawar! Hawar!../ îro dîsa li  me ferman e..” Bunlar şarkı değil kadim ağıtlardır! 

Dayatılan her çözüm beter çözümsüzlükler getirdi. Neden bilmiyorum ama

Roj tê rojê xırabtir; sal tê salê girantir! (Gün, günden beter..). Hilintir milintir! Law ji Bavê bilindtir! Gelo çî ye? Bilmecenin cevabı duman ve bacadır amma Kürt Sorununun cevabı hala yok.

Kürdistan Coğrafyasının dört parçasında da benzer veya beter sahneler yaşanmış, yaşatılmıştır. Tam da bu yüzden Kürdistanî dramların birini anlatmak cümlesinin tercümanı olacaktır.

Türkiye’de Dersim, Palo, Ağrı, Sason; Koçgiri, Zilan.. gibi günümüzde bile gereğince işlenememiş kıyımlar yaşamıştır.

İşte Sayın Cumhurbaşkanının, Kürdî ağıtlar için TBMM’de dedikleri:

“…dönemin valisinin raporlarında Seyit Rıza'nın, ‘1915 olayları sırasında, işgalci ordulara (Rus-Ermeni) karşı… din ve namusuyla bize hizmet etti; savaştı..'  denilmekte.

Şimdi CHP.. 'Başbakan özür dilesin' diyor. Bütün bu işlerin banisi sizsiniz. ...Dersim'de, adım adım çerçevesi çizilmiş, bahaneleri hazırlanmış bir operasyon var. Gerekli kanun ve yasalardan sonra; 1937, 1938 ve 1939 yıllarında Dersim'de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla, Dersim'de hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor.' Dersim olaylarıyla ilgili, eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa …kendisinin ÖZÜR DİLEYECEĞİNİ ve DİLEDİĞİNİ; Dersim'de sayısı bugün dahi bilinmeyen binlerce insanın, kadın ve çocuğun katledildiğini, yuvaların yıkıldığını, binlerce insanın batıya göç ettirildiğini, binlerce kız çocuğunun evlatlık verildiğini..”

Hakkını yemeyelim; Demirel bile 40 yıl önce; “Kürdistan kurulacaksa onu da biz kurarız” dedi ama günün sonunda; “asimilasyon, red/inkar(!), imha, operasyon..” dışında pek bir çözümün geliştirilemediği de ortada(!) Elbette ki terörizme ve terörist ve her çeşit eylemlerine karşı silah ve operasyon olur, olmalıdır da ama koca bir milletin kendisi olarak var olma anlayışını; “İslam kardeşliği, ayet-hadis ve kardeşlik kültürünün paylaşıldığı Muvahhid Mazi..” adına ötelemek nasıl inandırıcı olabilir? Çünkü; “inkarcı, dayatmacı; çağdaş, laik, seküler Batılı Kemalist kültür ve yasalardan” zerre taviz verilmiyor! Aksine oraya çağrılıyor!

Kürt Ulusalcı Cephenin; Kürt ve Kürdistan nezdinde millîlik ve yerlilik gibi ciddi bir sorunu var. Hem söz ve eylemleriyle de Kemalizm’in Kürd Versiyonu olduğunu da kanıtlıyor.  

Mesele açık, çözümü belli: Kürdî en mütevazı bir kazanımı dahi felaket sayan, sandığa gömülmüş azgın azınlığın fikri ve zikriyle Mevla bulunmaz!

Türkiye’de yer adları değiştirilmesi bir projenin ürünü ama beter projenin Suriye’de de Kobanî/Serê Kanî’ye Esed’in dayatması Aynel-arab olarak uygulanması amatörlüğün ötesidir. Hani kardeştik?

Rojava’ya özellikle de Güney Kürdistan (Kuzey Irak)’a operasyonun beklendiği şu zemin ve zamanda nice çözümlerin adı ve adresi olarak beklenen hükümetin, red ve inkâra dayalı çözümler dayatan şeriklerinin ötesinde profesyonel davranması zaruridir. Bu bilgi, birikim, cesaret ve feraset de esasen hükümette özelikle de Sayın Cumhurbaşkanında vardır.

Mızrak artık çuvala sığmıyor. Kürdistan resmen olmasa da aslında Irak’ta kurulmuştur. Rojava’daysa bunu tasfiye hesabında olan daha Batılı, kapitalist Siyonist Sermayeden şekillendirilmek istenen farklı bir muadili yapılandırılmaktadır.

Emperyalist Batı ise bunlardan alacağı biat ve intisaba göre Kürdistan Diyarına mavi boncuklar göstermekte ve nihai bir karar aşamasının da ötesindedir.

İdris-i Bitlisî’den Kürdistan Sultanları kitabını hüsnü kabulle alıp Kürdistan’a hamilik yapan Sultan Yavuz; Şark’taki tüm tehditleri bertaraf eden vefakâr ve cefakâr bir kardeş millet bulur.. Gazzelerden geçerek Mısır’a sultan, haçlıya destan olmuştur! Dert ve dermanımız olsun.

Küresel bir ticari araca dönüşmüş Kürdistan Coğrafyası; -küresel istihbaratların pençesinde- yeniden ama daha cesur dizayn edilmiş İdris ve Şerefname takdimlerini kabul edecek Yavuz ruhlara muntazırdır. Yakıcı illete dönüşmüş cehalet, zarûret, ihtilâflar; san’at, marifet, ittifak silâhıyla” işte o zaman yıkılır. Vesselam.