Orhan Veli, Kitabe-i Seng-i Mezar’ında anlatıyor:
“Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda/…/
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye..”
Orhan Velinin Süleyman Efendi’si TRT’nin Kürtleri…
İşin daha da garibi; “Bunlardan şikâyetçi olmaması(!)”
Varalım biz de şikayetçi olmayalım ama bu kadarı da pes doğrusu! Tarafsız durması gereken TRT’ye, Milli Şeflerin red/inkarcı, asimilasyoncu politikalarının uygulayıcısı olmak yakışmıyor!
Geçmişe mazi; Eski Türkiye dedik. Bu da yetmez deyip “Yeni Türkiye..” dedik ama TRT maziyi yaşıyor hatta dayatıyor.
İşte TRT ve dizileri!
Milli Şeflerin Türkiye’si genelde Anadolu halkıyla, özelde de Kürd ve Kürdi’yle çok uğraşıştı. Milli ve yerli ne varsa tümünün üzerinde mühendislikler yaptı.
Rahmetli Özal’a kadar tek yayın kuruluşu olarak gelen TRT nice güzel hizmetlere imza attı ama Anadolu halklarını buluşturup birleştiren manevi değerler, fark ve renkler üzerinde yapılan operasyon ve mühendisliklerin de aracı oldu.
Eski Türk Filmlerinde; daha çok din ve değerler üzerinde operasyonlar yapılırdı.
Köye giden yeni mezun ilkokul öğreteni; aydın, yakışıklı, temiz giyimli, halktan yana… Örnek kişilik olarak dayatılırdı. Eyvallah ama madalyonun diğer tarafında infaz vardı.
Köy imamı; saçı, sakalı, giyim kuşamıyla tam bir garabet! Yalan konuşuyor, yüzüne tükürülecek yaşlı damat adayına dünyalar güzeli kızları para karşılığı nikâhlıyor… Namusa önem veren; nikah ve helal dairesini bilen ailelerin değerleri linçe tabi tutuluyordu.
Mesela yasak ilişki yaşayan evin kızına; “Anne, baba… hamileyim” dedirttiler! Burdaki hedef; nikah ve değerlerdi.
TRT’deki yeni dizilerinde ne var?
Ayakkabı çıkararak girilen evlere, ayakkabıyla girilebiliyor. Hizmetli veya düşük kademe insanları örtülü, makul insanlar tesettürsüz oluyor veya sadece evin yaşlısı tesettürlü..
Evin mobilyası, dizaynı, duvar aksesuarları, sergiler, kap kacak, beslenme, sosyal ilişkilerde Batılı tarz ve taktikler... Ekonomik olarak terfi etmiş aile ve kişiler, kademe atlama oranında yerlilikten de çıkıyor…
Kürt ve Kürdi meselesinde ise Milli Şeflere, eski Tük filmlerine rahmet okunuyor.
Diriliş Ertuğrul; o zamanlar Kürdistan denen coğrafyada geçtiği halde tek bir Kürtçe kelime, enstantane, kişi ve yer adı kullanılmadı. Kaldı ki Kürt ve Türk buluşmasındaki uyum, tarihteki buluşmaların en kavilerindendir. Hâsılı Kürt ve Türkün manevi bağlarını pekiştirecek, perçinleyecek bir tarihi gerçeğe bile operasyon yapılıyor. Öyle ki Bizans/Rum için verilen sahneler Kürt’ten sakınılıyor. Kürdün adı bile yok! Neden?
Kuruluş Osman, Kara Ağaç Destanı.. filmleri de aynı!..
“Türk-Kürt kardeştir sözü filmlerde bile istenmiyorsa; “Bu DERDEE ne derler sizde?”
Kürt ve Kürdistan’a mal olmuş bir milli kahraman olan Selahaddin’deki durum da trajikomik! Selahaddin’in Kürt olmadığına dair her şey var! Film’de bir şeyler başarmak isteyen Selahaddin; her defasında yeniliyor; esir düşüyor, ölümcül yaralar alıyor… Bu kritik aşamalarda ama her defasında bir öz Türk, üzerinde namaz bile kılınmayan Kurt postuyla yetişip Selahaddin’i kurtarıyor! İslam yerine tam bir Şamanist görüntü..
Filmdeki jest mimik, argo/muzır kelimeler.. de garip! Ümmetin her kesiminde hüsn-i kabul gören, kardeşlik çerçevesinde buluşan ve umut olan Müslüman/mücahit Türk tiplemesine inat bir Türk tipi var.
Bütün bunları kim istiyor anlamak zor! Ret/inkarcı dayatmalarla, tek tipçi, din ve değerlerden uzak bir zihniyetin ayrıştırmaya hizmet edileceği ortadayken; bu cehaleti kim, neden dayatıyor? Avrupa’da siyaset müzelerinde bile yeri olmayan faşizmi Müslüman milletlere bir reçete olarak dayatan bu politikaların hamisi kim veya kimlerdir?
Bütün bunlar başta TRT olmak üzere din ve değerler üzerinde, kadim tarih ışığında birlik ve beraberlik düşleyen kişi, kurum ve kuruluşların özelikle de “Dindar Türkiye..” dediği için akredite edilen iktidar(lar)ın dert ve dersi olsun!
Sayın Cumhurbaşkanı demişti:
"CHP, MHP yöneticileri… ilk Meclis, gizli celse zabıtları okuduğunda; …Gürcü, Laz, Arap, Boşnak kelimelerinin o zabıtlarını görecekler, Kürdistan kelimesini, o Meclis zabıtlarında görecekler. Anasır-ı İslam kavramını, o zabıtlarda görecekler… Doğu, Güneydoğunun, Kürdistan eyaleti olduğunu görecekler. Doğu Karadeniz'in Lazistan eyaleti olduğunu görecekler...
-Korkuyla büyük devlet olunmaz…. Büyük düşünecek, büyük adımlar atacak, büyük hedeflere böyle ulaşacağız!”
El Hakk!.. Ne deyebiliriz ki?
"Ölüm Allah'ın emri/ Ayrılık olmasaydı." Vesselam!