Geçen yazımızda; Sayın Cumhurbaşkanının dününü, mazideki duruşunu ve o duruşunun dönüşümünü yazmıştık. Batını Rabbim bilir ancak o dönüşümün tam bir facia olduğunu belirtmiştik. Bu gün de bu facianın nerelerde nelere mal olduğunu yazmaya çalışacağız.
Sayın Cumhurbaşkanı; dünya halkları nezdinde genelde olumlu anılarıyla anıldı. BM’de “Yeni bir dünya düzeni kurulmalıdır. Dünya beşten büyüktür..” diyordu. Siyonist’in yüzüne; “Çocuk öldürmeyi iyi bilirsiniz. Kudüs, kımızı çizgimizdir..” diyordu. Mısır söz konusu olunca; “Mursi halkın kahramanıdır; şehittir. Sisi; katildir.. bir katille el sıkışmam..” demişti.
İçerde de ezber bozmuştu. “Dersimde katliam olmuştur. Özür dilemek gerekirse özür diliyorum… İki ayyaşın sözünü..” konuşmuştu.
Dünyada ve dâhilde korku ve tabuların üzerine gidiyor. Dayatılan korkularla yüzleşiyor; statükoya çatıyor… Sapasağlam sahili selamete çıkıyordu.
Mesela koalisyona gerek duymadan seçimlere giriyor, sandıktan hasarsız, tek parça çıkıyordu. Yerliydi, milliydi. Halkın ve ümmetin kahramanıydı. Dünyanın özellikle de ümmet coğrafyasındaki halkların yanındaydı. Görüşme masalarında; doksan dereceyle kameralara bakıyor, suçu suçlunun yüzüne haykırıyordu…
Bu, tabi ki Cemaziyelevveliydi.
Cemaziyelahirindeyse endişelendirdi, şaşırttı. Yukarda söylediklerini unutuyor, unutturmaya çalışıyor. Mazide ne demişse bazılarından imtina ediyor. Her kimi bozmuşsa -ki bozması gerekiyordu- gönlünü almaya, onarmaya çalışıyor.
İsrail’le bir türlü kesilemeyen ticaret ve katil Sisi’ye “kardeşim..” gibi.
Bütün bunların tabi ki sonuçları oluyor. Dahası zalime ödül, mazluma ceza olabiliyordu.
Cemaziyelevvel ile Cemaziyelahiri arasındaki bu değişimin bazı olumsuz etkilerine bakalım.
Sisi; kendi ülkesinde hayli düşük bir oyun çoğunluğunu alarak seçildi. Yani Mısır’da %70-80’lere varan bir seçmen sandığa gitmiyor, gidemiyor.
Bunun temelinde Şehid Mursi’nin başına gelenler ve zindanlar, iflas etmiş bir ekonomi ve israil’le olan dostluğudur.
Erdoğan’ın böyle müflis, eli kanlı bir katili ziyareti bir kere zindanlardaki binlerce mağdurun cezasının, idam ve infazların, faili meçhullerin tescili, Sisi’nin yaptıklarının aklanması, kirli kişiliğinin Ümmet nezdinde, özellikle de Mısır’da meşruiyet kazanması anlamına gelir.
Kaldı ki Sisi canisi; Erdoğan’a taviz verme makamında tavizler koparan bir kahraman unvanını aldı.
Çünkü; Akdeniz’de Yunanistan’la yaptığı anlaşmadan geri adım yok. Deniz yetki alanlarını zaten bilirlermiş, geri adım atmıyor. Libya’da CIA kamplarında yetişmiş Hafter, Sisi’nin İhvan ağırlıklı Trablus’taki meşru hükümete karşı tek meşru saydığı güçtür. Türkiye ise Trablus’taki meşru hükümeti tanıyor ve kolluyor. Sisi; Hafter’in de meşruiyetini dayattı. Türkiye’ye kabul ettirdi. Libya’daki yerli ve milli olan Trablus hükümeti Hafter’e mecbur edildi.
Erdoğan; Refah Kapısı’na gitme eğilimindeydi ama Sisi orayı da uygun görmedi. Gazze’ye yardımlar konusunda Siyonist terör çetesinin koyduğu yasaklar Sisi’nin de aşamadığı hatta esas kabul ettiği yasaklardı. Bu konuda da ezber bozulmadı, malumun ilamı yapıldı. İsrail’in ilke ve kırmızıçizgilerine sadık kalındı.
Suçlu bir Sisi; Erdoğan gibi bir karizmayla; iradesini gasp ettiği halkına karşı meşruiyeti ve karizması adına puanlar devşirdi.
Mısır ziyaretinin alelaceleye getirilmesi halkın derin algısında Türkiye ve Erdoğan algısını olumsuz etkiledi. Nasıl mı?
Kamuoyundaki algı şu: Erdoğan’a ya çok ciddi bir baskı oldu veya yok diyemeyeceği vaatler yapıldı ki ikisi de ciddi risktir.
Vadi yapacak olan israil veya Amerika ya da bunların kulu Körfez Beylikleri ve sermayesi olacağına göre bu işte hayrın çıkması zor.
Son zamanda Türkiye’ye sığınmış Çeçen, Uygur, İhvan gibi İslami ve milli hareketlerin daha çok lider kadrolarının çocuklarının ülkelerine geri gönderilmesi söz konuşu. Geri gönderildiğine dair görüntüler bile var.
İkinci Boraltan Köprüsü vakasından da beter sahneleri yaşatacak bu iadelerin hiçbir izahı olamaz; cinayettir biline! Bize sığınmış bu mazlum ailelerin iade edilmesi durumunda idam, infaz edilecekleri en iyi ihtimalle zindanlarda işkenceye tabi tutulacakları muhakkaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı için inananların ve insanlık onurunun destek ve duasını aldığı o Cemaziyelevveline dönmenin zamanı geldi, geçiyor bile. Cemaziyelahir’de suç ve günaha bulaştıracak nice tuzaklar var. Gayretullah’a dokunur, hayır ve bereketi keser, görüle!
Hem biline: “Takdiri Hüda kuvve-i bazu ile dönmez/ Bir şem’a ki Mevla yaka üflemekle sönmez” Hem kadim tespittir: Domuzdan pot, Gâvurdan da münafıktan da zalimden de dost ol-maz!
Sine-i Milet’ten önce Tövbe-i Nasuh! Aksine mi? Kendi düşen ağlamaz! Vesselam!