Yeryüzünde hakkını arayan ama sudan sebeplerle alamayan çok millet vardır. Bunlardan biri belki de en önemlisi Filistin halkıdır.
Batı Sömürgeciliğinin tüm haklarından mahrum ettiği koca bir Amerika kıtası, Asya’daki devlet ve milletler, tekmil Afrika halkları… bunlardandır.
Mahrum devletlerin bir türlü alamadığı haklar vardır. Bunlar; kendi kıt kaynakları olarak bildiğimiz yeraltı ve yerüstü zenginlikleri; yasama, yürütme ve yargı erkleri, dost ve düşmanını belirleme iradesi.. gibi haklardır.
Bunlar; devletlerin tam bağımsız olup olmamalarıyla alakalıdır. Bizim meselemiz ise Filistin gibi devlet ve millet tanımı arasında bocalayan tanımsız yapılar veya milletlerdir.
Astek-İnka gibi tarih sayfalarında aranan medeniyet ve milletler vardır. Bunun gibi yok olmuş veya yok olma sürecine girmiş daha başka milletler de vardır.
Son yüzyılı şekillendiren Emperyalist devletler; Hakk’a, akla ve yeryüzünde geçerli tüm yasalara göre sosyal ve siyasi yapılanmalara gittiler.
İsrail bunun en kötü ve en cahili örneği olan bir habis projedir.
İsrail projesi İslam’ın; özelde insanları red-inkar ve zulme karşı harekete geçiren dinamiklerini; genelde ise Müslüman coğrafyaların zenginliklerini sömürme ihtiyacının bir gereğiydi.
Gereği düşünüldü, karar verildi.
İsrail kurduruldu.
Kurdurulan bu devlet için her şey serbest, her yol meşruydu.
Başka ülkelerden gemilere, trenlere bindirilerek taşındılar.
Mesela 500 bin Filistinlinin bulunduğu yerde 1916 Sykes Picot Anlaşması sonrasında sadece 5000 olan Yahudi nüfusu, 1938’lere kadar 250 binlere yaklaştı.
Bu astronomik bir artıştı ama sonu gelmiyordu. Çükü proje gereği, bir devlet kurabilecekleri sayıya gelmeleri lazımdı.
Sürekli göçlerle beslenen Yahudi nüfus; çıkan ilk savaşta da kazanıyordu. Çünkü savaşın gerisinde dünyanın küresel gücü olan İngilizler vardı.
Filistinli; kendi imkân ve kabiliyetlerine göre en haklı, en açık, en vicdanlı, en medeni tarzlarda derdini ve davasını dünyaya, başta da İngilizlere anlatmaya çalıştı.
Belgeler ortada, kayıtlar ortadaydı ama karar hep hırsızdan, korsandan, katilden yana çıkıyordu.
Hak arama yolunda ağır bedeller ödendi.
İnfaz ve katliamları önce İngilizler yaptı. Siyasi bir yapılanma olduktan sonra da işi, İngilizlere rahmet okuyan Yahudiler devraldı.
1948’den sonra devlet olarak kabul edilen israil; tüm zamanlara rahmet okuyacak işgal, zulüm ve katliamlar yaptı.
Filistinliyi; masada hak aramak zorunda bırakan artık küresel güçlerdi.
Filistinliler; hakkını BM’de aradı; Lahey’de aradı..
Sağda aradı, solda aradı…
Nuh (as) gibi “…gece anlattı, gündüz anlattı; açık anlattı gizli anlattı..”
Nuh(as) gibi belki 900 yıl anlatamadı ama o kadar ömrü yoktu.
Fakat Filistinlinin dedesi anlattı, babası anlattı, oğlu anlattı..
Sıra torundaydı.
İzzeddin el-Kassam, bir İngiliz baskınının şehidiydi. A4 kağıtlarına dilekçe yazması istenen artık torunlardı.
Torunlar, sözün bittiğini biliyordu. Sözün bittiği yerde İzzeddin el-Kassam’ın mirası yeniden dirildi. Dirilmeliydi.
Aksa Tufanı işte bu diriliş ve direnişin sonucuydu.
Söz değil, iş yapılmıştı. “Bir gece ansızın” Siyonizm’in en muhkem kalelerine girilmişti.
Asırlık projeler çöpe gitti.
Eminim ki bu işi başta ABD, sonra da projenin kurucusu İngilizler anlamıştı. Anladıkları da net ortada.
Baksanıza, ABD’li Biden; Gazze’ye girerim diyen Siyonistleri içten ve dostane uyarıyor. “Biz Afganistan’da yaptık, siz aynı hatayı yapmayın!” diyor.
Tufan’ın verdiği ders, tahminlerimizin üstünde anlaşılmış. Uzaktan şehirleri harap ediyorlar; kadın, yaşlı, çocuk katlediyorlar.
Yakıyor, yıkıyor, katlediyorlar ama Gazze’m dersini vermiş; destanını da yazmıştır. Böyle biline!
Hak istenmez, alınır! Zalimden merhamet beklenmez! Şerefsizce yaşamaktansa şereflice ölmenin yolları da vardır hem de çok fazladır.
Özgürlüğe giden yol; bedellerden geçer! HAMAS ve Kassam Tugayları; şunu da tescil etti:
ABD yenilmez değil! Siyonist İstihbaratı acizdir! İsrail, korkak ve koordonesiz bir orduya sahiptir!
Darısı; Siyonizm’e kul köle olan onur ve gururunu ayaklar altına alan Müslüman halkaları kontrol eden devlet, rejim ve hükümetlerin başına! Şeref ve İzzet bitpazarına düşmüş; kölelik paha biçilmez!
Haydi, Ümmet; Heyyalel felah. Vesselam.