Geçen yazımızda medeniyetlerin çatıştığını, bu çatışmanın maddi galibiyetinin hâlihazırda Batı Medeniyetinde olduğunu yazmıştık. Bu yazımızda bunun neden ve nasıl geliştiğine bakacağız.
Batı kültür ve medeniyeti tüm suç ve günahlarına rağmen dünya nimetlerine hâkimdir. Bu hâkimiyet, yavaşlama gösterse hatta kimi zemin ve zamanlarda duraklasa da “ileri harekâtına” devam ediyor.
Üç küresel gücün zilletle geri çekildiği hatta can havliyle kaçtığı Penç-Şîr ülkesi Afganistan Destanı, Cihat Mektebimiz oldu. Siyonist Terör Yapılanması Sermayesine karşı Kudüs-Aksa Mektebimiz de oldu. Batı medeniyetinin olmayan insafına rağmen o merkezde “varlık mücadelesi” veren Bosna Mektebimiz oldu. Emperyalist hile, plan ve projelere rağmen Müslüman Bosna’nın savaş sonrasına kalması önemliydi.
İmam Humeyni’nin şahsında sembolleşen İran’daki İslam Cumhuriyeti İnkılabı(1979) da büyük bir başarıydı. İslami cephelere bir ivme de kazandırdı.
Bütün bu başarılar İslam (Doğu) Medeniyeti için elbette birer kazanımdı. Bu tür kazanımları yüzyılın başlarına taşımak da mümkün.
Payitahtın İstanbul’dan Ankara’ya taşınmasıyla oluşan I. Meclis aslında İslam Medeniyetinin, Şark’ın temsilcisi, hilafetin hamisi olarak küşâd etmişti (1920). Bu yüzden de Batı’nın dayatmaları olan yasa, anlaşma ve önergeler bu meclisten onay alamıyor, red oluyordu. Lozan’ı da onaylamayan bu Milli Meclisti. Meclisin feshi ve yeniden seçimlere gidiş de bu yüzdendi. II. Meclis’ten onay alıyordu. Lozan maddeleri de buna dâhildi. Bu onaylar; Doğu Medeniyetinin tasfiyesi anlamına da geliyordu.
Tam da bu yüzden itirazlar başladı. Mecliste mebus itirazları yükseliyordu. Anadolu’nun her cenahından ulemada, İslami camialarda, tekke ve zaviyelerde isyan derecesinde itham ve itirazlar yüksek sesten dillendiriliyordu. Bu seslerin en yükseği de Şark’ta Şeyh Said Palevi’nin kıyamıyla yükselen direniş ve cihat hareketiydi. Halk tabanında ciddi karşılık bulan bu hareketlerin ortak özelliği İslam Kültür ve Medeniyeti’ne olan duyarlılıklarıydı.
Karşı cephede, yeni bir yapılanma olsa da vekâletini alıp kullandığı, nemalandığı emperyalist, kapitalist, seküler Batı vardı. Bunlar; kıtaları yakıp yıkmış, denizaşırı zenginlikleri gasp etmiş; gittikleri coğrafyalarda can, mal, namus emniyetini sarsarak korku ve dehşet salmış; hedefe varmak için her yolu mubah görmüş cani ve katil tayfasıydı.
Sömürgecilik böyle başladı, kıtalar böyle işgal edildi.
Yani medeniyetine, özüne dönmek isteyen İslam Dünyası işte böyle bir suç ve günah, cinayet yapılanmasına karşı ayakta kalmaya çalışıyordu.
Bu medeniyet adına Yerlilerin ülkesinde hâkimiyet arayan Vesayetçi İşbirlikçiler gelince; bunlar, inkâr ve zulümde hamilerine rahmet okutuyorlardı. Her İslam Coğrafyasında durum benzerdi.
İslam medeniyetini artık temsil edecek bir devlet gücü yoktu. Destê tenê deng jê nayê ax lê daye” (Yalnız elden ses gelmez..)
Tuna el değiştirmiş; Firavunların seyrangahı olan Nil, Kuyudaki Yusuf’unu bekliyor. Gözler Sakarya’da!
Eyvah, eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük?/ Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
Dava; Adem(as)’dan, Muhammed(as)’a gelmiş. Ebu Cehil’i Salib Kuyusu’na atmış ama Kâbe’nin başucunda Ebu Cehil’in Zemzem Tover (kulesi)’i görmüş yetim bir dert ve dava! Umutlar Sakarya’da! Sakarya buğulu. Yegâne umudu Fırat ve Dicle’ye bakar zorlu nöbet görevi için…
Deccal’da temkin ve tedbir üst düzeyde. Ehriman, Zeus, Promete, Herkül, Ra ve İştar… alayı ile zevk u safada. Vakit gece yarısını geçmiş.. ilahlar balayında… Gaflet anı(!)!
Mazi; tüm ihtişamıyla efsane olsa da diriliş ve direnişi ateşleyecek bir destandır. Çağırıyoruz:
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;/ Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Giden Şanlı Akıncı elbet döner yurduna! Allah’ın vadidir. “Devranı insanlar, medeniyetler.. arasında dönderir” ki dönüş vaktidir.
Dünya, Seküler Medeniyet (Modern Şirk)’ten insanlık adına bir şey görmedi. Her yerde yavuz hırsız ev sahibini dövdü.. Yani bu seküler medeniyet aslında doğarken ölüydü.
Bu, gerçek ama Soru ve Sorun şu: Aile yapısı, sosyal medyası, ekonomisiyle.. suç, günah ve harama akan bu Hayat Süren Leş Medeniyetin hafriyat ve molozlarını kaldırabilecek yegane güç olan O İslam Medeniyetinin iktidarı ne zaman?
Yakındır amma bu halimizle değil, henüz değil! Wesselam! (Devam edecek)