Seçime gidiyoruz. Rabbim istikrar ve asayişe, Hakk ve halkın iradesinin tecellisine vesile etsin.

Çok kişi konuştu. İktidar ve muhalefet, beyazlar ve en beyazlar, çok şey kazananlar ve çok şey kaybedenler, çok şey kazanacaklar ve çok şey kaybedecekler konuştu. Cemaziyülevvelini bildiklerimiz, haklarında pek bir şey bilmediklerimiz, devam veya dur dediklerimiz konuştu. Yetti veya neredesin denilenler, konuşturulan veya pek konuşturulmayanlar, gidersem imha veya gelirsem ihya olur diyenler, dinlemeyin veya beni de dinleyin diyenler konuştu. Çok tanınanlar, az tanınanlar, hiç tanınmayanlar; beyazlar, en beyazlar, bembeyazlar, zenciler, kazandibiler konuştu. Kendi imkânımızla tanıdıklarımız, düşmanlarının tanıttıkları, fasık haberlerin tanıttıkları, statükonun tanıttıkları konuştu. Hüsn-i zan ettiklerimiz, sû-i zan ettiklerimiz; sahnedekiler, sahnenin dışındakiler konuştu. Çok yiyenler, az yiyenler, deveyi hamuduyla götürenler, işini bilenler, götürürken iz bırakanlar, yüzüne gözüne bulaştıranlar, saman altında su yürütenler konuştu. Konuşma gereği bile duymayanlar, kapımıza gelenler, bizi kapısına çağıranlar konuştu. Yarın ulaşabileceklerimiz, ulaşamayacaklarımız, arayı arayı izini bile bulamayacaklarımız konuştu. İşi, biz olanlar, işi başından aşkın olanlar, yeni işler bulanlar, hiçbir işe yaramayanlar konuştu. Herkesi dinleyecekler, kimseyi dinlemeyecekler, kendi azınlığını dinleyenler, birkaç kişiyi dinleyecekler, tek kişiyi dinleyecekler de konuştu. Bu işte bir yanlışlık var diyenler, bu düzen böyle gitmez diyenler, kurulu düzene uyanlar, değişim şart diyenler, değişime kapalı olanlar, hala nenesinin deterjanını (kil) kullananlar, temelden değişim diyenler de konuştu. Gel keyfim gel diyenler, bir derdim var diyenler, davası olanlar, derdi ve davası halk olanlar, Hakk adına konuşanlar, Hakk ile kandıranlar, kıbleyi şaşıranlar, kıbleyi bulanlar, Hakk’ın hatırını âlî tutanlar konuştu…

Bırakın, bırakalım herkes konuşsun. SEN kardeşim, hep konuştun. SİZ de çok konuştunuz… Tam bir asır; isyan makamındayken sustuk, sabrettik, birlik ve beraberlik adına tahammül dedik dinledik. Zehrini, abıhayat niyetine içtik. Yolun yol değildi, çözümlerin çöktü, reçetelerin inletti… Buluşturamadın, birleştiremedin, barıştıramadın; belki de istemezdin ama kaş yaparken göz çıkardın. Söz gümüşse sükût altındır. Din ve devletin selameti için din-le artık el-insaf bırak biraz da BİZ konuşalım. Zaten konuşacağız… suç olsa da!

İyi veya kötü biz de konuştuk. Artık ne deseler boooş! Söz bitti! Bizim de susmamız lazım.

Yeter…! Siz de karar da milletin!

Ya bundan sonra? Diyeceğimiz çok söz olsa da sonrası belli:

Seçim Hakkında Kanun, Madde 1 “Özel kanunlarına göre yapılacak Cumhurbaşkanı, milletvekili, il genel meclisi üyeliği, belediye başkanlığı, belediye meclisi üyeliği, muhtarlık, ihtiyar meclisi üyeliği, ihtiyar heyeti üyeliği seçimlerinde ve Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların halkoyuna sunulmasında bu Kanun hükümleri uygulanır.

Esasları: Madde 2-“Seçimler; serbest, eşit, tek dereceli genel oy esaslarına göre yapılır.

Seçmen oyunu kendisi kullanır. Oy gizli verilir. Oyların sayımı, dökümü ve tutanaklara bağlanması açık olarak yapılır.”

Öyleyse: sonuç ne olursa olsun herkes ve kesim, seçim sonuçlarını kabullenmek zorunda. Mutlak surette adaylardan birisi kaybedecektir. Hiç kimse durumdan vazife çıkarmamalıdır.

Türkiye’de geçmişte istenmeyen çok seçimler oldu; 1946 seçimlerini ifsat eden İnönü, 1950’de Bayar’a, sonrasında da Merhum Menderes’e görevi devretti. Ecevit, Demirel’e; Askeri Cunta bile Merhum Turgut Özal’a görevi devretti.

O zor dönemde bile; “Seçim darbedir…” ve “Türkiye bunu kabul etmez..” demedi. Bu ifadeleri; 2023’te duymak; sandık dışı hesaplara girmek; ülke ve çilekeş millet için talihsizlik olur! Ülke, bunu kaldıramaz.  

Geçmişte askeri darbeler, muhtıralar da oldu ama imparatorlukların beşiği, nice vazgeçilmezlerin mezarı olan Anadolu’m; bir Suriye, bir Irak veya Yemen olmadı, olmayacaktır. Yanlış hesap yapanlar, yanlışlarının altında kalacaktır biline! Bu vefakâr ve çilekeş halk; tüm zorluklara ve ödediği ağır bedellere rağmen karanlıklara küfretmedi, mum yakmasını bildi.

Halkta karşılık bulmayan arena ve ekranlardaki kem söz ve eylemlerden;  Mustaz’aflara yönelik tezgâhların henüz bitmediği de anlaşılıyor. Birileri; deli gömleği giydirdiği Türk veya Kürt Ulusalcı, bölücü yapıların ihale aldığı arenalarda dindar kadroları görmek istiyor amma kursaklarında kalacak. İnananlar, yüz tekrarla oynanmış bu oyunlara gelmez.

Seçimden sonra azınlık da olsa karanlık hesapları olanlar da olacak. Bunlar; siyasetini kavga üzerinden yapanlar, veremeyecek hesabı olan kişi ve çevrelerdir; demokrasiye, bir siyaset oyunu olarak bakanlardır.

İtiraf etmek lazımdır ki bu çevreler de küçümsenmeyecek kadar güçlü ve profesyoneldir. Bulduğu anlık fırsatta kelle alabilecek keskin nişancılardır.

Seçim sonrasında ülkeyi ve seçilecek iktidarı ciddi sorunlar bekliyor.

HÜDA PAR, yeni ve önemli bir aktör olarak siyaset sahnesine çıkacaktır. Önünde engelleri olacak ama tercümanı olacağı ciddi dertler, dile getirmesi gereken kadim bir dava vardır. Bunlar; gücüne kıyasla orantısız ağırlıkta dert ve davalardır ancak bir o kadar da eşsiz lezzet ve hayırlara vesile olabilecek çaba ve çalışmaların vesilesi de olacaktır. Gelecekte detaylandıracağız biiznillah.

Yanılmayı dileriz ama seçilecek iktidarın gücü; ötelenmiş ve birikmiş sorunlara, vadedilen hesapsız nimetlere karşı çözüm üretmeye yetmeyecektir.

“Kürt Meselesi, sığınmacılar, uyuşturucu, sarsılan maneviyat, ekonomi hatta beklenen İstanbul depremi…” Bunlar; üstesinden gelemeyeceğimiz meseleler değildir ancak her biri başlı başına ciddi birer sorun. Devlet aklını bu sahalara sevk edebilecek bir ortak akıl, inanç, vicdan ve tabi ki adalet şart.

İşte Rabbimiz, bu mücadeleyi verebilecek, bedelini ödeyebilecek yürekler versin. Wesselam!