Peşinen belirtelim; yılbaşına veya makul özel bir anlam atfedilen herhangi bir belirli gün, hafta, ay veya yıla karşı bir sıkıntımız yoktur. Ancak Hz. İsa(a) ve İncil’e rağmen “Siyonist Sermayeli emperyalist kapitalizmin aracı durumuna geçmiş; nesilleri uyuşturan, israf, suç ve günahların membaı olmuş Miladi Yılbaşı etkinliklerinin”  bir Müslüman hatta makul bir insan tarafından sahiplenilmesini; bir yanlış hatta o cahiliyenin suç ve günahlarına ortaklık anlamına geldiğine inandığımızı da belirtmeliyim.

Müslüman için yılbaşı, Mekke’den Medine’ye hicret olan 1 Muharrem’deki Hicri Yılbaşıdır ki; 30 Temmuz 2022 Cumartesi itibariyle Hicri 1444’teyiz..

Gelelim Miladi 2022’nin panoramasına ve 2023’ün okunmasına:

Geçen zaman dilimiyle beraber dünyayı kasıp kavuran bir Covit 19 musibeti yaşandı. Bunun mutasyona uğramış denilen değişik versiyonları ve başkaca bulaşıcı virüsler “kendi elimizle tükettiğimiz biricik dünyamızı” ve milyarları sarstı; milyonlarcasını da hayattan kopardı. Sevdiğimiz nice yakınlarımız, can dostlarımız ve daha niceleri bu vesileyle bu dünyadan göçtü. Mekanları cennet olsun..

Ebetteki iman etmiş ve pek biliriz; Her nefis ölümü tadacaktır” ve insanın ölümüne sebep ancak ecelidir. Tam da bu yüzden; “Mezar taşıma yazsınlar: Bu gün bana yarın sana!”

Gelen gideni arattığı gibi yıllar da genel anlamda giden yılları aratır. Sal tê salê xirabtir; bar tê ji barê girantir…

Geçmiş yıllar gibi 2022’de de çok şey oldu.

 15 Kasım itibariyle, Dünya nüfusunun 8 milyar kişiye ulaştığı belirlendi. Bu durum; başta dünya nimetlerini sessiz çoğunlukla paylaşmak istemeyen hakim azgın azınlık tarafından bir tehdit olarak algılanmakta.  Emperyalist devletler tarafından 5, 20, 50 hatta 100… yıllık kalkınma planlarının yapıldığını görüyoruz. Artan dünya nüfusuna yönelik BM’nin ilgili kurum ve kuruluşlarının bilimsel çalışmaları da var. Bu çalışmaların hayata uygulanmadığı, başta küresel güçlerce çiğnendiğini de her vesileyle görüyoruz.

Öte yandan gelecek beş yıl şurada kalsın mevcut yılı dahi kurtaracak kalkınma planları bile olmayan birçok devletin olduğu dünyamızda; başta enerji ve gıda olmak üzere kıt kaynakların paylaşımı konusunda kriz, kaos hatta savaşların artarak yayılacağının ayak sesleri her geçen gün daha da fazla duyuluyor. Çünkü dünya kaynaklarını geçmişteki haksız kazanç ve savaşlardan dolayı gasp etmiş güçlü devletler, adil paylaşımdan yana değil, haydut kanunlara uymaktadır.

Rusya’nın Ukrayna’ya girişi; vesayet savaşları ve postmodern işgallerin uygulandığı günümüz dünyasına uymadı. Akıllı devlet ve istihbaratların kaçındığı bu tür bir savaş; genelde Şark’a, özelde de müstemleke durumundaki İslam Dünyasına nefes aldırdı, Haçlı Batı dünyasının kadim hesaplarını bozmaya devam edecek gibi ama bu fırsattan faydalar çıkarabilecek donanımlı bir Müslüman ülke de hâlihazırda yok gibi. Çin ve Hindistan gibi ülkeler daha avantajlı durumda.

AB’nin özgür iradesi ve gücünü Ukrayna işgali vesilesiyle eline geçirmiş olan ABD ve dolayısıyla Siyonist Sermaye, bu savaşın devamından yana. Rusya’nın hantal ordusunu da keşfeden Dünyanın bu haydut gücü, Rusya’nın sahip olduğu geniş coğrafyayı tam bir buçuk asırdır ağzı sulanarak seyretmekteydi. Buranın barındırdığı enerji kaynaklarına “böl, parçala, yut” taktiğiyle ulaşmak istiyor.

Ukrayna Savaşı’nı bitirmeyecekler aksine uzatıp Rusya’yı tüketmek isteyeceklerdir. Kuvvetle muhtemel Türki Cumhuriyetlere de muhtelif çap ve markada hisseler ayırmışlardır. Çünkü iç karışıklık hatta iç savaş için buraların da senaryoya dahil olmaları gerekmektedir.

Zannımca Rus Putin de bu vahametin farkında ama artık barışması veya savaşması kendi yed-i kudretinde değildir. Zaten Yahudi Zelensky ve topraklarının haksız işgal edildiğine inanmış bir Ukrayna halkı için savaşla sonuca gitme” dışında bir şans da bırakılmamış gibi.

Balkanlar yorgun ve gergin, koca Rusya kıtası kendi derdinin dermanını bulamayacak; kurtlar sofrasının kanlı pençeleriyle yağmalanacak günlere hazırlanıyor gibi(!)! Tam da bu zaman ve zeminde Viyana’ya yürüyen bir Osmanlı; Endülüs’te gemileri yakan bir Tarık bin Ziyad, Kudüs’e azamet ve adaletiyle yürüyen bir Selahaddin lazımdı ama Frengistanlara hüsn-i kabulüyle adaletini götüren koca bir Ümmet; hâlihazırda amatör liglerin alt küme maçlarını oynuyor! Haçlı Batı’nın; ırk, mezhep, Yüzyıl Savaşları… süren faşizminin tüm o moloz ve hafriyatları bizde… Bunları önemsiyoruz, kutsuyoruz(!)! Bu cahiliye yasalarını dayatanlara, Milli Kahraman; yasalarını da kutsallarımız olarak görüyoruz..

İşte bizim eller: hala diller yasaklanıyor, ırklar inkar ediliyor, hakları reddediliyor, vuslata varan yollar seddediliyor…

Leyla ile Mecnûn, Mem ile Zin, Siyabend u Xecê, Yusuf’un Zindanına zincirlenmiş… Atıldıkları kuyuların başında lal, sağır gözü kararmış eli teklikte muhafızlar bekliyor kervanlar uğramasın diye İlahî!

Hak ve hukukunu elde etmiş her mazlum millet; red, inkâr ve imha projelerinin uygulandığı demlerde kendilerine uzanan dost kardeş ellerin aşığıdır, kölesidir. Bu tarihi bir gerçek, kadim bir vakıadır amma Ümmetin Kardeş Coğrafyalarında; Kitap’ı bir, Peygamberi bir, Rabbi bir, amentüsü bir, kıblesi bir, ezanı bir, namazı bir… bir, birlerin coğrafyasında yine “valiler halifeye isyanda, hilafet ise sultanda; Allah’ın ayetleri ise mızrakların ucunda…” Ümmet coğrafyası tekmil çölleşmiş! Söz çoktan bitmiş..

“Cibril var haber ver Sultan-ı Enbiya’ya!”

Söz değil; siyaset, ekonomi, hukuk… hasılı tüm alanlarda… Serdengeçtiler lazım! Sözün bittiği bu çöllerimizde kör, sağır, dilsiz milyonlarımızın diriliş ve direnişe uyanmaları için zora, en zora; korkuların üzerine ilimle, hikmetle yürüyebilecek Serdengeçtiler lazım.

Ümmetin çöküş dönemi olan son 150 yılda bu gün de faydalanacağımız çok mühim şahsiyetler, ilim ve irfan ehli de yetişmiştir.  Namık Kemal, Efgani, Abduh, Bediüzzaman, Hasan el-Bennaların sunduğu reçeller, bu günümüzü aydınlatacak proje ve programlar sunmaktadır. Bunlara yenilerini eklemek de pekâlâ mümkün ama başta Müslümanları yöneten devletlerin bu sanal korkularıyla yüzleşmeleri lazım.

Yüzyıldır dünya hâkimlerinin gölgesinde Devleşen Cücelerimizin ezberledikleri, kendi halklarına da zoraki ezberlettikleri cahili, sanal ezberleri de bozmaları şarttır!

Mevcutlar, bu ezberi bozamıyorsa bozacak birilerinin sahaya inmesi farzdır. Son yüzyılda yüz binleri bulan ümmet şehitlerinin anlatmak istediği ama bir türlü anlatamadıkları da işte buydu.

Emperyalist dünyanın kendi lehine sık sık bozduğu ezberleri neden bizler de kendi geleceğimiz, sıhhat ve selametimiz, istikrar ve asayişimiz için bozmayalım ki! Onlardan eksik bir yanımız yok?

2023 yılımızın insanlığın ortak aklının, insanlık ortak paydasında buluşmasına; dünya hâkimlerinin hesaplarının bozulacağı hesapların hâkimiyetine, istikrar ve asayişe, adalete; mahkûm ve mahrum duyguların galibiyetine vesile olmasını Rabbimizden diliyorum.

Vesselam.