Kardeşlerim kusuruma kalmasın; “Kendini kınayan nefse and olsun” Bir Neslin Öz Eleştirisi” adına zülf-i yâre dokunacağız! Dahası dün ve bugünümüzü teraziye koyarak; “ne idik, ne olduk, nerelere geldik” sorularına cevap vermek için! Muhatabım; nefsim, sonrası da tüm iman ve insaf ehlidir.

Mazidir bu bırakmaz! Kıt imkânların, sorguların, zindanların Allah’a açık riyasız elleriyle kazınmış silinmez! Yaralı yürekler yanı başımızda ama Kaf Dağı olmuş varamıyoruz!

Bu duygularla vira Bismillah… Yirmi yıl öncesine gittim.

Değişik fikir, düşünce ve camialarda kümelenmiş kardeşlerimin o sanal dünyalarına varıp izledim gördüm.

Bakir dünyalarını; mahzun ama pek mağrur… GÖRDÜM. Göğsüm daralınca, yumruğumu sıktım ama kime? Çaresiz sine dövdüm Hüseynimin Kerbelası’na!

Baktım! Neymişiz, yakinen gördüm!

Yezidler… Hüseyinler… ümmet coğrafyasında, Dünya Vatandaşlarının yetiştiği Anadolu’mda, Fatihin İstanbul’u, Beylerin kozlarını paylaştığı Boğaz’ın iki yakasında… ne yiğitler gördüm bilir misin ey…?

Hilafetin son kalıntılarını alfabelerine kadar silen; Saideyn’i, Atıf Hocaları, nice koç yiğitleri infaz eden; az zamanda nice işler başaran Küfr-i Mutlak ve Zındıka’nın yok edemediği “ilim irfan ve şehadet abidelerini” gördüm genç kardeşim!

Milli Şeflerin dayatma ve yasaları; baskı, işkence, infaz; darbeler, demokrasiye bile balans ayarlarının olduğu zeminde yine de bir dert, bir dava vardı.

İslam’ın akıncılarında, Şakirtlerinde, “Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin’in” Mustazafları’nda -hakkını teslim edelim- sağ ve sol cenahlarda hâsılı kelam Anadolu’mda bir insanlık onur ve izzeti vardı.

Zorluklara karşı, kararlılık vardı. Her yandan özellikle de sağdan yanaşan “Şeytan ve Dostlarının” türlü cilvelerine, kör nefsin hilelerine boyun eğilmiyordu. “Asra yemin olsun ki;” Herkes kendisiydi! Kimse dönüşmüyor, değişmiyordu! Unutma; bayrağı devralmakta olan ey genç kardeşim!

Yusufiyelerde bile şahit olduk. Statükonun linçine uğrayan karşı cenahlardan bir mağdur mahpus için: “insanlık onuru çiğnenemez!” sesleri, tekbirlere karışıyordu.

Karanlıkların, birbirine kırdırdığı karşıt kesimler; o minicik fırsatlarda, nimet ve külfeti de paylaşabiliyordu. Kapıya gelen düşmana ceza değil, kurbanlar kesiliyor, suçu affedilir, müşkülatı çözülüyordu.

Daha da önemlisi; kıt kanaat eğitimini sürdüren o yiğitler, ellerindeki kuruşları biriktirerek kitaplar, külliyatlar alır, okuyorlardı. Okunan her sayfada, nice satırların altını çiziyor; ajandalarına notlar alıyorlardı.

Allah’ın adı, kâinatın ve hükmün makamı; Peygamber (sav)se, Allah’a ait her şeyin tercüme ve tefsiriydi… Anlıyor musun ey zaman ve zemin?

Hala yirmi yıl öncesindeyim. Gördüm: Zulme uğramış, zulmetmemiş; nice karanlıklardan geçmiş, kirlenmemişler. Hukukları çalınmış ama kul hakkına girmemişlerdi. En zayıf anlarında onurlu duruşları, zulmün karşısında hak sözleri, dik duruşlarını gördüm. Operasyonların eksilmediği dünyalarında cennet, mütevazı sofralarında lezzet, çilelerinde de izzet gördüm.

Peki, sonra ne oldu?

O temiz dünyayı kirletmemek için sessiz sedasız kendi dünyama 2022’ye çekildim,. O kardeşlerimin çoğunu bu gün de görüyorum.  Dipdiri yaşıyorlar ama bir kısmı bir başkası olmuş! Bilmem kimin hatırına veya neyin uğruna değişmiş? Dönmüş de dönüşmüş, bir başkası olarak tedavüle çıkmışlar ey Yolcu!

Sonuç: Mahcup, mahzun ve hayretler içinde “Kübbe-i Ahzan’ıma” döndüm.

Kardeşlerim, mecnunluğuma yorsun! Bilmiyorum işte! Her maziye daldığımda budur ahvalim. Biz mi değiştik, yeni nesil mi çok farklı? Biz mi kaybettik, şer cephesi mi?

Acaba diyorum: İslami ve insani diriliş ve direniş, insanlığın ortak aklı her vesileyle dirilirken; dünyanın nimetlerini talan eden emperyalist ve Siyonist sermaye eli kolu bağlı mı duruyor? Hiç sanmıyorum!

Mahrumlar, hedefe ulaşmak için “ruhsat, sabır ve lütfenlerle” meşru yolları kullanırken; Küfr-i Mutlak ve zındıka, her yolu denemektedir. Bu yüzden derim ki;

Operasyonlarla içi boşaltılan camialarımızın sebebi onlar olmalı! Duygusuz, davasız ve ilkesiz olan; sosyal medyayla zincirlenen zayıf iradeli gençlik de onların. İçi boşaltılan eğitim, boşaltılan bütçelerin sebebi onlar. Tel’in ettikleri, Suyonist Yahudi Teröristlerini kırmızı halıda karşılayan, gerçekleşmeyecek vaatlerine bağlanan iktidarlarımızın sebebi de aynı güçlerdir!

Biliriz: “Sed Zahid êxistin jêrê/ Wê Nazik u Leb Şeker ê!” Cizîrî. (O şeker dudaklı (Sömürgeciler), yüzlerce zahidi imanından/davasından ettiler!)

  Derim ki: Sen, dünün mücahidi, zamane tarzıyla bu günün müteahhidi kardeşim. Görüyorum; zamanı ve zemini çözmüş, işini biliyor ve başarıyorsun. Mazluma nasihat, güçlüye itaat ediyorsun! Kazandığını zannediyorsun ama kaybediyorsun! 

Ricamız: Nolur sus! Konuşma! Kal, kaldırımlar gibi! Dünün muvahhidi kardeşim; din ve davadan da bahsetme!

Nazarımda, hala dünün muztazafı, dava adımısın! Bırak içimde yaşasın! Ne emeklerle getirdim bu güne… Nolur öldürme! Çünkü bu gün de lazımsın hem de ilaç gibi! Susmalıyız…! Dünlerimizin o onur abidelerini yargısız infaz etmeyelim! Mazinin o mazlum, masum, mağdur ama mağrur insanları bu gün de yaşamalı; hak etmeseler de!

Nolur öldürme! Ya Muhewwilel hewlî wel Ehwal..! Wesselam.

 

HİSSE:

1-Sorun var ve ciddi..

Enflasyon silindiri basıyor, eziyor! Zamlar, köpeksiz köyde değneksiz geziyor.

“Asgari ücret, emekli maaşı, memur maaşı, toplu sözleşmeyle belirlenen tüm maaşlar..”  yapılan zamlar, altı ay değil bir ayda hiçe çıkıyor!

Sloganlar da değişti: Tek millet, tek dil… yerine artık “tek biber, tek domates..”  

2-Biliyor muydunuz? Yeşil Çam, yıllarca Çan çalmış!

Filmlerde ezan, cami ve namaz görüntülerine sansürler uygulanmış.

Yönetmen Ali Osman Emirosmanoğlu, Türkay Şoray’ın oynadığı Birleşen Yollar filmi (1970), Feyza’nın rüyasında Kâbe’yi gördüğü sahnenin çıkarılması şartıyla vize almış.

Türk filmlerindeki; imam, ucube tesettür, kaba Kürt Ağaları; “…ama anne/baba, ben hamileyim” diyen nikahsızları..” anladınız mı?

3-Ukrayna, Buça’da sokaklardaki ceset görüntülerinden dolayı, Rusya’ya “soykırım” suçlaması ve İnsan Hakları Konseyi üyeliğinin askıya alınması Haçlıların gündeminde.

Zalim elbet kahrolsun ama el insaf, el iz’an…

Sorarlar: İslam Coğrafyasındaki milyonlarca masumun katliamının failleri için ceza, soruşturma hatta haber konusu bile yok!

Hiç adil değil! Gayretullah’a dokunur!