Diktatör de tiran da ihtiras ve egosunu ilahlaştırıp halka dayatan, bu uğurda her yolu meşru sayan tiptir. Ümmet olarak aşinasıyız. Bunun için Saddam tipini anlatacağız. Cümlemize dert ve ders olsun.

Tikrit’in vasat ama hırçın çocuğu Saddam, hayatının her aşamasında hırs, heyecan ve hareketle dolu bir muhteristir. Siyaset ve nihayet liderlik aşamasına kadar da bu özellikleri artar eksilmez. Cengiz, Atilla, Hitler, Lenin, Mao ve Ümmetin başına geçen son yüzyıldaki nice aktörler, birçok yönden aynıdır ama imalatları farklıdır.

Bu tipleri; kapitalist emperyalist ülkelerde, sistem ve kitlelerin egosu -görülen lüzum üzere- türetir; halkı Müslüman ülkelerdeyse küresel güçler bunları sunuma hazırlar, bizler de seçeriz.

Saddam tipine bakalım.

Irak’ın geleceğine talip bir adam askeri dehasıyla siyasetin son kertesine tırmanmayı başarmıştır. İnsanların çok hızlı ve kolayca harcandığı bir coğrafyada Saddam, iktidarın eşiğindedir ve nihayet iktidardır.

Aslında bunun da harcanması kolaydır ama dünyanın hakimleri, nedense bu yeni yetmeye kayıtsız kalırlar. Çünkü daha önce aradıkları lider tipi için tüm tecrübelerini kullanarak “keşif, tespit ve seçimlerini” yapmışlardır.

Görev verip seyrettiler. Doğrular ve yanlışlar birbirini kovalarken Hamiler; yıllarca “sostular, konuşmadılar, duymadılar..”

Irak’ta suikastlara kurban giden rakipleri görmediler. Halksız yere vurulan, hapislere doldurulan nice bürokrat, aydın, fikir adamı ve halkının nezdinde değer olan insanların hak ve hukukunu hiç konuşmadılar.

Kendi ülkelerindeki bir yaralanmanın hesabını soran dünyanın bu hâkimleri, Irak’taki milyonların feryadına, katliamlara karşı sustular. Gol atamayan futbolcular bile şiddetten nasibini aldı; Saddam’ın damatları katledildi, masumlar aslanlara parçalatıldı.. ama gündeme gelmedi çünkü Saddam, milli kahraman olmalıydı. Bunun için de daha çok suç ve günah işlemeliydi; cinayetlere, ülke işgallerine hatta soykırımlara imza atmalıydı.

İslam Devrimini bahane ederek; “dört ayda Tahran’dayım” deyip İran topraklarına giren Saddam, hala Batı’nın gözdesiydi.

Hiroşima’dan sonra dünyanın en büyük soykırımı olan Halepçe’ye atılan kimyasal bombardımanda can veren on bine yakın masumun canı da kıymetsizdi. Ne de olsa soykırıma uğrayan, BM kayıtlarına göre “dünyada devleti olmayan en büyük millet” olan Kürtlerdi. Bunu, ilerde konuşacaklar hatta hesabını da soracaklar!

Saddam, yanılmıştı. Dört ay değil, sekiz seneye rağmen Tahran’a girememiş hatta şehirlerini bile riske atmıştı.

Bu savaşın maliyeti ve incinen Tiran’ın gururu bir yerlerde telafi edilmeliydi. Saddam’a her türlü desteği veren Haçlı Batı, hala kurup dayattığı senaryoyu seyrediyor. Saddam ise gösterdiği Osmanlı tapuları ve delilleriyle Kuveyt’e saldırdı. Birkaç saatte alınan Kuveyt, tüm kayıplarını telafi etmiş, gururunu fazlasıyla onarmıştı.

O, artık bir Arap Milli Kahramanıydı. Enfal Suresiyle yürüdüğü Halepçe katliamlarına, Bedir ve Hayberleri(!?) eklemek istiyordu. İsrail, yıllardır Filistinli kardeşlerimize kan kusturan Kudüs ve Aksa’nın işgalcisiydi ama neyime lazım! Üstelik Hirç jî xedar e! Yahudi, Haçlı ileri karakolu, Haçlının kırmızıçizgisiydi.

Sırada petrol ve gaz zengini olan diğer Şeyhimlerin tapulu malları vardı. İşte Sanal kahraman burada yaman yanılmıştı! Haçlılar, bunu kabul edemezdi. Hem zaten türettikleri canavara her türlü suç ve günahı işletmişler; onu, suç ve günaha, çirkefe batırıp batırıp çıkarmışlardı.

Artık oyun da ödül faslı da bitmiş; cezalandırma faslı gelmişti!

H. Keshenger’in deyimiyle; “Petrol, Araplara bırakılacak kadar değersiz değildir!” işin aslı; Ortadoğu’daki kayda değer devletlerin tümü de bu Siyonist-Haçlı tezinin muhatabıdırlar.

Liderlere ders, ümmete dert olsun! Haddimizi bileceğiz; bayağı bir güçlü ve güçten de ziyade Halkın gücü anlamına gelen Hakk’a teslim ve ADİL olacağız e mi? Wesselam!

HİSSE:

1- Türk lirası, dünyada en çok değer kaybeden para olmuş…  Bakan Elvan da “görevden alınmasını” rica etmiş!

Mecnun’a sordum, gülümsüyordu! Ekonominin kitabını yazan Memnun ise “mutlaka küresel güçlerin işi..” diyordu(!?)!

Olabilir ama halkın morali de bozuluyor... Bir an evvel yine bi yerlerde gaz veya bi şeyler bulmamız lazım… Lawo de zûke; “rê dure derîv teng e…”

2- CMK 100. Maddede; “Kamuoyunu sarsan olaylarda tedbir için tutuklama” var.

Rabbimiz; boşuna mı “Kısasta sizin için hayat var” diyor! Hal bu iken, özellikle kadınlara tavsiye; kendilerini en iyi koruyan şer’i yasalardır; katile hayat hakkı yoktur biline!

3- CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi ve diğerleri; “güçlendirilmiş parlamenter sistem” için yaptıkları çalışmalarını bitirmişler!

TBMM’ye sunacaklar ve bekle Türkiye! Cumhurun saadeti için iyi bir deva gelecek!

Birlikten güç doğar derler amma Wallahu’lazim… Fesubhanallah… Kırk Ambar mı.. Kırk Haramiler mi.. Kırk gün kırk gece düğün mü desem? Çocuğun kırkı çıktı mı desem, kırk satır mı kırk katır mı desem Hewar hewar Gundîno!

4- Gazeteci Kit Klarenberg, hazırladığı raporda; ABD istihbaratının, WhatsApp ve iMessage'tan veri almak için kullandığı uygulamalar var demiş!

Milli sınırları aşan, devletler üstü bir güç olan böyle bir teknolojinin, istihbaratlardan bağımsız çalıştığını kim iddia edebilir ki!!

Mi go: zaten şüphelenmiştik..(!)