Sayın Cumhurbaşkanının deyimiyle; “Gidin Meclis kayıtlarına bakın; …Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi Kürdistan diye geçiyor..” denilen bölgede, dillerden düşmeyen “devlet dışı yapılar, tanımsız işler..”  olagelmiş, oluyor gibi. Ülkemdeki terörün, sırtını devlete dayayan paralel yapıların da nemalandığına inandığımız bu fuhuş terörü iddiasını konuşacağız; insanlık onuru, milli birlik ve beraberlik hatırına; -varsa- kontrolsüz gücün ıslahı ve habis urların imhası adına!

Doğu’daki sınır illerimiz için anlatılan bu hikâyelerin yetkililerce daha sağlıklı araştırılması ve gereğinin yapılması adına özellikle Hakkâri’de geçtiği iddia edilen, dilden dile dolaşan hikayelerden birini anlatacağız. Cümlemize ders ve dert olsun! Somut delilimiz olmasa da kimi sosyal medya organlarındaki görüntülerde, halk arasında ve ilgili sınır köylerinde; bir sektör gibi çalışan, koordineli bir fuhuş yapılanmasından bahsediliyor. Bunlar, öyle üç maymunu oynayacağımız, yetkililerin de olmamış gibi kabul edebileceği cinsten olaylar değildir kanısındayız. Bir vatandaş olarak anlatmamız gerektiğine inanıyorum.

Hikâye şu: Yerel halktan ve kamudan kişilerin dâhil olduğu bir fuhuş çetesi var..

Kimi köylerde; bir kadın veya birkaç kadın; özellikle evli kadınları; kamudaki, özellikle de güvenlik birimlerindeki kimi kişiler için ayarlıyor. (Montaj da olabilir ama söz konusu kadın veya kadınların ve köylerin adları hatta uryan görüntüler, sosyal medyada var).

Aynı çevrelerin cinsel haplar getirip pazarladığı söyleniyor ki bu hapların, emniyet birimlerince de yakalandığı haber kaynaklarına düştü.

Çaresiz veya taşralardaki korumasız, kimsesiz kadınları ayarlatan kişi veya kişiler; kadınları bayıltıp çıplak görüntülerini çekip, bunları şantaj malzemesi olarak kullanıp, kadınların zaaflarından faydalanmaya çalışıyor; kadını gayrimeşru işlere zorluyor. Kamera karşısındaki görüntülerini gören kadın, canına kıyıyor veya istenen adreslerdeki kötü niyetli kişilerin arzusuna uymak zorunda bırakılıyor..

Önceden kanunsuz çekilen fotoğraflar, altlarına kadının adı, bilgileri yazılarak watsap hattından veya bir şekilde ilgili kişilere yaklaşılıyor. Daha çok kamudaki alt kademelerdeki kadrolar olmak üzere kimi etkili ve yetkili kişilerin de adları geçiyor.

Sosyal medyada; 50 bin veya daha fazla parasını kaptıran; bu çirkefe adları bulaştığı için yuvası yıkılan; nikâhlı eşiyle mahkemelik veya boşanma eşiğine gelen; “biz de mağduruz…” diyen kamu görevlilerinden bahsediliyor…

İddia ve hikâyelerin ardı arkası gelmiyor.. uzayıp gidiyor. Kamuoyunun merak ettiği, sorguladığı mesele şu:

Sosyal medyaya kadar düşen bu iddialar organize bir iş mi?

Anlatılanlarda; bölgedeki kamu görevlilerini yıpratmak veya bölge halkını bir yerlere ya da hizaya(!) getirmek isteyen organize iç veya dış mihraklar mı var?

Daha çok korucuların ve bağlantılı oldukları birimlerin adlarının geçtiği bu iddialarla; bu birimleri yıpratmak isteyen yerel veya kamudaki kimi kişi veya yapılar mı var?

Hakkâri merkezli bazı köyler için anlatılan bu tür şebekelerin, bölgenin başka illerinde de bağlantıları var mıdır?

Aynı olayla bağlantılı olduğu söylenen cinsel içerikli hapları; kim, nereden, nasıl getiriyor ve nerelere pazarlıyor?

Devletin adaleti, elbette görevini bilir, gereğini yapar ama bölge halkı, özellikle de yöredeki kadınlar için diyeceğimiz şudur:

Tanımadığınız kişiyi evinize almayın. Tanımadığınız, güvenli bulmadığınız kişilerin arabasına binmeyin. İş ve görüşme tekliflerini kabul etmeyin. Avukat veya bir yakınınız olmadan, çağırsalar dahi bir yabancının veya bir yetkilinin makamına gitmeyin.

Unutmayın: Kanunsuz iş yapan her kes suç işliyor demektir. Suçluyu; bölgede ve Türkiye genelinde şikayet edebileceğiniz çok merci ve makam var. Size karşı bir kanunsuz teklif, dayatma veya şaibeli bir durum varsa; en yakınınızdaki güvenilir biriyle, üst makamlarla, bir avukatla paylaşmaktan çekinmeyin. Gerekirse medyaya yazmaktan da çekinmeyin!

Bilinmeli ki; bilgili olan güçlüdür! Batı’da genellerin sakındığı şaibeli işlerden, Doğu’da, en alt birimlerdekiler çekinmiyorsa; bunda bölge insanının payı vardır vesselam!

HİSSE:

1-Müslüman ülkenin ayağa kalkması çok zor! Hele hele “Osmanlıyı Halifesiyle, şer’î yasasıyla..” tasfiye eden Emperyalist Haçlının dayattığı yasalarla hiç kolay değildir.

Bizane: gîha dibe bost, dijmin nabe dost lo! (..Düşman dost olmaz!)

Unutma! Müslüman coğrafyalar özellikle de kıt kaynakları, Müslümanlara bırakılacak kadar değersiz değildir.

Siyonist H. Keshenger ne demişti? “Petrol, Araplara bırakılacak kadar değersiz değildir!” 

2- HELALLEŞME, bu aralar siyasilerde moda.

Çima bavo we xêr e? (Hayırdır?) Taşlaşmış, asırlık çukurlara yuvarlanan Kütükler dahi imana gelip helalleşmek istiyorsa kolayını diyeyim:

Alayınız halka, özellikle de Kürtlere borçlusunuz! Ne mi?

Şarkın gözbebeği, kanayan yarası olan İki Said’e, bir Seyyid’e; nice ağa ve beylere.. mezar taşını dahi çok gördünüz! Mezar Kazıkçıları olmak istemiyorsanız; bin yıllık vefa borcu ve kardeşlik adına; Dersimlimin deyimiyle Muhammed Ali Aşkına!

“Heyfa mi nayê kuştin u mirinê meran u şêran/ Ev ji mêran re ji beréde edet e/ Heyfa mi tê vê heyfe” (Şuna üzülüyorum):

 Şarkın bu Destanlarına iade-i itibar.. ve mezarları olsun! 

3-Milli Kahramanlar; son yüzyıldakiler ne kadar da birbirlerine benziyor?

Yazdıkları destanlar, tıpkıbasım; karakter ve yaşantıları, dost ve düşmanları.. Hele kavgaları! Fesubhanallah…! Aile içi tartışmalar gibi..

Mecnun’a sordum: “Akraba, ikiz.. beşiz değillerse; “How to Become a Tyrant ve Çöl Kraliçesi” filmlerini izle dedi. İzlediğim de ne göreyim lawo!!

Mimm? Te go HİİRÇ? (..Ayı mı dedin?) Haa! Hırç xedare lo!