Göçmenlik, insanoğlunun tarihiyle yaşıttır.

Asya’daki göçlerin ana sebebi kuraklık iken; dünyanın diğer bölgelerindeki göçlerin ana sebebi, kendisi dışındakilere “barbar” diyen Batı’nın yayılmacı zihniyetidir. Güç ve entrikalara dayanan Roma ve Bizans’ın mazide sebep olduğu göç ve katliamları, günümüzdeki varisleri olan Batılılarda pekâlâ görebiliriz.

Bu güç ve tecrübeyi, ne zaman ve nereden aldılar denebilir? Cevabı, tarihi kayıtlarda mevcuttur. Batı, iklim ve coğrafyası gereği, dünyanın diğer bölgelerine göre yerleşik hayata erken geçti.

Beyaz Adam; Amerika ve Asya’nın bakir coğrafyalarından gasp ettiği zenginliklere, Afrika’nın tükenmez işgücünü de katarak elde ettiği zenginlikleri sonucunda, teknolojik genleşmesiyle de dünya halklarını geride bıraktı. Bunun sonucu olarak; daha çok hammadde, daha çok mamul madde ve daha çok pazar bulması bir zorunluluktu.

Batı; aslında kıl payı bir farkla Amerika kıtasının koca zenginliklerine konmuştu. Mesela 1492 öncesinde bu kıtaya Müslüman bir güç çıkmış olsaydı, bu gün farklı bir dünya düzeninde yaşıyor olabilirdik.  Yerlerinden sürülmemiş yerliler ve 500 milyonluk Kızılderili’nin de buluştuğu İslami bir Amerika, pekâlâ mümkündü.

Asr-ı Saadetten Osmanlı’ya kadar İslam’ın şahsında oluşan küresel tüm devletlere bakılırsa;  emperyalist-kapitalist hakimiyetin yerine, son yüzyılda İslam’ın hakim olduğu bir dünyada, bunca göç ve katliamın olmayacağı da muhakkaktı.

Gücü bir türlü dizginlenemeyen Batı’nın, daha çok zenginlik ve daha çok tüketim hırsının sebep olduğu savaşlar kadar olmasa da yine bunlarla bağlantılı olan salgın hastalıklar ve çevre felaketleri de göçlerin başka bir sebebi olmuştur.

“Hedefe ulaşmak için her yolu meşru” sayan Materyalist-Kapitalist Laik zihniyet; sair yapı ve milletler ve yapılanmalarla paylaşabileceği bir dünyadan yana değildi. Tam da bu yüzden, gözünün gördüğü, egosunun tehdit olarak hissettiği, aklının da “öteki” dediği her şeyle savaşmayı bir görev biliyordu.

Bunların sonucunda, insanın fıtratında olan dayanışma, merhamet kültürü, bunlarla uğraşan yazarlar, fikir ve sanat adamları da azaldı.

Göç yollarına düşenler, sesini duyuramadı; güçlüler de şunu düşünemedi: “Ya bir gün hepimiz yollara düşersek? Ya çiğnediğimiz adalet bize de lazım olursa?”

Aslında bu gün yüz milyona yaklaşan göçmenlerin dramını, her millet bir şekilde mazisinde yaşamıştır. Herkes, katliamları da yaşamış, gözyaşıyla da tanışmıştır. Şu garip dünyamızda en çok konuşulan daramlar olmasına rağmen, en az çözüm üretilen hatta çözüm üretilemeyen saha da göçmenler ve göç meselesidir.

Göç ve aşı sorununun ele alındığı son BM toplantısında konuşan liderler, boş salona konuştular. Bu gün önlenebilir hastalıklardan dolayı milyonlar ölüyor… Kovid aşısı, az gelişmiş ülkelerde bir felakete dönüşmüş. Buralardaki ölümlerin istatistiği bile haberlere konu olmuyor.

Şunu da BM başkanından duymak güzeldi: “Herkes güvende olmadıkça, hiç kimse güvende değildir!”

Şu soru, mazide sorulmadı, sorulmuyor… Yarın da sorulmayacak gibi; ama şu da bir hakikat: Kapı çalanın da bir gün kapısı çalınır!

Alllah’ın vadidir: “Uzun ömür verdiğimizi, yaratılışta tersine çeviririz. Akıl etmiyorlar mı?” (Yasin 68)

HİSSE:

1-Unutmadık, bekliyoruz…

Artvin, Kemalpaya kaymakamı Faruk Saygın’a hoş geldiniz diyen öğretmeni, tabiri caizse “De here gundîyo! Pis zenci…” diyerek azarlamıştı.

Kamuoyu gibi biz de bekliyoruz. Himm? Gelo, sonuç ne oldu?

Beyaz, bembeyaz kaymakama merhaba diyen şu bizim Zenci, ceza aldı mı? Başka öğretmenler de denemeden; kötü emsal olmadan, zinhar haddi bildirile..(!?)

 2-İstanbul’da kira artışlarında şok! Hayır hayır felaket veya cinayet!

En fazla artış, 92,6 ile Beykoz’muş.

Zamda rekoru düşündüm de… Kafam karıştı… Halk ve hükümet zamda yarışıyor mu ne?

1 Ekim 2020’den 20 Ekim 2021’e son bir yılda benzin pompa fiyatına yansıyacak şekilde 9 kez zam yapılmış..

Fakirin ekmeği ya “domates, biber, patlıcan..?” Zam sarhoşu halk, artık tepki veremiyor.. Kaş, göz, dil, dişleriyle bir şeyler diyor ama… Gelo çi?

Bunu da Barış Manço’dan sormak lazım!

 3-Irak, 29 milyon seçmenle seçime gitti.

Irak’a komşu devletler; “Bir gece ansızın…”  bir müdahalede bulunmazlarsa durulacak… kardeşi Afganistan gibi.