Dünyada küresel bir kriz hâkim. Bu krizi iliklerine kadar yaşayan İslam dünyası, aşamadığı bir fetret döneminin de içindedir. Kriz, tüm dünyanın; fetret ise ümmetin özelde yaşadığı bir hakikat. Asıl mesele; suçlanan merciler ve reçete olarak tatbik edilen çözüm modellerimizdir.

Müslüman ulema, Raşidin’den sonra genel anlamda yöneticileri ve devletin zihniyetini eleştiremedi belki de bu imkân ve kabiliyeti kendinde bulamadı. Bu durum, belki de bu imkân ve kabiliyeti bulanların icabına bakılmasının bir neticesiydi. Kerbela Katliamı ve müteakip asırda, mezhep imamlarına uygulanan ceza ve işkenceler, bu sonucu doğurmuş olabilir..

Zülf-i yâre dokunmak gerekirse günümüz aydın ve ulemasında mazinin aksine işleyen bir gelenek ve tarz sürmektedir. Genel anlamda, aydın ve ulemamızın sürekli eleştirdiği; devlet(ler), rejim ve bunlara yön veren seküler yasalardır. Bu eleştiri, yanlış da değil ama yetmez, yetmiyor. Yetmediği de ortada.

Sykes Pıcot’tan (1916) günümüze kadar karşı tarafların dayattığı bunca saçmalık yaşanırken; karşı cenah, adeta deneme ve yanılma metotlarıyla devleti, dolayısıyla bizleri yönetirken; ulema ve aydınlarımızın, karşı tarafları eleştiri dışında bir şeyler yapması gerekirdi. Halka rağmen dayatılan projelere karşı, yerli ve milli farklı projeler üretilmesi gerekirdi.

Bunları derken; projeleriyle alana inen; indiği alanlarda da meşru projelerinin bedellerini ödemiş olan Saideyn’i; ihvan Hareketi, Afrika, Hind kıtası ve sair bölgelerdeki ilim-irfan ve şehadet mekteplerini tenzih ederiz.

Bu gün, her Müslüman ülkede aslında İslam Ümmetinin fetretine çareler geliştirebilecek Ulema ve aydınlar mevcuttur. Sorun, yeterli bilgi ve birikime sahip kadroların yokluğundan ziyade, bu kadroların, sahip oldukları bilgi ve birikimlerini, tıkanmış ve tükenmiş rejim ve sistemlere karşı sahaya sürmemeleridir.

Halkı Müslüman ülkelerdeki rejim ve hükümetlerin bir açmaz içinde oldukları ortada. Ülkeyi yönetemiyorlar, halkları sefalete, kısır döngü çekişmelere boğmuşlardır. Gel gör ki aynı zihniyetler; hala yasama, yürütme ve yargıyı da ellerinde bulundurabilmişlerdir. Daha da garibi şudur: Bu tükenmiş işbirlikçi veya uzlaşmacı hükümetlerin her birinin içinde, yanında, civarında veya ötedeki dua makamlarında, bizimkiler(!) diyebileceğimiz ulema, aydın veya STK’larımız vardır Muavizeteyn ve Kafirun surelerine rağmen!

Bizimkiler; kendilerine ait olmayan çatının altında; kimisi harç, kimisi tuğla, kimisi demir, kimisi sıva ve sefahethanelerin bedeni, kimisi basılan merdiven veya eşik olmuş.

Birilerinin bir şeyler demesi, yapması lazım. Gerekirse zorlu alanlara yürümek lazım. Üstelik iman ve İslam’ın izzetine yakışır davranışlar sergilemenin önünde eskisi kadar risk ve korkular da yoktur.

Kendi kendimizi kandırmayalım. Yapılması gereken; az risk, az kötü adam olmayı ve statükonun sunacağı mera ve çayırlardan mahrum kalmayı göze almak; hepsi o kadar! Çok mu zor?

Tabi ki; “Kuru dava değil bu. İlm ister!/ Ben o kudrette ADAM(!) görmüyorum, sen göster!” denebilir ama mü’min anaların doğurduğu O ADAMLARIMIZ da vardır.

Kaynakları tükenen dünyamız; sahaya kusursuz ve korkusuz inecek; sahte projeleri, sahiplerinin yüzüne çarpacak tevhid ehli Ulema ve aydınların proje ve çağrılarını bekliyor wesselam!

 

HİSSE:

1-Dolar ey! Cebimizdeki şu kâğıtta dönen paralar ne olacak? Hükümetler, hangi kıbleye dönsün gelo?

Faizleri indiriyorlar, dolar azıyor. Faizi yükseltiyorlar üretim ve yatırım alanı kilitleniyor.

Yazı tura mı atsalar…?

Kumar veya Rus Ruleti deneyecekler gibi ama

Xwedê merivan şaş neke lo! Sakın aaaaa!

2-Siyasiler; CHP ve İYİ Parti’nin şahsında; "bir siyasi cinayet olacak, korkuyoruz" diyor!

Mecnun’a sordum:

-Korkuyoruz diyenleri; Saideyn’in, Seyid Rızaların… kabirleri çarpmış diyor.

Gundiler diyor ki; “fail-i mechullar, asit kuyuları, bir gece ansızın kaybolanlar…”  hepsi, hala gözlerimizin önünde….

Rüyalarımıza giriyor. Elimde değil.. Korğirem balam korğirem!

Köylü sözü der geçerim. Laik, demokratik, hukuk devleti olan ülkeme hakaret sayarım(!)

3-İlahiyat Fakültelerinde neler oluyor?

Muhalefet; İlahiyatlardaki “felsefe ve mantık..” derslerinden medet umuyor. Bu yüzden de İlahiyatların yerine, İslami İlimler Fakültelerinin düşünüldüğünü var sayıyorlar.

Doğrusu, ilahiyatlardan biz de pek çok şey bekliyoruz ama şu işlerin mantık ve felsefesine şaştık.

Ne diyelim: Allahumme sellu… Allahumme selli… Allahummme selle…

Şaştık kaldık Ehmedo Komsoro Xeftano! Xwedê jî we şaşbike lawo!!

4- Bizde en çok izlenen dizi ve filmler açıklandı.

2019 yılında ekranlara veda eden dizi Game of Thrones, hala zirvede.

Sıralama: 1- Squid Game (Netflix)

2- El Juego de las Llaves (Amazon Prime Video)

3- The Chestnut Man (Netflix)

Sorun şu: Müslüman gençlik elden gidiyor mu? Ya da gençliğimize hitap edecek sosyal medya, senaryolar, filmlerimiz nerede?

Bu da bir emperyalist haçlı istilası değil mi? Felaketin farkında mıyız?