İslami söylemleriyle duyduğumuz AK Parti milletvekili Resul Tosun, Cumhuriyet tarihinin en fazla can ve mal kaybına mal olan Kürt sorunu hakkında aşırttı(!)!

Dün; “Laiklik anayasadan kaldırılsın..” sözleriyle Anadolu’nun Yerlilerini umutlandırırken; bu gün, “Bizim oğlan bina okur. Döner döner yine okur” misaline gelerek;  umutları kırdı. Çözümü şu:

“Kürt kökenli vatandaşlar, Türk kökenli vatandaşların kullandığı hakların hangisinden mahrumdur?' sorusunun cevabı yoktur. Ülkede ne Kürt sorunu ne de terör sorunu kalmıştır… Bunun öteki adı emperyalistlerle iş birliğidir! Nokta ”diyor.

“İş bu rivayet yeni çıktı!”

Düşünebiliyor muyuz; bunca ağır maliyetlerin olduğu bir mesele için; “..sorun yokmuş, bir mahrumiyet yokmuş hatta bir terör sorunu da yokmuş. Dolayısıyla aksi her iddia, emperyalistlerle işbirliği imiş ve NOKTA!” öyle mi?

Xwedê te ji min negri lawo!! O zaman; Sayın Cumhurbaşkanının meclis kürsüsündeki konuşmasını dinle:

 “MHP’nin CHP’nin yöneticileri, şurada gitsinler, Meclis zabıtlarını okusunlar… bu gün karşı çıktıkları ne varsa o zabıtlarda görecekler. Hem de Gazi Mustafa Kemal’in nutuklarında görecekler. Kürt, Laz, Gürcü, Boşnak, Kürdistan… kelimelerini o meclis zabıtlarında görecekler..” derken; meclis alkışlara boğuluyor.

Dünden bu güne Kürt ve Kürdistan ile ilgili olaylara bakalım. Adaletin tecelli etmesi gereken bu dosyaların akıbetini görelim. İnsanlık onuru adına; Gayretullah’a dokunmadan, “hesabı serî olan” Aziz Allah Aşkı’na!

Sorun yoksa; Kurtuluş Savaşından daha çok can ve mal kaybına sebep olan Şark’taki te’dip ve tenkil hareketleri neydi? Kürdistan’daki katliamlar neden yapıldı? Sevgileri, nam u nişanları Kürdistan’ın derinine işlenmiş olan Şeyh Said’in, Seyid Rıza’nın, Said Nursi’nin; Hesananlı Rıza’nın; nice ağa, bey ve mana öncülerinin mezarları nerededir? Neden binlerce yıllık beraberliğin vefa borcu adına bu kabirler ve iade-i itibarları konuşulmuyor?

Bin yılların ötesinden Cumhuriyete kadar birlik ve beraberliğin, kardeşliğin adresi olan Kürt ve Kürdistan’a; kimler, neden, ne yaptı? Değişen şehir, yerleşim birimlerinin adları neden iade edilmiyor?

Devlet imkânlarıyla yürütülmesi gereken anadilde eğitim nerde? Açıktan ilan edilmese de Kürt diline karşı bir asimilasyon yok mu?

Yükünü 28 Aşiretten oluşan Afrin’de iki Arap aşiret dışında tamamı Kürt iken, neden Kürtçe yasaklanıyor. “Suriye’de, Kürt halkıyla bir sorun yok. Kürt kardeşlerimizin haklarını korumak için ordayız..” deniliyor ya! Hiç olmazsa bu resmi sözlerin doğrulanması ve dörde bolünmüş Kürdistan’ın 60 milyonluk halkına bir kardeşlik ve beraberlik mesajı için Afrin bir örnek olamaz mıydı? Haçlı istihbaratlarının cirit attığı, en küçük bir pürüzü acımasızca kullandığı Ortadoğu’da nedir bu red ve inkâr? Nedir bu tahammülsüzlük? Nedir bu aklıselimi devreden çıkaran hassasiyet? Bilmediğimiz tanımsız hassasiyetler(!) mi var?

Eşeğimin de bildiği hakikat şu? Kürt oylarına hitap edemeyen bir siyasi yapının Türkiye’de iktidar olma şansı yoktur. Bu sebeptendir ki; ilgili, ilgisiz her parti Kürt oylarının derin veya sığ sularına oltasını atıyor?

Atıyor atmasına da “zarokên xelkê terin MASÎYAN, yê me diçin KUSÎYAN (Elin çağası balığa, bizimki tosbağa (avına) gidiyor).

“Olur mu? Böyle olur mu?” Fosseptik akıttığın bir sulak alanda balık avı olur mu?

Tosun’un sözleri iktidarı ne kadar ilgilendirir bilmem ama, faturasının iktidara çıkacağı kesin.

Baksanıza; CHP’nin Kılıçdaroğlu’su; “HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz” deyip; Kürt ve Kürdistan’ın Zap’ına, Fırat’ına oltasını atıyor. Faili Meçhullerin Meral’ı bile hisse kapmaya çalışıyor!

Böyle bir ortamda, iktidar partisi, Tosun’un ipiyle kuyunun dibine inerse, çıkması mucize..

"Türkiye’de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. …ısrarla dayatıp iddia eden kim varsa kalbi Türk milletiyle bir atmayan namertlerdir..diyen Devlet’in ipiyle derinlere yüzen iktidarın, fazla açılmaması gerekir zannımca. Çükü, Bahçeli; nicesini o mesafelere kadar yüzdürmüş ama geri dönüşün imkânsız olduğu o mesafelerde bıraktığı da bir vakıadır.

Her seçimde ileri yol alan; Kürt Sorunu’na insanî ve İslami çerçevede çözümleri olan; Kürdistan’ın; “aklın zorlandığı, sorunların boğduğu..” her yerine, alnı pak ve çözüm reçeteleriyle giren bir HÜDAPAR da vardır. Etkili, yetkili ve tüm siyasi aktörlerin bu yeni ama kökleri derinde olan yapıyla konuşacağı, bunlardan dinleyeceği çok kıymetlerin olduğu açıktır.

Kürt oylarının; artık mevsimlik telkinlere, samimiyetsiz vaatlere karnı toktur. Bir sorun var hem de buz gibi!

İşte bunları “gören, konuşan, çözüm arayan, gasp edilmiş halkların iadesini konuşan hatta bunların üzerine sair hak ve hukuklar ekleyenler.. Kürt halkının nezdinde yer bulacaktır.

Aksine ise Çîrok çu dîyaran, rehm’l dê u bavê guhdaran!” (Masal bitmiştir…) wesselam!