Afganistan’a Batı’dan bakıca; 1920’lere kadar süren üç tane İngiliz işgali, ardından Demir Perde SSCB’nin sekiz yıllık ve nihayet ABD’nin 20 yıllık işgalini görüyoruz. Makedonyalı İskender’i de saymıyorum. 

Peki, bunlar kimdi?

Cümlesi, o dönemlerin en büyük güçleriydi, imparatorluktu, süper güçtü, yenilmez ordulardı.

Ne yaptılar?

Dünyanın her yerine davetsiz ve gururla girdiler! Osmanlı sonrası bizde de olduğu gibi girdikleri gibi de çıktılar. Bahşettikleri zaferlerle kahramanlaştırdıkları “millî kahramanlar” bırakarak; devleri cüceleştirip, cüceleri de devleştirerek; anayasalar, tüzük ve yönetmelikler dayatarak; kıt kaynakları, zenginlikleri; stratejik boğaz ve geçitleri.. nice –gizli/ayan- antlaşmalarla sağlama alarak çekip gittiler ya da hiç gitmediler! Bu, bir kadim gelenekleriydi!

Batı’dan bakınca biz yerliler de gördük.

Afrika’da, Ortadoğu’da, Asya’da; halkın iradesi gasp edildi, zenginliklerimiz… milyonların canı gitti.

Batı’dan bakıyorum; kendi vatanıma, vahyin merkezine, ötekilerin dünyasına, özellikle de İslam coğrafyasına!

Emperyalist Haçlılar son olarak; Afganistan’a da Batı’dan baktılar. Girecekler; mevcut düzeni yıkacaklar; işbirlikçi bir düzen ve yasalar dayatacaklar; bir “Milli Kahraman(!)” dayatıp; “bir gece ansızın” gideceklerdi. Yanlış, tam da buradaydı.

Yanıldılar; yoruldular, pes ettiler, nihayet yıkıldılar! Gerçi milyonların yüreklerini yaktılar ama net yenildiler!

Kapitalit canavar; en son Afganistan’dan çekilip Batı’ya gidince; arkalarına dönüp tekrar tekrar baktı. Karar aşamasında son bir kez daha baktı… 200 yıldır göremediği, anlayamadığı bir şeyi, kusursuz gördü ve anladı:

-Bu dünya; güç ve sermayesini ilah edinmiş Batı ve ileri karakolları (Yahudi)’nin insafına bırakılacak kadar değersiz ve sahipsiz değildir.

-Dünyadaki her hesaba müdahale eden bir “Güç” vardır.

-Sömürgecilerin hesabı, hızlı diriliş sürecinde olan İslam Coğrafyasında bozulmuştur. Bu süreç dünyaya da yayılacaktır.

-1979 İran İslam İnkılabı, Arab Baharı, Türkiye’nin Azerbaycan üzerinden kazandığı Karabağ Zaferi gibi kazanımlar; genelde icraat alanlarına inenleri, özeldeyse Müslüman Ümmeti, savunmadan hücum pozisyonuna geçirmiştir. *Afgan Cihadı ise emperyalist sömürgeci “Haçlı Korsanlarına”; bütün bu saydıklarımızın üstünde endişeler, korkular, kayıplar yaşatmıştır. Amerikan’ın, terörist dediği Taliban’la anlaşmasının anlamı da budur.

-“İmparatorlukların Mezarı olan Afgan dağlarındaki ‘öteki yalınayaklılarla’ başa çıkmak imkânsızdır!” tezi tescillendi.

Bu Şîrler Yurdu’na, sırasıyla “İngilizler, Ruslar ve nihayet Büyük Şeytan Amerika” girdi. Amerika; tam yirmi yıl kan, ölüm ve dehşet saçtı; iki trilyon doların üzerinde harcama yaptı. Bunun bir trilyon dolarını sadece kültürü bozmaya, toplum mühendisliğine harcadı. Başkent Kabil’de bir sosyete azınlık da oluşturdu ama Şeytan gibi, onları da terk ederek kaçtı.

Afganistan’a Batı’dan bakınca; devlerin iskeletleriyle fosilleşmiş mümbit bir toprak, imparatorluklar mezarı, bir “Şîrler” Diyarı görülür. Orası; ulaşılmaz zirveler, aşılmaz karlı dağlar; dosta da düşmana da her an sürpriz yaşatan iklim ve insanların; vatanını satarken, satın alan işgalciyi de bin kere satan azınlıkların da yurdudur. Batı; kendi mekânından bakıp bütün bunları gördü.

İslam dünyası da artık kendi penceresinden bakabilmeli! Dönüp bir daha bakmalı! İşte Afganistan! “Şu mezarda bir garip var” deme artık! “O mezara gömülmüş nice mağrur imparatorluklar var!”  Müslüman değilsen bile, insanlığın ortak aklıyla bak! Gör! 40 yıl Afganistan’da üç maymunları oynayan dünya, Afganistan’a karşı borçludur.

Hakikat şu: Afganistan; amatör haliyle, Şampiyonlar liginin şampiyonlarını yenmiş bir dünya şampiyonudur. Taliban ise; hataları vardır, bırakması gereken fazlalıkları da vardır ama aynı toprağın, aynı zihniyetin de son şampiyonudur.

Şu güzelliklerinin olduğunu da bilelim:

Taliban; “mazide hatalar yaptığını, kimi sahalarda yeterli olmadığını; diyalog ve istişarelere açık olduğunu; İslam dünyasıyla özellikle Türkiye’yle çalışmak istediğini; zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarını beraber işletmek istediğini..” her fırsatta vurguluyor adeta dileniyor.

Bu “gururlu kardeşlik çağrısı;” İslam Emirliği ve kadrolarını, rencide ve linç vesilesi yapmak, insanî ve İslami olamaz! “Mü’min, mü’minin aynasıysa;” Zaman; nasihat, istişare ve işbirliği zamanıdır!

Taliban istikrarı sağlayamaz, agresifleşir ve Afganistan yangın yerine dönerse; bir başka canavarın iştahı kabarabilir ki buruda sadece Taliban’ın suçu değil; İslami camia, yapı ve devletlerin de büyük suçu olacaktır zinhar biline!  

İşte 1979’lardan sonra gözlerimiz buğulanarak söylediğimiz marş:

“Zafer muştusuyla girin Kabil’e/ Girin Mücahidim Allah aşkına!” işte kardeşlerimiz yine Kabil’e girdi hem de ezber bozarak, destan yazarak! Daha ne olsun!

Batı’dan bakınca net görülen Afgan Cihad Mektebi ve dağlarındaki Penc Şîrlerin Destanı’nı biz de görelim!

Her konuşan sorumludur! Afganistan, 40 yerinden yaralıdır; işleri zor, yükleri ağır; fitnenin keskin nişancıları pusuda.. ey Ümmet.. Vesselam!

 

HİSSE:

1-Oxford Üniversitesi'nden mezun Afganistanlı Syed Ahmad, İletişim uzmanı olarak Motorola ve Telefónica için çalışmış. Yolsuzluğu önleyemediği için 2018’de bakanlığı bırakmış(!).

Almanya’da Saati 12 Avro’dan yemek dağıtıyor. İslam Emirliği, böylesi kimlikleri renklerine bağlamalı… Başarı, istikrar ve iz’an için. 

2-Türkiye ve Mısır’ın; maslahatgüzar üzerinden yürüttükleri işleri, elçilik düzeyine çıkarılacakmış(!)! Alınan kararda; “iki ülke, hükümet ve cumhurbaşkanlarının basında eleştirilmemesi; muhalefetle görüşülmemesi..” de varmış(!). Şaka gibi!

Doğruysa; gaz verdiğimiz mazlum Mısır halkı ve İhvan’ı infaz etmenin ta kendisi!  Gayretullah’a dokunur! Allah muhafaza, 1945’te Ruslara teslim ettiğimiz Azerilerin yaşadığı İkinci Boraltan  Köprüsü Katliamı yaşanır ki;

El-insaf, el-iz’an, el-vicdan…

3- Perinçek; "Yargıtay duayla açılmaz. Duanın yeri camidir, evlerdir…” demiş.

İş bu sözlerin aşinasıyız! Eyba reş, fedîya giran… Şu nesli tükenmekte olan fosili, kimler konuşturuyor..?

Fesubhanallah…. derinçek… Kime, neyi anlatmak istiyor?