Siyonizm’in, bayramlarımıza özel, gurur ve onurumuzu, ilk kıblemizi hedef alan saldırılarının altında yine bir Kurban Bayramı...

Hayırlı ve hayırlara vesile olsun! Seküler emperyalizm ve manevi hastalıkların kuşattığı ümmetin diriliş, tevhit, direniş ve kutlu zaferlerine vesile olsun!

Kurban; İslam’ın ana nâslarında özel vurgulanmış bir ibadet olmasına rağmen, sair din ve inançlarda da olan bir ibadettir. Biz ise atamız İbrahim’den öğrendik! O ne güzel bir ata; ne güzel bir öğretmendir; ne güzel bir inkılapçıdır ve ne kadar da içli ve Allah’ın dostu bir yarendir!

Nemrudî despotik eğitimin; düzmece ilahları öğrettiği bir ortamda; o kadar karmaşanın ve cehaletin içinde Rabbini buldu! Çocuktu ama tüm sahte ve yalancı ilahları reddetti! Bununla kalmadı, sahte ilahların haremine girerek; her birinin başına İbrahimî bir balta indirdi; kutlu baltasını da en büyüklerinin boynuna astı; çaresiz sessiz çoğunluklar; en büyük ilahın dahi ne kadar çaresiz kaldığını görsün diye!

Gördüler ama korku, cehalet ve çıkarın kulları; kula kulluğu aşamıyordu..

İbrahim sorular sorarak, “kendilerine fayda veya zarar veremeyen taş ve tahta ilahlarının acizliğini göstermek istiyordu. Hakkın hakim olacağı bir zaman ve zeminde, Nemrudî yargı ve kolluk kuvvetlerinin müdahalesi geliyordu.

İbret-i alem için ateşte yakacaklardı.. ama ateş, İbrahim’i değil, Nemrud’un düzenini yaktı.

Masumiyet ve hakikatin tüm delileri ortadayken, İbrahim’in Urfa’dan başlayan yolu; Ortadoğu’nun köy, kasaba ve şehirlerinden geçerek Mekke’de destanlaştı.

Cana yakın, içli ve dost canlısı olan İbrahim; maddi-manevi putları kırdıkça, putlar yoluna diziliyordu. Nice putları kıra kıra Mekke’ye varmıştı.

Sevdiği bir kadını kucağında bir çocukla bir çölde bırakmak kolay bir imtihan mı? Zorun da ötesinde zor bir imtihan ama o da geçildi.

Kader; İbrahim’i, İbrahim’in Âl-i Beytini ve neslinden gelecek zürriyetini hep zorlu imtihanlarla denedi Kerbela katliamına ve mutlaka kıyamete kadar…

Bir yol ki; kıyamete kadar ateş çemberlerinden bariyerlerle, kılıçlara verilen masum-pak kellelerle Niam Cennetlerine varıyor. Öksüz, hor ama uğruna pervane olan gurur abidesi şehitlerin tükenmediği bir kurtuluş ve lezzetler yolu.

“Ya Rebb îmanê dixwezin em mudam/ Jêrê Âla ya Muhemmed Wesselam”

Söz biter, imkânlar tükenir; insanlar cehalet ve gafletin pençesinde inler ve “Allah’ın yardımı ne zaman” diye lisan-ı hal ve lisan-ı kal ile semaya yönelirler…

İşte böyle bir ortamda, milyonları belki de milyarları insanlık şeref ve onuruyla buluşturacak kurban ve kurbanlar çıkar meydana.

Haklıdırlar; dünyada geçerli tüm yasalara göre masumdurlar ama azınlıktırlar hatta çoğunlukla tek başına ama kararlıdırlar!

İbrahim(a), zaten bu kararlılıkla “küçük, orta ve nihayet büyük Şeytan’ı” recm ile yere serdi; bu teslimiyetle İsmail’inin boğazına bıçağı çaldı.

Bir kereyle yemedi; yine çaldı, yine çaldı, yine çaldı! Hiç kusur etmedi ama Rabbi bunca imtihanı kusursuz geçen Halilullah’ını elbette bu zorlu sınavın mutlu sonuna ulaştıracaktı.

Artık “Kır şu evin putlarını İbrahim” diyemiyoruz! Çünkü İbrahim tüm putları kırmış, Putlaşanları da zelil etmişti ama biz; adadığımız halde kurbanımızı ve kurbanlarımızı vermiyoruz..

Kurban ediyoruz; asırlık hatta milenyumluk kadim davaları kurban ediyoruz. En temiz kelime ve kavramları, nice kirli işler için kurban ediyoruz.

İşte tam da bu yüzden dargınım; adliyelerdeki “Adalet mülkün temelidir” cümlesine; “barış, insan halkları, dostluk, vefa ve bilmiyorum kaç defa küstüğüm sefa” kelimelerine dargınım!

Adalet ve hukuk kavramları endişemi gidermiyor.

Evlenmeyi düşündüğümüz ama nice endişelerimizden dolayı henüz evlenmediğimiz bir hanıma ana ve babamızı sorgusuz ve peşinen kurban ediyoruz.

Yuvadaki sıcaklığı, dışarının zemherisine kurban ediyoruz.

Söz kurban, ahit kurban, ilim irfan ise cehalete kurban!

Sıra bizde.

Rabbimizin fermanı: “Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hac, 22/28),

Kurban edeceğiz; kurban etlerinin en hasını kavurma yapmadan; hayran kaldığımız helal hayvanlardan; yiyeceğiz ama çoğunu muhtaçlara yedirerek; içirip giydirerek, biriktirdiklerimizi kurban edeceğiz!

Rabbimiz; mazlumların gurur, namus, onurunun; Hakk’ın Sancağının kurban olmamızla yükseleceği, bir imtihan ortamında, gönül huzuruyla kurban olabilecek yüreklerden eylesin! Âmin wesselam!