Afganistan tüm eksiklik ve aksiliklerine rağmen İslam’ın uç beyliğidir, cihad ve şehadet mektebidir dahası, küresel emperyalizmin ölümcül yaralar aldığı sert kayasıdır. Bu yönüyle de muvahhid zihniyetin gururudur; özlemidir, vuslatıdır, başpehlivanı ve nihayet sertacıdır.

Şark’ın medrese ve aşk dolu irfanı, orada Garb’ın mektep ve entellerine unutulmaz dersler vermiştir, vermektedir hem de diz çökmüş bir ümmete rağmen.

Asya’nın Kilidi Afganistan; İran, Pakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan’la komşu.  Kuzeydoğuya uzanan diliyle Çin ve Hindistan gibi devlere uzanan bir kemankeş. Türkî Cumhuriyetler vesilesiyle Rusya’ya da komşu olduğunu diyebiliriz.  Bu konumuyla Afganistan’ın geçmiş ve geleceğe ait anlatacağı çok; efsane ve destanı vardır! Duy ve gör Müslüman!

Afganistan azametinin somut delilleri de vardır.

Başta, üzerinde güneşin batmadığı İngiliz İmparatorluğu işgal ettiği Afganistan’dan hezimetle çıktı. Sonrasında SSCB, büyük acılar yaşattığı Afganistan’dan yenilgiyle çıktı.

Ne var ki koca Rusya’ya bu yenilgiyi yaşatan Mücahid  gruplar, zaferle girdikleri Kabil’de bir türlü birleşemediler..

Birliğin oluşmamasında; müdahil ülkelerin payı büyük olsa da mücahit grupların kendi özel hesapları daha etkin oldu denebilir.

Sonuçta zoru, büyük acılarla başarmış Mücahid grupların, bir birlik oluşturacak kabiliyet, tecrübe ve birikimi oluşmalıydı.

Hiziplerin yaşadığı bu kargaşa ve israf; Taliban’ın zaferini hazırladı.

Bu kadar dağınık ve yaralı bir coğrafyanın da ABD gibi bir leşçinin dikkatinden kaçmayacağını da zaten biliriz. 

ABD; 2001’de mirasçılarının bıraktığı yerden işgal ve katliamlara devam etti. Taliban’ı kısa sürede devirse de sadece şehir merkezlerine hakim olabildi. Amacı; alana hâkim olup kıt kaynakları, diğer zenginlikleri sömürmekti ama maddi manevi ağır kayıplar verdi.

Maşası olan NATO’yu dahil ettiği bir haksız savaşta, gittikçe yalnız kaldı. AB ülkeleri, parlamentolarında veremedikleri hesaptan dolayı birer birer çekildiler. Cehennemdeki Şeytan gibi Büyük Şeytan ABD’yi terk ettiler.

Şark Kurnazlığı’ndan mıdır nedir bilmem ama kimsenin kalamayacağı bir ateş hattında Türkiye hala mucizeler peşinde gibi! ABD’nin deyimiyle, anlaşırlarsa; Kabil Havaalanı ve belli merkezlerin hizmete devamını Türkiye sağlayacakmış(!?).

Taliban. “Geride kalanları işgalci sayarız” dediği gücün, ABD’yle anlaşmaya çalışan Türkiye olduğu açık.

ABD, Türkiye’yi Vesayet Savaşı’na zorlamak için şartlarını ve baskılarını arttırıyor. Afganistan konusunda iki dil kullanan Türkiye’nin; “Afganistan’da kalmamızın şartı, lojistik ve ekonomik.. desteğe bağlı” demesi endişe vermenin de ötesinde ürkütücü.

Taliban’ın, beğenmeyeceğimiz yönleri olabilir ama bunlar Afganistan’ın kendi iç meselesi ve gerçeği. Biz bunları düzeltemeyiz. Bizim işimiz de değildir.

Türkiye’nin yapacağı; İstanbul Görüşmelerinin gerçekleşmesini sağlamak; grupları uzlaştırabilmek; oradaki etkili gruplara, istikrar ve birlik adına söz söyleyebilecek bir kardeş konumunda durabilmektir. İman, izan, insaf ve insanlık onurunun istediği de budur.

Destan ve efsane diyarı Afganistan’a bulaşanlar şu ana kadar hep emperyalistler oldu. Davet edilmemişlerdi, sevilmediler, lanetlendiler, recmedildiler ama buna rağmen bulaştılar. Biz onları; emperyalist, sömürgeci Haçlı Şövalyeleri olarak bildik. Allah’ın yardımıyla, Afgan halkı; “geldikleri gibi giderler” demedi; “teçhizatlarını, leş ve kayıplarını bırakarak, yaralılarını alarak giderler” dedi ve öyle oldu.

İngiliz Sky News; ABD’nin teçhizatlarının ağır olanlarını taşıdığını; binlerce Afgan askerinin Tacikistan’a veya Taliban’a sığındığını; nice araç gereç, silah ve teçhizatın devralındığını… yazıyor.

Taliban’a sığınan askerlerin; "Günahlarımız için bizi affedin" dedikleri; Taliban’ın da; özrünü kabul edip onlara tek tek sarılırken "Sorun yok… kardeşiz.. " dediğini de yazıyor. Bunlar, güzel sahnelerdir.

 ABD’li Orgeneral Miller, Bağram üssünü boşaltmadan bir gün önce dedikleri; yarın olacakların habercisi gibi. "Şu anki haliyle devam ederse, iç savaş kesinlikle gerçekleşebilecek... Hava saldırısı olmadığını görmek isterim, ancak hiç hava saldırısı olmaması için tüm şiddeti durdurmanız gerekir" demişti.

Yani; “Karışmayın, gidiyorum” diyor ama “giderken de yakıp yıkacağız; iç savaş çıkaracağız..” diyor.

İşte böyle bir Afganistan’a Türkiye bulaşmamalı; bulaşırsa Suriye ve Irak’ta kınadığımız Vesayet Savaşçılarından oluruz ki bunu, Sakarya ve Fırat paklayamaz; Anadolu’nun saf ve masum çocuğu kaldıramaz. Ayıptır, günahtır, cinayet olur biline!  

 

HİSSE:

1-Süleyman Soylu Yalnız mı? Devletin Bahçesi varsa ki vardır ve mirî maldır. Yani halka aittir. Yasama, yürütme ve yargıyı yürüten bir meclis ve bakanlar kurulu; bunun da başı olan bir Cumhurbaşkanı varken;

Devlet Bahçeli; “Kim demiş Sayın Soylu yalnız diye? Kim demiş Sayın Soylu kimsesiz..?”

Soylu, cevaben: “Bahçeli’ye …minnet ve şükran duyuyorum. Allah razı olsun" diyor.

Burda sorun var!

Tantan; “Bu söylemle bir hamle yaptığı yok… MHP siyasetçileri inandırıcılıklarını yitirmiş.. Türkiye'de tek kişiye tabi bir hükümet sistemi var…” dese de bawerim, îşek ecêw u şaşîyek he ye!

Acaba Bahçeli; Soylu’yu Cumhurbaşkanı’na karşı mı koruyor? Yine endişelenmemiz gereken Paralel yapı; cephe ve operasyonların ayak sesleri mi?

Gül, Davudoğlu.. niceleri gitti. Değişim sırası Soylu’da. Kendisi de biliyor ama direniyor mu? Walle nizam!

2-Covit; yılmıyor, yıkılmıyor. Birinci mutasyonlu virüsle irkildik, ikincisi bastırdı.

Hazır ol vaktine Nemçe Kralı; "üçüncü mutasyon içeren covit;  “Yer götürmez asker ile geliyor!”

Rabbim bin bir dert vermiş/ Beraber DERMAN vermiş!

O zaman, haydin aşıya!