Soruları cevaplayarak Suç Örgütü lideri Peker’i tanımaya çalışalım.

Peker kimdir? Neleri, neden söyledi? Nihayetinde ne oldu?

 

Peker kimdir?

Etkili kahir ekseriyete göre; kuruluşundan günümüze kadar işleyen devletin kendisidir.

Bunu; Milli Şeflerin Üç Aliler Mahkemesi’nde de görüyoruz. Bunların verdiği idam kararları TBMM onayından geçmiyordu.

Şunlardı:  Şark İstiklal Mahkemesi Başkanlığına Ali Çetinkaya (Afyon); üyeleri Kılıç Ali (Gaziantep) ve Ali Zırh(Rize)’ydi. Necip Ali(Denizli mebusu) savcıydı. Buna; 3+1’lerin Mahkemesi de diyebiliriz.

Dönemin te’dip ve tenkillerinde Peker’i görüyoruz. Dersim, Zilan, Genç, Palu, Ağrı; İran’ın Mahabat’ında; Saddam’ın Halepçe’sinde aynı devletin zihniyeti işledi.

Aslında değişen pek bir şey olmamış. Bakış açımız, yorum ve suçladıklarımız değişmiş. Belki de bu işin raconu buymuş! Devlet dediğimiz şey de bu hengâmede belki de kendini arıyor-muş tıpkı bizim de kendimizi aradığımız gibi.

“Tam kırk yıl saatim işlemiş ben durmuşum!/ Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurtmuşum”(nfk) gibi.

Uçurtma uçurtsak da Yunus’u da bileceğiz: “İlim, ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir/ Sen kendin bilmezsin/ kuru yere YELMEK’tir!”

Dediklerimiz; insan veya doğadaki yellemelerden(!?) değil, gerçeklerdir.

Peker’in bizzat kendi Cemaziyel Evveli ve videolarından; bir zamanların başbakanı Çiller’in ifadelerinde; bir zamanların emniyet/içişleri bakanlığını şekillendiren Ağar’ın icraatlarında; “terör sadece silahla çözülmez..” diyen Eşref Bitlis suikastında; “Devlet gerekirse rutinin dışına çıkabilir..” diyen mazideki başbakan/cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in tarzından pekala anlıyoruz.

Neler söyledi?

“Dinle şu NEY, nelerden şikayet etmede/ O, (kovulduğu YAR(!?) Diyarından) Uzaklıklardan (ta derinlerden) hikâyet etmede!”(Mevlana).

Peker; aslında Milli Şef ve günümüze kadar olan macerayı anlattı(!).

Özetlersek; yakın geçmişteki Beyaz Torosları;  kaçırma, tehdit, suikast ve faili meçhulleri(!?) anlattı. Hrant Dink, Uğur Mumcu; Kıbrıs’taki gazeteci… vb.

*Beyaz Toroslar demişken; Malazgirt’teki aynı manzaradan Urfa’ya hicret eden, Cami avlusundaki Şehid Ramazan’ın kulağı ve cennetteki tahtı çınlasın!

Kürt ve Kürdistan üzerine yapılan sistematik kimi hesapların son üç-dört rakamlarını verdi.

İktidar, kimde olursa olsun kat’a değişmeyecek çarkın dişlilerini gösterdi. En masumunu(!?) örnek verirsek; sayın Binali Yıldırım’ın oğlunun; bizde dahi maskenin sorun olduğu bir dönemde; esrar ve eroinle bilinen diyarlara maske göndermesi ki, dediklerini doğrulayan bir resmi kayıt yok. Gülümseme ve mizahlarıyla bilinen Yıldırım’ın ezilip büzülmesi, sararıp solması, telaşı, şaşkınlığı.. bir şeylerin deliliydi..

Diğer yetkili ve etkilileri de varın siz düşünün.

Suç örgütü liderinin itirafları; “makam ve mevkiin, zirvelerin aşk ve cilvesinin” nelere kadir olduğunun delilidir. Bunlar “Bizim Çocuklar” olsa da değişen bir şey olmamış anlaşılan.

Cezîrî’nin deyimiyle; “Derkete nava pencere/ Dil girtî da ber xencerê/ SED ZAHİD êxistin jêrê/ Wê nazik u Leb Şekerê” Penceredeki (güzelin nazarına vuruldum), gönlümü hançerledi/ O nazik ve şeker dudaklı (güzel)’ler; yüzlerce ZAHİDİ tahtından (imandan) etti).-

Bizimkiler de bu cazibeye kapılmış. Şunu demek istiyorlar: “Göz gördü gönül sevdi/ Benim ne günahım var(!?)”

Neden söyledi?

Beyaz Türk’ken ummadığı bir anda Zenci oldu veya zencileştirildi; acınır hale düştü, düşürüldü…

Çok suç ve günaha şahit ve ortak olmuş… Çare olarak bulaştığı suç ve günahları kamuya anlattı.. “Hadi artık duyun lo! Daha da söylerim haa..” dedi.

Nihayetinde ne oldu?

Olan oldu? Her kes kendine düşen nasibi aldı. Bizlere de zaten şüphe etmediğimiz karanlık, suç ve günahlara ait birinci elden bir şahidi dinleme ve “çatılardan yankılanan çirkefleri” duyma düştü.

Bu işin sonunun Suç Örgütü liderinin dediği gibi gitmeyeceği belliydi. Bir yerlerde susacak; itiraflarını yalanlayacak, salağa vuracak; hışırtı/karaltıların ötesinde gördüğümüz necasete; “Korkmayın! Kedidir kedi…” diyecekti.

Perşembenin gelişi, Çarşamba’dan bellidir ve o oldu. Belli ki birileri, bir şeyler anlattı. Birileri de anladı. Dediklerinin yanlış anlaşıldığını; aslında şunu demek istediğini..” diyerek aklımızla da alay edecekti.

Millet olarak bizlere yakışır.. Yeriz hemi de yutarız… mı acaba?

Bildiğim; “Sanma ki ey Hace (Mahşerde) zer u sîm isterler/ Yevme la-Yenfe’u’da (Kimsenin kimseye fayda veremeyeceği Gün’de)  Kabl-i Selim isterler”

Çıkarılacak çok ders, alınacak nasihatler var bilene! Beriyiz İlahi! Wesselam!

 

HİSSE:

1-Suç Örgütü lideri Peker; dalga geçer gibi konuştu. Bu; çete ve mafyanın töresidir; şaşmadım ama şaka maka epey mühim şeyler de ifşa etti.

Allah veya şeytanın adıyla kandıranlara duyurulur: Allah konuşturur!

2-Filistin işgalcisi İngiltere; 1935-39 yılları arasında 5.000 Filistinli öcüyü idam etti. Amaç, direnişi koordine edecek kadroların imhasıydı.  

Allah’ın hikmeti; o şehidlerden İzeddin el-Kassam (1935); bu gün TUGAYLARIYLA Siyonizmi zelil ediyor!  Kassam Tugayları’nın kulağı çınlasın; darbeleri isabet bulsun!

3-PKK; her fırsatta Güney Kürdistan’ın yerleşim birimlerine; red ve inkârla kadim değerlere saldırıyor; çocuk ve gençleri kaçırıyor. Haçlıların yanında, Haçlı Paraleli olan Hakim milletlerin(!) de oyununa geliyor..

Kemalizm’e özeniyor. Çaresiz bir Kürd’e dahi ihtiyacının olduğu bir zemindeki inkarcı/asiliğiyle;  Kürd ve Kürdistan’lı olmadığını belgeliyor!