Yerli ve milliye dayatma ve darbeler artık olmaz Yerli ve milliye Y denilen ülkemde, “Atatürk’e rağmen dayatılan Atatürk” adına cezalar verilmeye devam ediyor. 

Garabet şu:

Mersin’in Çamlıyayla ilçesi Ülkü Ocakları bir proje kapsamında, 7 Nisan 2021’de okullarda “Mustafa Kemal Atatürk Gençler İçin Nutuk” adlı eserin dağıtımını ister.  MEM bünyesinde Eser İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu toplanarak kitabı inceler ve kitabın okullarda dağıtılmasının sakıncalı olacağı kanaatine varır.

Milli Eğitim Müdürü Mustafa Bakkal imzalı gerekçe şu: “Mavi Çatı Yayınları’ndan çıkan Mustafa Kemal Atatürk Gençler İçin Nutuk” eserinin incelendiği, kitabın 25. Sayfasında Osmanlı padişahı Vahdettin’e yönelik ‘soysuzlaşmış, alçak’ ve dönemin Osmanlı Hükümetine yönelik ‘aciz, haysiyetsiz ve korkak’ ifadeleri kullanıldığından; 5. Sayfada, ‘Öğretmen sopayla vurmuştur’ denilerek öğrencileri olumsuz etkileyebilecek şiddet ve 24. Sayfasındaki görselde,  ‘Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün elinde sigara ile gösterilerek’ öğrencilere olumsuz örnek teşkil edecek ögelere yer verildiğinden söz konusu kitabın öğrencilere dağıtılması uygun görülmemiştir” denilmiş.

Bu arada basının ulaşmaya çalıştığı Çamlıyayla Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Kayabaşı; konuyla ilgili görüşmek, herhangi bir açıklama yapmak da istememiş.

Burası da ilginç. Yanlışa alet olduğunu anlamış olmalı(!?)

“Dananın altında buzağı arayan” CHP, Cumhuriyet gazetesi ve avenesi; olmayan ateşe benzinle gitmiş; durumdan vazife çıkarmıştır.

Olayda şaşılacak bir şey yok. MEB yönetmelik ve tüzüklerine karşı bir aykırılık da yok. MEM inceleme komisyonunun kararında da olması gerekenler var.

Dağıtılan kitap, belli ki amatör bir ekibin, tarihi gerçeklerden uzak, şahsi emel ve hassasiyetlerine göre hazırlamıştır. Yani tarihi gerçeklere -muhtemelen kendi hassasiyetlerine- rağmen hazırlanmış. Yani yetkili bir kurumun rahatlıkla “olmaz” diyebileceği bir kitap ortada.

Kitabı hazırlayanlar; belli ki maksatlı davranmış veya en azında insan aklıyla dalga geçmişler.

Sorarlar: Mustafa Kemal’e güvenip, ona vatanın bekasını teslim eden, görevli olarak onu Samsun’a gönderen Sultan Vahdettin “soysuzlaşmış bir alçak” mıydı?

Viyana Kapılarına dayanan; Ümmete halifelik yapan Koca bir Osmanlı; “aciz, haysiyetsiz ve korkak” mıydı? O diyarlara; vize ve pasaportlarla ancak varabiliyoruz.

Ayrıca hayatla yeni tanışan geleceğimizin teminatı gençlere, “sigarasını tüttüren bir Mustafa Kemal’in” dayatılması, hangi bilimsel tezle açıklanabilir?.

Ayrıca böyle giderse, başka bir grubun, “kendi Atatürk’ünü” dayatmayacağının garantisi var mı?  

Birisi insan olan Atatürk’ten; birileri de tanrılaştırılmış bir Atatürk’ten; ceza ve bastırmanın aracı bir Atatürk’ten bahsedebiliyor ülkemde. Bunu geçmişte de çok gördük.

MEB, insan olan Atatürk’ü artık sahaya çıkarmalı en azında eğitim ve bilim kurumlarına sunmalıdır. Mesnetsiz, keyfi gerekçelerle can yakmanın, kelle almanın anlamı ve izahı olamaz.

Bu vesileyle, formalite bir teftişle görevden alının Çamlıyayla milli eğitim müdürü göreve iade edilmelidir.

Churchil’in, Lenin, Hitler, Pehlevi Şahlarının… korku olmaktan çıktığı hatta makul müzelere kaldırıldığı bir dünyada, bizdeki faniler de makul yerlere konuşlandırılmalıdır. Tanrıların can aldığı, tanrılar adına kurban kellelerin alındığı, rüyalara hükmedildiği zaman ve zemin çok gerilerde kaldı.

Allah’a inanan bir toplum olarak kimlik, tarih ve inancımıza inat cahillikler yapılıyor. Sanatımız dahi cahiliye dönemini aşamıyor.

CHP’li Sinop belediye başkanı; partisinin açlık-sefalet edebiyatı yaptığı bir ortamda, Sinop’un her caddesine heykeller dikmekle meşgul.

Düşünebiliyor muşuz; 1000-2000 yıl sonra antropologlar Anadolu’da kazı yaptıklarında, 21. Yüzyılda, puta tapanlardan bahsedecekler.  Lat, Uzza, Hubel gibi olmasa da postmodern yorumlar yapacaklar. Dayatma ve akla inadımız, komünist, faşist ülkeleri gölgeliyor.

Netice olarak; Mustafa Kemal’e rağmen CHP’nin konuşlandırdığı Atatürk, mazide çok can yaktı. Bunun izahı vardı; yakışırdı da ama “Tanrılaştırılmış liderlere değil, gerçek kahramanları aradığını  her fırsatta diyen; “Dindar Türkiye..” diyen; “İstanbul Sözleşmesinden sille yediğini anlayan” bir iktidar en azında şu Milli Eğitimdeki keyfi yasak ve dayatmaları, akla inat uygulamaları acilen aşmalıdır.

Masum canlar yanmadan, ahlar musibete dönüşmeden! Eski Türkiye’nin pusudaki karanlık keskin nişancıları ve bunların Paralelleri durumdan etkin vazifeler çıkarmadan kendimize gelelim vesselam!