Sosyalist Nasyonalizm, AB ülkelerine ve dünya halklarına ağır bedeller ödetmiştir. Yaşamı; “Ben ve Ötekiler” diye ayırıp; red ve inkârla yürümüş; imha ve infaz etmiştir. Buna rağmen bu gün, aynı faşizmin duyulan ayak sesleri, başta AB olmak üzere, AB’nin beraber yaşadığı ulus ve inançların güven ve istikrarını mükerreren endişelendiriyor, ürkütüyor.

Nasyonalist Sosyalizmin, Hitler ve Mussolinilerle ne felaketlere sebep olduğunu bilen insanlar olarak, bu gün Fransız meclisinin aldığı faşist kararlar için endişelenmek zorundayız!

Nam-ı diğer etnik milliyetçilik, ırkçılığın ilk teorisyeni, Fransız M. Barrês (1898); Marxist Sosyalizm (Sosyalist milliyetçilik)’e “liberal bir zehir” der.

Almanya ve İtalya merkezli faşizm, aynı teori ve tepkiler üzerine inşa olmuştu. Dönemin(1920) Almanya’sının Sosyal Demokrat, liberal ve komünistleri; bu faşist tehlikeye karşı teyakkuza geçeceklerine hafife aldılar; Nazi (Naczi) yaftasıyla yetindiler; 

Latince erkek adı olan İgnatus kelimesinin kısaltılmış şekli olan Nazi kelimesi; “beceriksiz, aptal, ucube insan..” anlamlarıyla, Nazizm’i yaftalamada yeteli olsa da Nazizm’in sebep olduğu Avrupa ve dünyadaki yıkımı önlemede yetersizin de ötesinde kalmıştır.

Keşke zamanın siyaset ve bürokrasisi; bu dehşet için “bürokratik, siyasi hatta polisiye tedbirleri” de zamanında alabilseymiş!

O zaman; gözü dönmüşler iktidar olmaz, dünya savaşı olmazdı. Kıt kaynaklar talan olmaz, milletlerin tarihine derin kazınan travmalar gerçekleşmez; insan, insanı avlamaz, 100 milyonlar telef olmazdı.

“Tarihi ibret diye tarif ediyorlar/ Hiç İbret alınsaydı tekerrür eder miydi?”(Akif).

Faşizm, red ve inkârın bizzat Avrupa’ya nelere mal olduğunu en iyi bilen yine Avrupa’nın kendisidir.  Kapitalizm ve faşizmin o diyarlarında doğup dünyaya yayılan o “-izmler;” yaşanmadık acı, telef olmadık can ve namus, bunalmayan ruh, parçalanmayan yürek, yıkılmadık değer bırakmadı.

Gelinen sonuca bakın. Yıl 2021, yer dünya kültür ve edebiyat markalarını(!?) yetiştiren Fransa. Müslümanları hedef alan "ayrılıkçı" yasa tasarısı, Ulusal Meclis’te kabul edildi. Oylamada, 151 oya karşı 347 oyla onaylanıyor. 65 milletvekili ise çekimser..

Yazıklar olsun! 347, belli ki insani değerlerden, medeniyetten vazgeçebilmiş ama 65 çekimsere de yazıklar olsun!

Avrupa en başa dönüyor yani red/inkârın, faşizmin kendilerini yaktığı o karanlık dönemlerine.

Avrupa Konseyi Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Genel Raportörü Malcolm Jallow, kınadığı yasa için şunları diyor: “Yasa, açıkça Müslümanları hedef alıyor; damgalıyor; terörist tehditlerle ilişkilendiriyor. Fransız kanunlarına bile ters olan yasa, Müslümanların özgürlükleri ve sivil toplum çalışmalarını sınırlandırıyor. İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de aykırı.  İronik bir şekilde, insan onuru ve cinsiyet eşitliği; anayasal değerleri korumayı amaçlayan taslak mevzuat, aslında anayasayı da sarsıyor. Din özgürlüğünü aşırı derecede kısıtlayan hükümler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9. maddesine aykırı. Müslüman kadınları ötekileştirip bir nefret, hoşgörüsüzlük ve nihayetinde şiddet ortamı oluşturmaya katkıda bulunacağından derin endişe duyuyorum"

Özellikle Fransız halkının düştüğü durum ve geldiği nokta hem şaşırtıyor, ürkütüyor. Fransızlar ve Avrupa hangi düşünürleri/kimleri okuyarak böyle dönüştü? Monteyn, Descartes, Coorneille, Moliere, Fontaine, B:Pascal, Russo, Lamartine, A.Dumasların dediklerini kimler okudu? Shakespereleri; Geothe’nin A’raf’ında iblis dediği Mefisto’nun neler yaptığını/yapabileceğini okuyamadılar mı?

ABD gibi; “Afganistan’da kalıcı ve adil bir barış ve Afgan halkı için daha parlak bir gelecek sunmak için sivil ve ekonomik yardımlarımızı kullanacağız" diyerek; insanlığı ürküttükleri biliniyor!

Hem unutmasınlar; coronanın tehdidindeki dünyamız; kapitalist emperyalistlerin olmayan insafına bırakılacak kadar değersiz ve de sahipsiz değildir. “Mülkün ve mazlumların sahibi Azizuntukam” vardır wesselam!

HİSSE:

1-İHO EBRAR; zor zamanda, kıt imkanlarla mazlumlara el atarak; Hakk’ı konuşmaya devam ediyor. Bu vesileyle Yeğenim, gururumuz Yunus Yıldırım Hoca; babası adına Uganda’da Abbas YILDIRIM Camisini -ilk ezanını da okuyarak- açtı.

Gönderdiği görüntü ve fotoğraflarla; o mazlum coğrafyanın “Ebuzer, Ammar ve Yasirleriyle nasıl bütünleştiğine şahit olmak, gözlerimizi buğulandırmıştır.

Evimizin banisi, Metin Yüksellerin yoldaşı Ağabeyim Molla Abbas’ın mekânı cennet olsun. Var ol Yeğenim!

“Bir mabedle(!) sakî bizi gamdan azad eyledi/ Şad olsun gönlü onun gönlümü şad eyledi”(Dehhani).

Nereden nereye demeliyim. Mazlumlar ve Muztazaflar olarak; “…kimlere, nerelere, nasıl gidelim; kime anlatalım..” dediğimiz günlerden bu günlere erdiren; İHO EBRAR’la dünya kapılarını açan Rabbime sonsuz hamd u senalar…

Doğru duvar, hakikaten de yıkılmaz!!