Kemalist laisizm ve İstanbul Sözleşmesinin ilkelerinden beslenen cephe şu aralar zıvanadan çıktı; her cepheden din ve dindara saldırıyor.

Örneğin Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu; muhafazakâr çoğunluk üzerinden İslam Dinini, Nazizm ile eşleştirmeye çalışmış. Halt etmiş…

Neymiş; “İslamcılar(!), insanlığı hatta İslam’ı tehdit ediyorlar-mış!”

“Taliban’ın 2001’de Bamyan’daki 2.500 yıllık Buda Heykellerini yıkması; IŞİD’in 2015’te Suriye’deki Palmira’daki 2000 yıllık tarihi eserleri imha edip arkeolog Halid el-Esad’ı idam etmesi…” de bunlardanmış..

Selman Rüştü rolüne soyunan Prof. lakaplı Mustafa Öztürk’e yapılan eleştirileri de “yersiz hatta tehlikeli” bulmuş!

“Cenneti kadının ayaklarının altına seren” İslam medeniyetindeki kutsanmış kadın ve şahitlik üzerinden zehrini kusmuş. “İki kadın eşittir bir erkek.. Peygamberin etrafındaki Mekke toplumunun 6. yüzyıl insanları” yakıştırmalarıyla, bizzat “Vahyi, Vahyin Emin Elçisi’ni ve sahabeyi” yani “varlık sebebimizi” linç etmeye çalışmış.  Dinen irtidat etmiş terörist cahile mağdur; muhafazakar kesime de Nazi denmiş.

Bu kesim; “velev ki ibneyiz...” afişleriyle gezen kendi zihniyetindeki parti, dernek, vakıf ve yapıların bir gelenek halinde uyguladıkları zina, suç ve günahları; CHP+HDPKK’lardaki çirkef beterleriyse  göremiyor.

Bu güruh, mazlumu döverken ağlayan, ağıt yakan keskin nişancılardır. Antiemperyalist olamadıkları gibi onlarla uzlaştılar. Dün aynı zihniyetin paraleli olan Kemalizm’in ilkeleriyle red/inkar ettiler, saldırdılar; bu gün de buna İstanbul Sözleşmesinin ilkelerini; dua ve oylarımızla onların makamlarına terfi eden Hubb-i Cah Sevdalılarımızın imkan ve kabiliyetlerini eklediler.

Geriye kaldı biz ve davamız; “Divanesi ikimiz kaldık Allah Yolu’nun!” Çok iken azgın azınlığın gazabına uğramak… varlık içinde yokluk çekmek.. canıyla, malıyla her fedakarlığı yapmak ama “Öz yurdunda garip, öz vatanında parya” olmak ve bütün bunları fark edememek hatta “Bizim Çocuklar” diye bildiği ucubelerin hatırına “şerleri dahi hayra yormak..” yani kendi eliyle belasını bulmak…

Nedir ey can? “Bu derde ne derler sizde?”

Mesele açık: Garpzade laik Kemalistler her cenahtan saldırıyorlar. Cumhuriyetle beraber ne yapmadılar ki!

Cumhuriyet kavramı altında, krallara rahmet okuttular. Cumhuru red ve inkâr etiler. Sürgün, fail-i meçhul, idam ve infazlar ettiler. Dün ve bu gün halka ve Hakk’a ceza kesmek için her ecnebiyle, karanlıklarla uzlaştılar.

Müslüman mahallesinde salyangoz sattılar. Azıttılar, sırıttılar; kıtalar ötesine akıncılar gönderen Anadolu’da doku uyuşmazlığı yaşadılar; uyumun içinde sırıtan fazlalıklar oldular!

Acınır hale düştükleri yer ve zamanlarda buldukları “anlık fırsatlarda dahi masum can ve haklara kıydılar!”

Kapitalist zihniyetlerine köle devşirme adına; kadını, değer ve ailenin korumasından kurtarmak için tüm “zekâ, imkan ve kabiliyetlerini” kullandılar!

Vefakarlık ve kadim kardeşliğin adresi olan ulusları laboratuvarlara aldılar; koca Kürt milletini “Dağ Türkleri; kart/kurtlarla..” izah etliler ama hakikatteyse edemediler…

Hâsılı kelam güzelliklere kemlik, beraberlik ve emniyete endişeler kattılar. Sine-i Millet yerine, darbelere döndüler!

Nazizm’in merkezi AB ülkeleri ve bunların dinozoru Büyük Şeytan Amerika gibi devletlere, Kâbe’ye yönelir gibi sığınanlar da onlar!

Terkoğlu’nun ifadeleri; ayrıştırıcı, kin ve nefret söylemine hizmet etmiştir. Sözleri; bulacağı ilk fırsatta, din ve dindar için ne cezalar düşündüğünün belgeleridir. Rabbim belalarından korusun.

Kaldı ki; malzeme olarak kullandığı İslami Cepheler dahi emperyalist Batı’nın yaptıkları işgal ve katliamların birer neticesi..

DAİŞ ve paydaşlarının; güçleriyle değil, emperyalist toleranslarla yaşadıkları malum. Emperyalizm ve yerli işbirlikçilerine karşı silahlı mücadele veren İslami Cihad Cephelerinin, bunların da mağduru olduğu bir vakıa.

Ret-tekfir cephelerinin bulaştığı Afgan ve Çeçenya cihatlarının, aynı iksirlerle takoslandığını, acı ve esefle gördük, görüyoruz.

Bu gafil cephelerin Bamyan ve Palmir’deki tarihe verdikleri zarar; İslam davasına verdikleri zarar ve Vahyin Topraklarına celb ettikleri emperyalist güçlerin cinayet ve tahripleri yanında devede kulak bile değildir wesselam!

 

HİSSE:

1-Türkiye İHA/SİHA’larının, Ermenistan ve Libya cephelerindeki başarısı, AB ülkelerini ve ABD’yi farklı yorumlara itmiş. Milyar dolarlık silahların yaptığını hatta daha fazlasını yapan İHA/SİHA’lar, savaş cephesinde yeni bir tarzın habercisi gibi.

2- “IKBY Başbakanı Mesrur Barzani…” haberlerini her okuduğumda; malum zihniyet ve basının “Kürt ve Kürdistan” haberlerinde ne acılar çektiklerini artık hissedebiliyorum. Fizik ve kimyada sembol bırakmadı, milimetrik kafatası ve gen ölçücüleri… “Hımm? Te go hirç?” gibi.