Genelde İslam Ümmeti, özelde de bunun son kalesinin bakiyesinde şekillenen Türkiye Cumhuriyeti; Kendini Arayan Adam’ı oynuyor. Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için” ama “Sakarya’m;” belli ki pek yaman “vurulmuş perçin!”

Malum, son yüz yılda fiilî işgaller yerine postmodern işgaller uygulandı/uygulanıyor.

“Askersiz, savaşsız, kansız” operasyonlarla fethediyorsunuz ve fatih değil, dünya lideri oluyorsunuz(!). Ne güzel!

Üstelik; “fanatik İslamcılarla, aşırı dincilerle; -affedersiniz- aslında terörizmle…”  Daha da güzeli bunu; “demokrasi ve dahi i(n)san (h)akları adına yapıyorsunuz(!).Bu tarz keşfedileli; savaş maliyetleri indi hatta savaş ticareti diye bir sektör gelişti.

Sadece bu yüzdendir ki; “Ötekilerin yeni bizlerin yurdunda,” bitmeyecek kriz, kaos, kardeş kavgaları ve bu çirkeflerin içinde sunî MİLLÎ KAHRAMANLAR türedi/türetildi. Peykerleri dikildi; Zeus’un, Promete’nin zanîleri; bu tanrılar için ibadet ritüelleri ve ilmihalleri dayatıldı. Bu batıl/şirk inançların lâ-yüs’elliği için kara ve kızıl kitaplar, “dokunulmazlıklar(!)” yazıldı..

İşte bu yüzden Firavunların Mısırında, Esed Yezitlerinin Suriyesinde ve Rûm Deccali’nin ve Ezan inleyen daha nice ülkelerde, Kendini Arayan Adam’ın makamında yeller esiyor! YERLİLER, iktidara geliyor; geldikleri gibi gidiyor veya hiç gelemiyor. Fail-i meçhullerle, darbelerle, sürgün, sorgu ve zindanlarla “yerli liderler, partiler ve nesiller..” heba ediliyor.  

Halkı Müslüman ülkelerde; “Bu devran böyle gitmez… Yeter söz milletin… Adil Düzen.. İslamiyet ve demokrasi..(İhvan); İslam şeriatı(Pakistan); Kalkınma ve adalet (Nahda(!))” gibi sloganlarla yola çıkan hareketler oldu, oluyor.

Bunların alayı yasal, haklı ve de halk tabanında güçlü bir zemin buldular. Bunların tümünün başına aynı tornadan çıkmış farklı tezgahlar dokundu. Tezgahlar ayrı, odaklar aynı...

Yüz yıl ve halk iradesine rağmen direnci kırılamayan; muannid, küfr-i mutlak olan zındıka; yönettiği halka rağmen işler yapıyor; hayır-hasenata, istikrara giden her yolu takozluyor!

Bu ucûbe zihniyet; maskara oluyor, halkın diline; bitpazarlarında dahi itibardan düşüyor. Çöplüğe atılmak için “son bir tekmelik  canı kaldı” dediğimiz anda dahi yakamızdan düşmüyor!!

Camilerin, fabrikaların hatta acil çıkış kapılarının kapatıldığı Coronalı günlerimizde dahi bu batıl mabetlerin(!) kapısı kapanmıyor!

“Ayıptır, günahtır, cinayettir..” derken Halk iradesi inliyor:

“Söylenecek gibi değil dostlarım?/ Bu yüzden yorgunum, bu yüzden mutsuz!!”

Türkiye, hakikatte Müslüman halklara umut verecek güzel işler başardı. Sanayi/teknoloji, altyapıda; özellikle de sağlıkta ezber bozuyor.

Libya mücadelesi; -neticelenmesi durumunda- Türkiye’nin “dünya ve ahret sıkıntılarının kefareti(!)” ve ümmeti ihya edecek bir kazanım da olacaktır(!) ama bunun da önündeki en büyük mani; Kemalizm, Kemalistler ve paydaşlarıdır. Yerlileşmeyi, liderliğe oynamayı sindiremiyor belki de akledemiyor; mütemadiyen marabalığa, işbirlikçiliğe çağırıyor; İngiliz Muhipler Cemiyeti’ne oynuyor mankurtlar. Bir yerde, “Kurtuluş Savaşı’yla şekillenen Ankara Hükümetini, laik cepheyi; gaye-i mevcudiyetlerini tanımlıyorlar!” Tamam anladık….!

Kendini Arayan Türkiye’nin, beynindeki bu UR’dan kurtulması lazım. Bu da dünya hâkimlerinin dayatması olan Kemalizm’i yeniden tanımlaması; korkularıyla yüzleşmesi hatta korkularının üstünü üstüne gitmesiyle olur. Misak-ı Milli’yi İngilizlere terk eden; “Valiliğe dahi razıyım..” deyip halkın bin yıllık birikimlerine saldıran bir zihniyetle ayrışmanın, belki de hesaplaşmanın tam zamanı.

Garip Din’in Ümmetinin “buradayım ve her bedeli edemeye hazırım!” dediği; emperyalist küfrün de birbiriyle pençeleştiği şu zeminde korku nedir?

Kır şu Evin putlarını İbrahim!!!” Vesselam.

 

HİSSE: 1-Büyük illerde alternatif Baro yapılanması konuşuluyor. Başörtülü hâkim-savcıyı hatta avutanları istemeyen; ayrıştırıcı siyasi beyanatlar veren malum barolar oldukça, alternatifi de şart oluyor.

2-ABD ve Haçlı değerleri; Siyahî Floyd’nin nefessiz boğazında, faşist polisin dizinin altında yok oldu. İncil; zengin Beyaz faşistleri sokağa çağıran Trump’un esiridir. Birkaç papazın timsah gözyaşları çirkefi ve cinayetleri örtemeyecektir amma Müslüman birikim nerede, İslam’ın Evrensel Reçetesine rağmen??

3-Hicaz Beylikleri’ndeki Postmodern Şerif Hüseyinler; artık eskisi gibi Haçlı hamileriyle gizli iş tutmuyorlar. Çağdaş Laurenslerle açık görüşüyorlar. Silah ve emir alıyor; nerde bir yerli ve milli irade varsa onunla savaşıyorlar.

CIA’nın Hafter’i; Rus, ABD, Çin ve bunların Arap beylikleri gibi muzırratların şövalyesi; mükemmel bir itirafçı(!). Adam hainlik, işbirlikçilik ve satılmışlığın mikrofonu...