Rerandum, cumhurbaşkanlığı seçimi ve nihayet yerel seçimlerle son bir yılda üç seçim yaptık. İstanbul’un şahsında da dördüncü seçimimizi yapacağız.

“Ne oluyoruz, neler oluyor..” denilse de diyeceğimiz; hayırlı olsun, hayra vesile ve ders olsun.

Ders olsun çünkü Yeni Türkiye ve Sayın Cumhurbaşkanı adına konuşan kimi yetkili ve etkili çevrelerin; temsilde yetersiz kaldıklarını veya kalmak istediklerini(!) gördük.

Daha da kötüsü, Eski Türkiye ve günümüzdeki paralellerinin uyuyan hücrelerinin gizlenmediklerini, operasyonel davrandıklarını ve keskin nişancılar gibi fırsatları değerlendirdiklerini gördük, görüyoruz.

Şuraya geleceğim; bütün bunlardan ders alınmazsa; her ders, birer dert olur biline!

Durum trajikomik. Düşünebiliyor musunuz; adı sürgün, idam, infaz, red/inkar dosyalarına geçmiş olan CHP’nin K.K.’sı ve paralelleri “istikrarı”  konuşabilmekte.

Eğri oturup doğru konuşalım; ilgililerin mevcut durumdan ne anladıklarından ziyade, sessiz çoğunluğun, halkın anladıkları önemli. Halk yaşananlardan rahatsız. Ayarları, pişkin davranışları yemiyor, yutmuyor.

Kitleler; uzun yıllardır, her kesim adına çok fedakârlıklarda bulundu. Yoruldu, sıkıldı hatta pire için yorgan yakacak kesimler oluştu.

YSK’nın kararı, 4’e karşı 7 oyla alınmış. Gerekçeli kararları henüz bilmiyoruz. Gerekçelerin, halkın vicdanında büyük karşılık bulacağı kesin.

Memleketimde artık şu tartışmaların olacağı kesin.

Milli Şef dönemlerindeki kadar olmasa da seçimlerin farklı tartışılacağı bir ortam oluşmuş, oluşturulmakta.

Tezgahlar; iç ve dış üst akıl tezgâhlarının ürünü olup gittikçe renk ve şekil değiştireceğe benziyor. Ortadoğu’yu yerlilere(!) bırakmak istemeyen küreseller; istedikleri değişim ve dönüşümü sağlamak adına, darbelerden algıya kadar tüm imkân ve kabiliyetlerini kullanacakları açık.

Seçim güvenliğini tartışılabilir hale getirdiler.

Sandık kurulu ve sonuçlarını tartışılır hale getirebildiler.

İçerdeki keyfilikler, bütün bunlara zemin hazırlıyor.

Sandığa gitmeyen her kesimden bir ciddi kitle vardır. Homojen olan bu kitlenin ağırlık noktası iktidar cephesinde gibi.

Yaşananlar, özellikle de hukuksuzluklar; halkı, bir vicdan ve muhasebeye yöneltmekte.

*“Oyların çalınması, hırsızlık, evrakta sahtecilik, kullanılan sahte oyların adresi” daha çok muhalefet cephesini göstermekte. Bu da özellikle 15 Temmuz FETO İhanet ve Casusluk cephesinin, her zeminde en küçük fırsatları dahi değerlendireceğini, bunu da üst akıllarla, küresellerle tasarladığını göstermekte. Küreseller susmadıkça kendisi de susmayacaktır.

Sayın Erdoğan’ı; ancak kendi fabrika ayarları kurtarabilecek. Ret ve inkârcı kafalar, gerilim ve kavgadan beslendiği için risk arz eden “kızmış demirin soğutulmasını” istemeyeceklerdir,

Hülasatü’l hülasa; Sayın Erdoğan’ın şahsına yönelik gözükse de ortada, Yerlilerin hafife alınmayacağı hin ve derin bir organize iş var zinhar biline wesselam!

HİSSE:

1-İsrail; Filistinlileri yurdundan ettiği Nakba’nın 71. yılında, Ortadoğu’ya istikrarsızlık ve terör; Gazze’ye de rutin infazlar uyguluyor. Milyonlarca Filistinli; yurduna döneceği ve koca ümmetin onur ve namusuna sahip çıkacağı günü bekliyor.

İsrail; itlaf edilmeli; tüm kazanımları gasptan olduğu için başta Filistinliler olmak üzere mağduriyet derecesine göre insanlığa dağıtılmalıdır. İnsanlığın selameti, bunu gerektiriyor.

 2-İran; ABD ve AB ülkelerine karşı söylediği tüm tezlerinde haklıdır. Nükleer bir güçtür ve bunu geliştirme hakkına sahiptir; en az Siyonistler kadar.

Haçlı; İran’a karşı kazanırsa, Türkiye hassası olan tezlerini savunamaz, dayatmalara teslim olacaktır.

Her iki devlet; Haçlı’nın en etkin kullandığı Kürt/Kürdistan enstrümanını Haçlıdan almalıdır. İslami ve insani reçetelerle; gayrısı(!) zaman kaybı ve kendini kandırmaktır.