Kapitalist ülkeler hariç, diğer ülkelerde, özellikle de halkı Müslüman ülkelerde gittikçe yalnızlaşan sessiz bir çoğunluk oluşuyor. Yalnızlaşma; kapitalist-emperyalist cephenin karşısındaki cephelerde artarak devam ediyor.

“Kapitalistler istikrarlıdır” derken; 150 yıldır sömürüye dayalı sürdürdükleri sefih/müsrif yaşamın verdiği duyarsız düzenlerini belirtmek istiyoruz. Lüks yaşamlarının; hâlihazırdaki kan ve gözyaşından beslendiğini biliyorlar. İnsanlık diye bir sorunları da kalmamış; başkalarının acılarında, kendi bekalarını görebiliyorlar.  Doğrusu bu onlara yakışıyor da.

Onlar; “bir makineli tüfeğin saniyede kaç mermi attığını…”(İ. Özel) mermi fiyatının ne olduğunu; kâğıt ve kafalara putları nasıl dikebileceklerini de iyi bilirler!

Ya bizimkiler?

Zemin nereye kayıyor, halk ne diyor umurlarında değil gibi. 

Seçimlerdeki manzara, Müslüman mahallesinde salyangoz satmak. Seçileceklerin ekseri garip, seçmen yorgun. İki taraf da bozuntuya vermiyor ama nereye kadar? Eşekten düşmüş, seyirciler gülüşüyorken; kalçası kırılan, pişkinlikle işi salağa vurup; “düşmeseydim de inecektim” diyebiliyor. 

Elbette istikrardan yanayız. Dış ihanet çeteleri, Yerlilerin Ülkesindeki Paralelleri, keskin nişancılar gibi kelle almak için saniyelik fırsatları kolluyor. Görüyor ve biliyoruz ama yet-mez! Yetmediğini, ümmet coğrafyasında görüyoruz.  

Ders alıyor muyuz? Sanmıyorum! Hala numara, algı, ayar… Olmaz ki! Sünnetullahtır; “fıtratı başa dönderiyor”(Yasin:68). Zaman, zemin değişti…

İnsanlık söylemiş: Men çi guyem tamburem çi zened (ben ne söylerim, tamburan ne çalıyor). Her kes gider Mersin’e, bizimkiler tersine.

Xelk dere masîyan, yê me derin kusîyan. (Elinki balıklara, bizimki tosbağa -avlamaya- gidiyor). Ez dibêm hirç, ew dibêje rêç (Ben ayıyı gösteriyorum, o izini).  

Haçlı’daki “sosyalist, işçi partileri” bile sandıktan çıkmak halkın değerlerine, çağrısına uyuyor; bizimkiler ise halkı kendilerine çağırıyor; kadim inanç ve değerlere yeni tanımlar getirebiliyor…

Yapmayın beyler! Bu aziz halkın aklıyla alay ederek yordunuz; umutlarını kırdınız. Umutları kırılanlar; karanlıklara yürüyebilir, her yanlışa alet olabilir…

“Yazıktır, günahtır, cinayettir!”

Şu Kürt halkının haline bakın! Kim, nasıl başardı? Hilafetin fedaisi Kürtler, ihtilafın merkezi..

Öteden beri, kabullendiği inanç ve beraber olduğu milletlerle, kardeşlik ve istikrar adına, en güvenli adres olan “Kürt ve Kürdistan” kavramları;  endişe ve korkuların, linçlerin “yolgeçen hanı” olmakta.

Sultan Süleymanların, mektuplarında; “Ben ki …Rum'un, Kürdistan'ın ve Acem'in, Arab'ın padişahı...” derken; ırkların, diyarların adından ürkmüyor aksine gururlanıyor ve bu gururla kıtaların fatihi oluyor!

“Derman arardım derdime/ derdim bana derman imiş”

Kürt ve Kürdistan; mazideki tahtına oturtulamaz mı? İran ve özellikle de Sayın Cumhurbaşkanı’nın liderliğindeki Türkiye, uzun geçmişteki “vefa ve beraberliğin” doğurduğu borç adına red ve inkârcı dönemlerin maksatlı korkularını aşmalı, bölgeye hamilik yapmalı. 

Küçülen şu bilim dünyasında; küresel istihbaratların cirit attığı Kürdistan coğrafyasındaki hâkim-kardeş milletler; Gayretullah’a dokunan ABD, Rusya ve Cani Esed’le uzlaşarak istikrar ve beka bulamazlar!

Mevcut politikaların; ümmetin şefkat elini arayan Kürt halkını, Ulusalcıların kucağına iteceği zinhar bilinmeli.  

Ulusalcı ve FETO infazlarının yoğunlaştığı 1990’lı yılları düşündüğümüzde; Kürt halkının yakın gelecekte beter şeyler yaşayabileceğini düşünmeden geçemiyorum.

*Yaptığı Casusluk/ihanet Darbesinde Yıkılan FETO, yıkıldı ama ölmedi; süründü; Türkiye’deki “cemaat, vakıf, parti ve örgütlerin…” ayaklarına ulaşabildi. “Sağdan yanaşan şeytan misali” her birinin ruh ve renklerine bürünerek; fitne ekiyor, seçimlere müdahale ediyor. Sinsi, hain ve zekice(!).

Millet Cephesi ve Cumhur Cephesinin en kârlıları, Kürt ve Türk ulusalcıları olsa da endişelendiriyorlar.   

Hülasa; küresel zorbalarla buluşabilen, lider, parti ve statükoların beka sorunu olmaz ama Hakkı arayan sessiz çoğunlukların beka sorunu var. Halk alacaklıdır. Huyu batsın; beka isteyenlerin olmazsa olmazıdır;

“İsterisen mülk-i hüsn âbâd ola dâd eyle kim

Pâdşâhlar dâd(ihsan) ile mülküni âbâd(mamur) eyledi” (Dehhani).

Haydi! Seri’ul Hisab ve Gani aşkına weselam.