Sekizinci yılına giren Suriye İç Savaşında çok çözüm önerileri konuşuldu, görüşüldü, dayatıldı. Gerçek savaş bitse de bir türlü oluşturulamayan ortak akıl yüzünden süren bir savaş ve neticesiz kalan kararlar var.

Kararlar, “bölgeye ve Hakk`a rağmen alınan kararlardır.”

Rusya; Suriye`de hedefine ulaşmış tek devlettir. Üç yüz yıllık “sıcak denizlere inme” hayaline, yasal ve kalıcı olarak ulaştı. Artık Suriye`de bir hami, belirleyici bir aktördür. Bölgedeki tüm güçler, bir şekilde Rus varlığıyla görüşmek, uzlaşmak zorunda.

Rusya`nın çözüm önerisi; kendisinin varlık sebebi olan Nusayri Esed Rejiminin bekası ve Suriye`nin toprak bütünlüğüdür.

Esed ise; Rusya ve İran dışındaki tüm aktörlerin “kırmızıçizgimizdir” deyip -sözde- istemediği bir lider. İran ve Türkiye dışındaki aktörler, bölünmeye de razı.

ABD; 12 Temmuz 1991`de Türkiye üzerinden Irak Kürdistan`ında konuşlandırdığı Çekiç Güç`le farklı bir tarz-ı siyaseti yedeğine aldı. Arap ve Körfez Beylikleri üzerinden devşirdiği menfaatlerini, yeni “Kürt ve Kürdistan kartıyla” yürütecek.

Kürt milliyetçi hareketinin, Rusya ile kadim ilişkilerden beslenen duygusal bir bağı mevcut.

Amerika, şu an, Kürt Kartıyla oynuyor. Bu oyun; Kürt halkı ve hakları ümmetin yetimi oldukça sürecek..

Kararlaştırılmak istenen yirmi millik güvenlikli bölgeden kastı; hamisi olduğu Rojava (Kurdistana Rojava)`yı bir şekilde muhafaza etmek. Bunun için de önemli kozlara sahip. Türkiye dışındaki aktörler, Rojava`daki “PYD/YPG/YPJ/PKK`yı, SDG (Suriye Demokratik güçleri)`nin şahsında tanıyor ve terör örgütü olarak tanımlamıyor. Bu, işlerine de geliyor.

ABD; Rojava veya “Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu`nu” Akdeniz`e ulaştıramasa da bunu bir başka şekilde, hiç olmazsa Fırat`ın doğusunda yaşatma niyetinde. Bu yüzden de 20 millik tampon/güvenlikli bölge tanımlamasının, Türkiye ve Batılılardaki anlamları tamamen zıttır. Uzlaşı masalarındaki gülümseme ve tokalaşmalar ise birinin diğerinin aklıyla alay etmesi veya kendisini kandırmasından başka bir şey değildir.

AB ise ABD`den başka bir şey istememektedir. Batılı kamuoyu, basın yayın kuruluşları da bölgedeki hakim ulusların mazisini esas alarak; Kürtlerin maruz kalabilecekleri muhtemel bir “katliam, soykırım ve Halepçelere…” dikkat çekip hükümetlerini uyarmaktadırlar.

İsrail ise Batılıların masada konuştuklarının ötesinde cani, karanlık isteklere sahiptir. O, istikrarı bulmuş, durulmuş bir Ortadoğu`da, güvenli olamayacağını düşünmekte.

Bölge ülkeleri; temkinli olmanın ötesine geçmiş; tedirgin ve gergin. Teyakkuz halde... Atalar dini ve ulusal korkuların karıştığı İŞ`te kafalar karışık, divanlar toz-duman! Hal böyle olunca da artık bir küresel kart olan kardeş Kürt halkıyla bir Çözüm üretilemiyor..

Bin yılı aşan bir beraberliğin sağladığı imkân ve kabiliyetleri kullanamıyorlar. Çözüm; bölgenin coğrafyasında değil; Astana`da, Cenevre`de, Washington`da aranıyor.

Bir de sessiz çoğunluk var; onlar, vahyin ulaştığı ilk günden kardeş ve tekmillet olmuş yüz milyonlardır! Sabrediyorlar; nasıl olsa zaman sabretmesini bilmez vesselam.