Geçtiğimiz hafta sonu Hewlér`de Suriye Kürtlerinin katıldığı yoğun gündemli bir toplantının gerçekleştirilmesi, Şam merkezli senaryolar çerçevesinde hayli dikkat çekiciydi.

Kimi medya organları, toplantının görünürde Barzani ve Kürt yönetiminin üst düzey yetkililerinin yoğun ilgi, hatta koordinasyonuyla düzenlenmiş olmasından hareketle bu aktiviteyi “Barzani`nin kapsamlı Kürt projesi” şeklinde ele alıp değerlendirme yoluna gittiler.

Oysa Hewlér merkezli özellikle son zamanlarda yaşanan ilginç görüşme trafiği göz önüne alındığında, aslında olup bitenin, Kürtlerin geleceğinden ziyade Şam yönetiminin devrilmesine dönük manevralara Suriyeli Kürtlerin olası katkısına dönük çabaları çağrıştırıyordu.

Irak`ın, merkezi hükümet olarak Suriye politikasının Esad yönetiminin bekasından yana olduğu gerçeği ortada iken federal yapı içerisindeki Kürdistan bölge yönetiminin Suriyeli Kürt partilerle “Esad sonrasına hazırlık” anlamına gelecek böyle bir adım atması, meselenin Barzani`yi aşan/zorlayan dış dinamiklerin etkisiyle açıklanabilecek bir arka plana sahip olduğunu düşündürtüyor.

Gulyon - Ca`ca İkilisi Kürdistan`da Ne Arıyor?!
Söz konusu toplantının haberi medyaya ilk düştüğünde, ister istemez Ocak ayının ortalarında yine Hewlér merkezli ilginç aktörlerin yaptığı enteresan bir toplantıyı akıllara getiriyordu. “Kürdistan bölgesinde üçlü/dörtlü toplantı” şeklinde daha önce medyaya yansıyan haber, israil yanlısı Lübnanlı Falanjistlerin lideri Semir Ca`ca, Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Burhan Gulyon ve Kürt yönetiminin istihbarat başta olmak üzere değişik yetkilileriyle yapılan toplantı haberine ek olarak Türkiye Dışişleri bakan yardımcısı Feridun Sinirlioğlu`nun aynı günlerde yaptığı ziyaret, Suriye eksenli farklı yorumlarla gündeme oturmuştu.

Haberlere göre, Semir Ca`ca ile Gulyon görüşmelerde bulunmuş, görüşmelere Kürt yönetiminin İstihbarat şefi Mesrur Barzani de iştirak etmiş, görüşmeler daha sonra Mesud Barzani`yi de kapsamıştı. Aynı günlerde Sinirlioğlu`nun da Barzani ile görüştüğü haberleri kesinlik kazanırken, Ca`ca, Gulyon, Mesut Barzani ile yapılan ortak toplantıya iştirak edip etmediği ise tartışma konusu olmuştu.

Aktörlere bakınca ilginç görüşme trafiğinin Suriye odaklı olduğu ortaya çıkıyordu. Ama neden Hewlér? Neden Kürt yönetimi? Soruları ise ancak son yapılan Suriye Kürtlerinin toplantısı ile cevap bulabiliyordu.

Aslında Barzani`nin toplantıda verdiği mesajlar, doğrudan Esad yönetimini hedef almıyordu. Daha ziyade genel bir çerçeve içerisinde özelde Suriyeli Kürtlere, genelde tüm Kürtlere bir tür “Ağabey nasihatı” niteliğini taşıyordu. Ancak toplantıya belli çizgideki Kürt gruplarının katılmış olması, yine de Esad yönetimini hedef alan bir portre çiziyordu.

Suriyeli Kürtlerin toplantısına sadece Esad yönetiminin devrilmesinden yana olan gruplar katılmıştı. Bunun anlamı, Esad yönetiminden yana tavır takınan PKK bağlantılı PYD`nin by-pass edilmesiydi. Dolayısıyla bir yandan Esad yönetiminin devrilmesinde Kürtlerin olası katkısı gibi bir hedef ortaya çıkarken, PKK`nin Suriye sahnesindeki politikasına karşı bir duruşun da sergilenmiş olması, aynı zamanda giderek insiyatifini artıran PYD`ye dönük bir planı da ele veriyordu. Burada da Türkiye`nin aktif tutumu ister istemez kendini hissettiriyordu.

Bilindiği üzere Türkiye`nin Esad yönetimine karşı aldığı aktif tutum ve silahlı gruplara sağladığı lojistik destek, Esad yönetimini de Kürtler arasında PKK`yi tamamen serbest bırakma gibi bir karşı atak geliştirmeye sevk ediyordu.
Her hal-u karda Suriye`de Kürt kartının Esad yönetimine karşı kullanılması, Suriye yönetimini devirmeye çalışan tüm aktörler için bir zorunluluk halini almış bulunuyor. Suriye`de neredeyse tüm bölgesel ve küresel aktörlerin destek ve çabalarına rağmen yönetim çökmediği gibi; Suriye yönetimi de sivil ya da silahlı muhalifleri kolayca bertaraf edecek gibi görünmüyor. Bu da ister istemez bir kısır döngüyü beraberinde getirmiş bulunuyor. Muhalefet, onca dış desteğe rağmen geniş bir toplumsal dönüşümü gerçekleştiremiyor. Ülkenin belli başlı şehirlerine yayılamıyor.

Geniş çaplı hak mahrumiyetlerine maruz kalmış Kürtlerin destek vermesi beklenirken Esad yönetiminin Kürt kartını PKK üzerinden oynaması ve bunda erken davranmış olması, diğer muhalif kürt örgütlerinin PKK/PYD eliyle sindirilmesi sonucunu ortaya koymuş bulunuyor. PKK/PYD`ye sağlanan imkanlar, muhalefet dalgasının Kürt mahallesine yayılmasına karşı ciddi bir barikata dönmüş durumdadır. Bu uygulamayla PKK/PYD, iyi bir manevra alanı elde ederken, Esad yönetimine karşı tavır alması beklenen diğer irili ufaklı Kürt örgütlerinin de sindirilmiş olması sonucunu doğurmuş oluyor.
Esad`a muhalefet dalgasının Kürt ayağının sakat kalması, yönetimi devirmeyi hedefleyen sair ülkeler için aşılması gereken bir mesele haline gelmişken, PKK/PYD`nin gerektiğinde şiddet yöntemleri de kullanmak suretiyle giderek güç kazanmaya başlaması, Esad`ın gitmesine öncülük eden Türkiye`yi iki kat daha rahatsız ediyor.

Bu açıdan bakıldığında Hevlér merkezli gizemli görüşmelerde Ca`ca`nın Lübnan sınır bölgesi üzerinden yürüttüğü operasyon vesilesiyle Gulyon ile görüşmesi genel çerçevede Esad yönetiminin devrilmesine dönük bir tür devrimcilik komisyonculuğu şeklinde değerlendirilebilir. Ama görüşme yerinin Kürt bölgesel yönetimi, aktörler arasında da Kürt yönetiminin üst düzeydeki yetkililerinin olması, Sinirlioğlu`nun girişimleriyle beraber değerlendirildiğinde PKK/PYD karşıtı Kürt grupların etkin konuma getirilmesi, bunun doğal sonucu olarak da PKK`nin Suriye sahnesinde etkisizleştirilmesi gibi Türkiye açısından son derece stratejik bir çabayı ortaya koyuyor.

Suriye İçin Barzani`ye Rol mu Dayatılıyor?

PYD`nin etkisizleştirilmesinin yolu, Esad karşıtı Kürt grupların etkin pozisyona gelmesinden geçiyor. Ancak organize olup Esad`ın desteğine sahip olmuş PYD karşısında şimdilik fazla bir şansları da bulunmuyor. Esad yönetimi çökertilmedikçe psikolojik bir faktör olarak Barzani`nin devreye girmesi ise kısa vadede Suriye`deki Kürt dengesini pek fazla etkileyeceğe de benzemiyor. Esad yönetiminin çökertilme ihtimalinin de muallakta olduğu gerçeği, Kürt kartını ayak oyunlarına alet etme projesine karşı Barzani`nin istekli davranmadığı, belki de zorlandığı şeklinde bir tabloyu ortaya koyuyor. Bunu, Barzani`nin verdiği mesajlardan anlamak hiç de zor olmuyor.

Toplantıda konuşan Barzani`nin şu sözleri, Suriye karşıtlığı temelinde düzenlenmiş olmasına karşın hiç de Esad karşıtı bir tavır içermiyor:

“Suriye`de değişimi yapmak bizim işimiz değil, bu sizin göreviniz. Bizim asla Suriye`nin içişlerine karışma gibi bir niyetimiz yok. Suriye`deki Kürd partiler kendi çalışmalarını kendileri belirlemelidir. Siz neye karar verirseniz biz bunu destekleriz. Sizden tek istediğimiz birlik ve beraberlik içinde hareket etmenizdir.”

Açıkçası böyle bir toplantının düzenlenmiş olması, Türk diplomasisinin çabalarının “başarısı” olarak değerlendirilebilir. Ancak Barzani`nin mesajları, Kürt kartını Suriye politikasında üstünkörü kullanmak yerine daha temkinli olmayı öngörüyor.
Bu da Barzani`nin, tüm çabalara rağmen Esad yönetiminin yakın gelecekte devrilebileceğine olan itimatsızlığının bir sonucu olarak değerlendirilebilir.

PYD eliyle Esad yanlısı bir tutuma dönüşen Suriye`deki Kürt kartı, aynı zamanda Türkiye`nin hiç de arzulamadığı belki de hesaba katmadığı PKK çizgisinin, hemen yanı başında hayat bulması sonucunu doğuruyor. Bu da, Esad yönetiminin devrilmesine dönük Türk makamlarının ciddi manevralarının temel kaygılarından birisinin temel sebebini oluşturuyor.