Malum olduğu üzere kışa meyletmeye başlayan “Arap baharı”nın sebep-sonuç ilişkileri üzerine hararetli tartışmalar yaşanıyor.
Egemen güçlerin istemediği yerlerde “Bahar” mevsiminin “kurak” geçmesi; egemenlerin arzuladıkları yerlerde estirilmek istenen “Yalancı bahar”ın ise bol yağmurlu geçmesi için Ankara-Duha-Riyad üçgeninde ellerin semaya-duaya kalkması hem kafa karışıklığını, hem de devrimcilik-İslamcılık tartışmasını beraberinde getirmiş bulunmaktadır.
“Bahar”ın şimşek misali çakan ülkesi haline gelen Türkiye`nin, Şam`ın tepesinde patlayacak bir “Yıldırım”a dönüşmesinin çoğu “Devrimci-İslamcının” da ana meselesi-arzusu haline gelmiş olması ve bunun farklı tartışmalara yol açmış olması, ister istemez bir “Devrimcilik+İslamcılık” testinin uygulanmasını zorunlu kılmaktadır:
1- Şu anda Türkiye ile beraber “Suriye devrimi”nin tetikleyici baş aktörü Katar Krallığıdır. 2009`da israil`e yapılan bir gezinin video kaydında, Katar kralı ve başbakanının Obama tarafından bile “barış sürecini baltalama” faaliyeti olarak değerlendirilen işgal altındaki Filistin topraklarında inşa edilen Yahudi yerleşkelerinden birinin inşa masraflarının karşılanması taahhüdü yer almaktadır.
Mübarek`in devrilmesinden sonra gaz akışı tehlikeye giren siyonist rejimin Netanyahusu ile Paris`te gizli bir toplantı yapan Katar başbakanının, Mısır`dan gaz akışı tehlikesine karşın israil`in gaz ihtiyacını karşılama taahhüdünde bulunduğu da biliniyor. Suriye`ye dönük Arap Birliği toplantılarının birinden hemen sonra yine Katar başbakanının gizli Tel Aviv ziyaretini de göz önüne alarak amacın Suriye halkının özgürleşmesi ve İslami bir geleceğin inşası olarak değerlendiriyorsanız;
O halde konumunuzu değiştirmeyin: Hem İslamcısınız, hem de devrimci!..
2- Mehr Ajansının Türk kaynaklara dayandırdığı haberinde 23 Kasım`da Suriye gündemi ile Ankara`da Erdoğan`la bir araya gelen Katar Başbakanı el-Sani ile yapılan toplantıya israilli bir yetkilinin yanı sıra Sarkozy`nin bir danışmanının da katılımıyla ikili toplantının dörtlü toplantıya dönüştüğü ve Suriye`ye dönük olası bir Türkiye askeri müdahalesinde masrafların Katar emirliğince karşılanmasının kararlaştırıldığı bilgisi yer almaktadır.
Katar`ın israil aşkı, Fransa`nın Suriye planı ve Türkiye`nin Suriye tavrı, bu haberin gerçeklik derecesini ele vermektedir.
Buna rağmen hala meselenin Suriye halkının özgürlüğü olduğunu, Suriye halkının İslami devriminin söz konusu olduğunu düşünüyorsanız;
Kesinlikle Sırat-ı Mustakim üzeresiniz: Hem İslamcı, hem de örnek devrimcisiniz!..
3- Sızan haberlere göre şu anda ABD, Fransa, Kanada, Suudi ve BAE`den gelen subaylar, bir grup Türk subayıyla beraber İskenderun`da Suriye`ye dönük askeri müdahale senaryoları üzerine beyin jimnastiği yapmaktadırlar.
Bir araya gelen bu ittifağın Suriye halkının özgürlüğüne kafa yorduğuna, olası bir askeri müdahale sonrası Suriyeli Müslümanların zafer kazanacağına inanıyorsanız;
Unutmayın ki hem İslamcılıkta hem de devrimcilikte yeni bir çığır açmış bulunmaktasınız!..
4- Libya Ulusal Geçiş Konseyi`nin teorisyenlerinden Yahudi asıllı Fransız Bernard Lewy, iç çatışmalar sırasında muhalif grupların Konsey oluşturmasında önemli görevler almış ve Libya`yı mesken edinmişti. Lewy, bu çabalarının gayesini Fransız çıkarları ve Yahudi kimliğine bağlamıştı.
Şimdi aynı konseyin savaşçıları, Türkiye-Katar-Fransız ortak planıyla Suriye`deki tedhişçi kliklere lejyoner ve mühimmat taşıma seferberliğini başlatmış durumdadır.
Eğer bu çetrefilli ilişkiyi farklı bölgesel planların dışında, sadece Suriye halkının özgürlüğüne yorumluyorsanız;
Tebrikler! İslamcılığın da devrimciliğin de kitabını yeniden yazıyorsunuz demektir!..
5- Mubarek`in gidişini devrim olarak niteleyip cuntanın yerli “12 Eylül” düzenini örnek alışını umursamıyorsanız;
6- Eğer Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün Mısır ziyaretini, cuntaya gusül aldırmak olarak görmediyseniz;
Eğer Başbakan Erdoğan`ın laikliğe dayalı yeni düzen tavsiyesine, laik düzenin şamar oğlanları olarak laikliğin kerametlerini saymayı seçtiyseniz;
İslamcılık-devrimcilik hızınıza kim yetişebilir ki?!..
7- Eğer genelde “Arap baharı”, özelde Suriye meselesinde hükümetin yaptığı yanlışları görmek yerine sadece yanlışların üzerine yatıyorsanız;
Füze kalkanı projesini bile “Emr-i bil ma`ruf”a yormak suretiyle “mücahitliğin kitabını” yeniden yazmak gibi ulvi bir görevi yürütüyorsanız;
İslamcılığınıza da devrimciliğinize de laf söylemek “Günah-ı kebair” olsa gerek!..
8- “Fatmagül`un suçu”na dönen Türk modelini İslami özgürlük arayışına giren Arap toplumu için yegane model görmeye, hak niyetine tavsiye etmeye devam ediyorsanız;
Hükümetin Dersim çıkışını, Suriye`ye karşı cinnete dönüşen politikayı örtme malzemesi olarak değerlendirmiyorsanız;
İşte bu! Alem İslamcı – devrimci görsün artık!..
9- Irak işgali sürecinde takındığınız tavır biliniyor. Verdiğiniz reaksiyon da! Suriye`ye dönük müdahale planı ise Irak`ın işgal öncesi durumunu andırıyor. Şayet bugün teşvik etmede yarıştığınız Suriye`ye müdahale senaryosunun aktörü AKP değil de CHP olsaydı tavrınız çok farklı olacak idiyse;
Irak`taki insanlık dışı manzaraları bayraklaştırıp CHP iktidarını yerden yere vuracak idiyseniz, CHP`yi iki yakası bir araya gelmeyecek vasıflarla vasıflandıracak idiyseniz;
Bilin ki tarih, İslamcılığınıza da devrimciliğinize de tebessüm etmekten kendini alamamaktadır!
10- Dışişleri Bakanı Davutoğlu`nun “Ortadoğu`da Türkiye`nin etkisi olmadan, Türkiye`yi göz önüne almadan yürütülecek bir politikanın başarı şansı yoktur” sözü artık sizin de itikadınızca “yedinci kural” halini almışsa;
Suriye`ye itilen Türkiye, Kuveyt`e itilen Irak`ı hatırlatmıyorsa;
Teşvik edilen Suriye işgali, teşvik gören Kuveyt işgalinin akıbetini hatırlatmıyorsa size; İslamcılığınıza da devrimciliğinize de ancak şapka çıkarılır!
11- Sol jargonun nostaljileri arasındaki yerini alan 6.Filo protestosuna karşı “Komünizmle Mücadele” eden “milliyetçi-muhafazakar”ların reaksiyonları dillere destandır. Şimdi ise, İslam dünyasına sefer düzenleyen NATO filoları sahillerimizde cirit atmaktadır. Solcuların artık filolara hücum stratejileri geride kaldı. Ama sizler İslam ülkelerine sefere hazırlanan filolara binmeye hazır iseniz, NATO`nun gönüllü mücahitliğini “Fisebilillah” olarak görüyorsanız;
İslamcılığın da devrimciliğin de manifestosunu yazmışsınız demektir!..
Elbette test kriterlerini uzatmak mümkün, ancak bununla yetinelim. Bu test ışığında şayet sıkı bir İslamcı, mükemmel bir devrimci iseniz;
O halde yaşasın Suriye İslam Devrimimiz! NATO`nun bize bahşedeceği Suriye İslam Devrimi`ni kutlamak için şimdiden hazırlıklara başlayalım.
Kutlamaların onur konuğu olarak da simasıyla malul, itikadıyla zelil Suud Müftüsü`ne randevu vermeyi ihmal etmeyelim!