Devlet/hükümet/MİT ile PKK arasındaki gizemli görüşmelerin ilk raundunun sonucunda yeniden alevlenen çatışmaların sivil alanlara kaymasıyla yeni bir boyut kazandı.
israille yaşanan sorunlar da göz önüne alınarak PKK`nin her saldırısı sonrası dillendirilen başlıca argüman, saldırılarda israil`in etkisinin gündeme taşınması olmaya başladı. Prensip olarak her türlü kötülüğün anası olarak bilinen israil faktörünün PKK saldırıları bağlamında eski İslamcı yazar çizerlerce gündeme taşınması, kötülük abidesi israil`in gerçekten de saldırılarda rolünden ziyade israil üzerinden PKK`nin gözden düşürülmesini hedeflerken, israil kartının bu tür ucuz propagandalara alet edilmesi, kötülük abidesinin şeytani yüzünü sulandırma tehlikesini de beraberinde getirmektedir.
Kim kime neden saldırıyor, nasıl saldırıyor, kimin desteğiyle saldırıyor, elbette tartışılabilir. Ancak yaklaşık 30 yıldır süren bir çatışmanın nedenini sadece israil`e bağlamak, eski İslamcılık döneminden kalma israil tasavvurunun konjonktürel sürece peşkeş çekilmesi anlamına gelmektedir.
İslami kesimler olarak israile dönük ortak bir tasavvur söz konusudur. Bu tasavvur, uluslararası meselelerde olduğu gibi Türkiye içerisinde de İslami kesimlere yönelik düşmanca tavır ve politikaların ardında israil`le yatan derin stratejik bağların etkisinin olduğuydu. Esasında “Muttefekun aleyh” şeklindeki bu tasavvur soyut bir algıdan ziyade eskiden beri var olan ve 28 Şubat süreciyle beraber perçinlenip alenileşen israille derin-gizli stratejik işbirliğinin en tabii sonucuydu.
Kaldı ki israille canciğer kuzu dolması olunan dönemlerde de PKK`nin son zamanlardaki saldırılarından daha beter olanları yapılıyordu. Ancak o zaman israili suçlamak yerine daha fazla istihbarat işbirliğine ve bozuk teknoloji alınma yoluna gidilerek derin ilişkiler tahkim ediliyordu.
Hal böyle olunca eğer ihanet planlarının-eylemlerinin arkasında israil aranacaksa ilk önce israilin asıl misyonu olan İslami kesim ve şiarlara yönelik siyonistçe tavırlar ardındaki birincil israili temayülleri görmek daha evla olmalıdır.
Otuz yıldır süren PKK eylemlerinin arkasında birkaç aylık olumsuz ilişkiden dolayı israili aramaktansa mesela şu başörtüsü yasaklayıcılığının arkasındaki asıl gücün kim olduğunu aramak daha mantıklı olmayacak mı? Haydi ilköğretim kurumlarına başörtülü girmeyi provokasyon bellediniz de yüksek öğretimde sözde serbest bırakılmasına karşın hala bir çok yerde süren yasakçı uygulamaların ardındaki asıl güç kim olabilir? Sadece uyduruk yönetmeliklerden alınan yetkiyle ilköğretim çocuklarını okuldan kovan irade, gücünü kim veya kimlerden almaktadır?
Bugün konjonktür hazretlerine sırtınızı dayamanın verdiği rahatlıkla israili yerden yere vuran yazılar yazıyor, kurşun sıkar gibi manşet sıkıyorsunuz. Allah devamını getirsin, israil karşıtlığınızı daim ve kaim eylesin. Ama öbür taraftan israil ve Amerika`nın şeytanca uygulamalarını protesto eden STK üyelerine örgütsel gerekçe peydahlayıp en ağır cezalar verilmekte ve israil karşıtı eski İslamcılar olarak gıkınız bile çıkmamaktadır. Kutlu doğum, kermes vs etkinlikler bilinen kadarıyla mevcut yasalara göre suç olmadığına göre, geriye ABD ve israil protestoları kalmaktadır ki, verilen zalimane kararlar ardındaki intikamcı duyguların israili temayüllerle ilişkisi hiç dikkatinizi çekmiyor mu? İhya-Der ve Adıyaman`daki STK üyelerine reva görülen acımasız cezalar israilin intikam reflekslerinin tezahürü değilse nedir?
Dahası, israil karşıtı bir iktidarın gölgesinde israil protestosunun faturasını şişirmek kadar olup biten siyonistvari uygulamaları görmezden gelmek, yaşanan mağduriyetlere göz kapamak siyonizmin temayülü değilse bile oluşan yeni derin yapıların derinlerinde kaybolmak değil midir?
Eski sıkı İslamcılığını, oluşan uluslararası ve yerel konjonktüre uyum karşılığında liberallik aymazlığıyla değişmek, olaylar ardındaki siyonist çapkınlığını görecek feraset bırakabilir mi? İlkin siyonizmin şeytani yüzünü görebilecek feraset yollarını kaybetmemek gerekir ki siyonistin olaylar ardındaki kanlı suratını görebilmek mümkün olsun.